MENÜ
İzmir 18°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Nasıl oldu?!
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
29 Kasım 2017 Çarşamba

Nasıl oldu?!

Nasıl oldu, neden oldu, bilmiyorum.

Artık kimse beni sevmiyor!

En azından ben öyle düşünüyorum. Zamanında büyük kalabalıkların sevgisini kazanan, onu duyumsayan biri olarak söylüyorum.

Artık sevilmiyorum. Bunun da farkındayım.

Hani diyorum, bir kenara mı çekilsem?

Zamanında sevgi ve saygı duyan kalabalıkların şimdilerde gözlerindeki kırgınlıklara tanık olmasam mı acaba, diyorum.  

Bu mümkün mü? Bir kenara, köşeye çekilmem…  

Sessiz ve sakin bir köşeye.

Doğrusunu söylemem gerekirse bu da mümkün değil!

Fakat çok yoruldum. İnanın çok yoruldum.

Üzerimde çoluk çocuğa, vatana ve millete ait o kadar yük var ki! İstesem de ayrılamıyorum. Bir kenara da çekilemiyorum.

Oysa bir zamanlar çok gençtim, hangi yük olsa üstlenirdim. Dahası yok mu, dediğim de olurdu. Çünkü yorulmak bilmezdim.    

Şimdi düşünüp duruyorum, bu kadar yükü, sorumluluğu neden çok istedim ki?

Gençtim, yoksuldum, zar zor geçiniyordum, ne iş olsa yaparım derdim, ondan mıydı acaba?

Bulanık düşüncelerimden başka yol göstericim de kalmadı, o günlerden bugüne geldiğimde!

Nerede o et ve tırnak gibi olduğumuz dostlar? O kadar çok arıyorum ki o günleri, o dostları!

Kader birliği yaptıklarımız vardı, bir de çıkar birliği yaptıklarımız!...  

Nerede o zor günlerin dostları?

Kader birliği yaptıklarımız gitti, geriye çıkar birliği yaptıklarımız kaldı!

Zaman çok çabuk geçti. Kader birliği yaptıklarımızın boşalttığı yerleri yeni çıkar ortaklarım aldı!

 

Eskiden konuşurdum, dinleyenlerin destek çığlıkları adeta dua gibiydi.

Şimdilerde de alkış ve tezahürat alıyorum. Ama şimdikilerin sesi, ürkek kuş sürülerinin kanat sesleri gibi. Dallara öyle sıralanmışlar ki, ufak bir harekette kaçacak gibiler!

Düşündükçe üzülüyorum. Üzüldükçe de fena oluyorum.

İnanın hiçbir şeyin tadı kalmadı!

Bu yazıyı da zorluklar içinde yazdım.

Ne yemeğin ne de içeceklerin tadı kaldı… Eskiden yer sofrasında kuru-pilav, yanında da turşu, kuru soğan oldu mu, keyfimize diyecek olmazdı. Çok mutlu olurduk.

Ne güzel günlerdi…

 

Bilen bilir, sarayların önünden yürüyerek bazen de toplu taşıtlar ile geçerdim. İçimden de bu mekânlarda yaşayanların zamanında çok mutlu olduklarını düşünürdüm. Bunu düşünmek bile beni mutlu ederdi.

Her şey ne kadar da hızlı gelişti. Yumurtaya can veren Rabbim, beni arkalardan, çamurlu sokaklardan alıp saraylara konduruverdi. İnanılır gibi değil. Fakat huzur ve mutluluk bu hızla gelmedi. 

Meğer çok yanılmışım. Şimdilerde saray sofralarında yediklerimden yer sofrasındaki kadar lezzet alamıyorum. Yiyecekler ve içecekler çeşit çeşit. Saray sofralarından daha zengin. Ama ben?!

Ben eski ben değilim. Çok mutsuzum.

Ne ağzımda tat kaldı ne de içten seven bir Allah’ın kulu!

Yemeklerden midir yoksa benden mi, hakikaten hiçbir şeyin tadı kalmadı!

Bir çıkış yolu…

Soluklanmak…

Biraz durup geriye, nereden nereye geldiğime bakmak istiyorum.

Fakat durun bir dakika, demeye zamanım bile yok!

Sevgisiz ve öfkeli bakışlardan bir süreliğine uzak olmak… Uzak mı uzak diyarlara gitmek gibi düşüncelerim var. Ciddi ciddi bunu düşünüyorum.

Bitmek bilmeyen kışlardan çok uzakta, belki de Güney Yarım Kürede bir kumsalda kafayı dinlemek istiyorum.  

Bunu düşünürken aklıma lanetli TV’ler ve internet yayıncıları geliyor.

Artık şunu iyi anlamaktayım ki, bu dünyada rahatlık yok diyen Resul çok haklı!

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Hayati özcan_İzmir
 2 Aralık 2017 Cumartesi 13:29
sonderece gereksiz gibi tartışma geldi.Bu tip tartışmalar demokrasi veya özeleştiri olabilir mi..tarihin sonunu bağlamışsınız.bilimsel değil.sıfır noktasında fikirler olur.işiler bu noktadan etkileniyorlar.Nikson MAO'ya sorar frnaszı ihtillini değerlindirirmisiniz.l974 lerde olmuş bir olay.Mao'nun cevabı " daha yakın tarih bir olay acele etmem"
 Fikret Aslan
 29 Kasım 2017 Çarşamba 16:15
Unutmadan hocam bir şey daha söyleyeyim. Hayatı boyunca Erbakandan başka hiç kimseye oy vermeyen Hacı Anam ve Hacı Babam, siz parti kurunca hep size oy vermişti. Şimdi onlarda senden iğreniyor ve haklarını sana helal etmiyorlar bilesin.
 
 29 Kasım 2017 Çarşamba 15:38
"bilmiyoruz bir daha ki bakanlar kurulu toplantısında hayatla buluşturabilir mi bizi yepyeni bir gündem tutuşturabilir mi yeniden içimizde küllenen ateşleri tutuşturabilir mi ruhumuzu yeniden gözlerimizdeki nem uyanabilir miyiz uykulardan doğrulup yıkıntılar arasından döner mi yeniden evine ülkem... Sıtkı Caney)" Yazar Harun Özdemir kendi şahsında 15 yıllık iktidarda yıpranmışlığımızı, örselenmişliğimizi, ifsad oluşumuzu ve geldiğimiz noktada çaresizliğimizi anlatıyor. Yazıyı okuduğumda, daha Ak Parti'nin iktidarının ilk yıllarında şair Sıtkı Caney'in iktidarla özdeş kişiliğinin özeleştirisini yaptığı "Hayatı Özlüyoruz Sayın Başbakan" şiiri düştü aklıma.
 Enes YALÇIN
 29 Kasım 2017 Çarşamba 12:38
Abdullah Çağrı adlı yorumcu yanılmış. Sözünü ettiği sanata hüsn ü talil denmez. Tecahül ü arif denir. Yani ariflerin karşılıklı cehaleti (!) Bildikleri bir şeyi bilmiyormuşcasına, birbirlerine sorup istişare etmeleri.
 Yüksel özdemir
 29 Kasım 2017 Çarşamba 10:27
Yine güzel,bir o kadarda dokunaklı bir yazı.bugunlerde benimde düşüncem hep bu gerçekten hiçbirşey tat vermiyor insana eskiyi özlüyorum,çocukluğunu,köyde geçen anılarımı yediğim yemeğin tadını.yanlizlastik hemde bu kadar çok şeye rağmen içimize kapandık, eskiyi arar olduk bir zamanlar olmak istediğimiz yere geldik ama eskiyi özler olduk samimi dostlukları ,herşeye rağmen bizi biz olduğumuz için seven insanların yokluklarina alışmaya çalışıyoruz. Calisirkende bazı güzellikler de gelip geçiyor farkında olamıyoruz. Aslında nerede mutluysan oraya aittin şansını cok-da zorlamayacaksın,gün bugün hayatindan tat almaya bak
 Fikret Aslan
 29 Kasım 2017 Çarşamba 10:18
Hocam sizin masum ve gariban hallerinizi sevip ölümüne peşinizden koştum, sizi sevmeyen bütün arkadaşlarım ve hatta akrabalarımla ilişkimi kestim, sizi ülkem için, bayrağım için, inancım için, kısaca Allah için sevdim ama siz bana zerre kadar değer vermediniz, nerede bir hırsız arsız soyguncu varsa onlarla beraber yürüdünüz. Şimdi size destek verdiğim zamanlar aklıma geliyorda kendimden iğreniyorum. Kısaca hocam biz sizi çok yanlış tanımışız, Rahmetli Erbakan hocamın sizin için dediği gibi siz siyonistlerin ve soyguncuların uşağı olmuşsunuz. Siz ve sizin gibilerle artık işim olmaz. Haaaa bu arada hakkımı size helal etmiyorum.
 Abdullah Çağtı ELGÜN
 29 Kasım 2017 Çarşamba 09:36
Edebiyatta bu sanata " Hüsn ü Talîl " sebebini çok iyi bildiği bir olayı hiç bilmiyormuş gibi anlatmaktır. "Fuzzûlî rind i şeydadır, hemişe halka rüsvadır; Sorun kim bu ne sevdadır, bu sevdadan usan maz mı?" Sevgili Harun Kardeşim, Bu kadar güzel anlatım her halde ancak bu kadar olur... Yakınlarda öyle sanıyorum ki kapıları: " Sabah rüzgarından başka hiç bir kimsenin açıp bakmayacağı", bir bilinmez gizeme doğru yol alıyoruz. Selam, sevgi ve saygılar.. Abdullah Çağrı ELGÜN
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz