MENÜ
İzmir
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Ne çektim be!
Işıl Öztürk BULUT
YAZARLAR
20 Kasım 2013 Çarşamba

Ne çektim be!

Şaka değil, çok çektim.
Çektim de çektim, çektim de çektim…
Neler çektim, neler…
Derler ya “çeken bilir” diye… Gerçekten de öyle…
“Allah çektirmesin” duası yerine bana “Allah çektirsin” bedduasını etmiş olsalar, çektim durdum.
 
Ha bir de çektiklerim çeker beni, tabiri caizse gözünden anlarım çekileceklerin…
 
O günler öyleydi; Kıyametin kopacağını, polis ile jandarmanın önlem almasından anlar, hemen çekim hazırlığına başlardım.
 
Gözler hedefte, parmak deklanşörde…
 
Yine o günlerden biriydi. Beklemeye başlamıştık ki jandarmalar arasında sanık göründü.
 
Daha o anda arbedenin çanları çalıyordu. Yine “çekecektim”…
 
Maktul yakınlarının çığlıkları kulakları çınlatırken, güvenlik kuvvetleri teyakkuzdaydı…
 
Derken mahkeme salonu kapısında kelepçeleri çözülen sanık, tutanak söylemiyle ‘bağsız’ olarak içeri alındı. Sanığın güvenliği sağlandıktan sonra bu defa maktul yakınları da tek tek aranarak duruşma salonuna giriyordu.
 
Pek tabi feryat figanla.
 
Mübaşir, ‘susmazsanız, Reis sizi dışarı çıkarır’ ihtarını yapıyor, ancak bu ikaz ilk anda pek de dikkate alınmıyordu.
 
Tam sessizlik sağlanana kadar Mahkeme Reisi davayı başlatmadı. Bu sırada biz haberciler kendimizi her an bozulacak sessizliğe, yani arbedeye hazır konuma getirmiştik.
 
Tamamdı, bizde hazırdık.
 
Kendime göre olayı en güzel anlatabilecek mevziiyi bulmuş, güvenliğimi de sağlamıştım.
 
Duruşma başladı.
 
Sanık, ‘Kasten adam Öldürmek’ suçlamasıyla ifade vermeye başlamış, henüz ilk cümlelerini kurmuştu ki beklenen kavganın kıvılcımları çaktı…
 
Maktul yakınları bir anda jandarmanın arasından sanığa doğru yönelmiş yumruklar havada saldırıya geçmiş, ortalık bir anda karışmıştı. Polis ve jandarma ihtarları, itiş kakış; feryat figan ve küfürler…
 
Olduğum konumdan bir anda fırlamış bir sandalyenin üzerine çıkmıştım. Makinem gözümde, parmağım deklanşörde “çekmeye” başlamıştım. Öyle bir konumdaydım ki, her şey açık ve net fotoğraf karesinin içine yerleşiyordu.
 
 
Flaşlar patlıyor, çekiyor, çekiyor, çekiyordum…
 
Patlattığım flaşlar ve çektiklerim yarınki sayfayı aydınlatıyordu…
 
Sanığa isabet eden yumruk, yüzlerdeki öfke, jandarmanın linçi önleme girişimi, Mahkeme Heyeti’nin arbedeyi seyri ve duruşma salonundan olaylar yatışana kadar yan kapıdan ayrılışları… Hepsini çekmiştim, artık hepsi makinemdeydi.
 
Maktul yakınları, jandarma ve polis takviyesi ile duruşma salonundan güçlükle çıkarılırken, benim ise yarın ki başlığım, spotum ve haber metnim çoktan hazırdı…
 
Ortalık sakinleşti. Heyecanlıydım.
 
Gazeteye, savaştan muzaffer bir komutan edasıyla gidecektim. Zira en güzel görüntüler bende, en canlı kareleri ben çekmiştim.
 
Acele etmeliydim, sayfalar yapılmadan fotoğrafları ve haberi hazır hale getirmeliydim.
 
O yıllarda böyle dijital makineler olmadığından, banyo ve baskı işi uzun sürecekti… Çabuk olmalıydım… Haberi ve iyi fotoğrafları kaçıran meslektaşlarımın gıptalı bakışları arasında ilerlerken, filmi de geri sarmaya başlamıştım…
 
Sarmaya başlamıştım, başlamıştım, baş la mış tım, baş…!
 
Filmin boşluğunu bir türlü alamıyor, filmi geriye saramıyordum!!!
 
Heyecanım korkuya, dönüşüyordu.
 
Aman ALLAHIM!
 
Bu olabilir miydi? Makinanın içerisinde film yok muydu?
 
İnsanın saçının telinden ayak parmağına kadar inen şey ne olmalıydı?
 
Biri bana şu anda yaşadığım şeyin gerçek olmadığını söylesin di!...
 
Etrafımdaki her şeyle bağlantım kopmuş, dünya başıma yıkılmıştı… 
 
Biraz önce yaşanan her şeyi çeken makinemin içerisinde gerçekten de film yoktu.
 
Tüm hayallerim sönüp gitmiş ve ben yıkılmıştım…
 
Çekmiştim, çekmiştim ama boşa çekmiştim
 
****
Hayat böyledir işte, bazen insana boşu boşuna çektirir. Allah bizi boşa çekenlerden değil çektiklerinden ders çıkaranlardan eylesin…
 

Sağlıkla kalın…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 virtual35
 20 Kasım 2013 Çarşamba 13:00
Yazınızı dikkatle okudum. Ben de bir hikayeden çok roman havası yarattı Dan Brown tadında... Arkası gelecek gibi. Allah fotoğraf çektirsin... başka çektirmesin dileği başarılar...
 nesrin
 20 Kasım 2013 Çarşamba 12:13
Gazetecilik mesleğinde hemen herkesin böyle 'boşa çekme' anısı, tabir caizse 'iş kazası' vardır. Marifet, bu klasiği yazıya dökebilmektir ki, bunu başarmışsınız. Sonuna dek heyecanla okutuyorsunuz. Yeni hikayelerinizi heyecanla bekliyoruz...
 Zişan Akar
 20 Kasım 2013 Çarşamba 10:49
Bir haberci için tartışmasız çok kötü bir durum ama sonuç muhteşem "Allah kimseye boşuna çektirmesin". Kalemine sağlık...
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz