MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Ne kadar çok sevildiğimi cenazemde göreceksiniz?
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
12 Eylül 2020 Cumartesi

Ne kadar çok sevildiğimi cenazemde göreceksiniz?

Böyle demişti, son günlerinde…

Haklı çıktı…

Mahşer yeri gibiydi cenaze töreni…

***

İflah olmaz bir sinema tutkunu olarak…

Yeşilçam’da…

O’nun kadar gerçeğine en uygun “kekeme” taklidi yapabilen…

Bir başka sanatçı görmedim!

***

İlk filmini 1943 yılında çevirdi…

Beş yaşına yeni basmıştı…

Bu fani dünyayı bırakıp, gittiğinde 79 yaşındaydı…

Son filmini…

(Karaman’ın Koyunu…)

Vefatından iki yıl önce çevirmişti…

Dolu dolu 70 yıl Türk Sineması’na hizmet etti…

Yaşasaydı, bugün 81 yaşında olacaktı…

***

“Süt Kardeşim” filmindeki rolüyle…

Sizi nasıl gülmekten yerlere yatırdıysa…

“Canım Kardeşim”deki rolüyle…

Seyirciyi ağlatmaktan perişan etmişti…

O film hala…

47 yıldır Türk Sineması’nın “en iyi dram” filmlerinden biri olarak…

Tarihe geçmiştir…

Ve ne ilginçtir ki…

70 yıllık sinema hayatında…

Sadece…

Dokuz yıl önce “Altın Portakal”da…

Yaşam boyu Onur Ödülü’nü havaya kaldırabildi…

***

Çekirdekten sanatçıydı…

Babası Sıtkı Bey, tiyatro ustasıydı…

O muhteşem rol yeteneğine sahip sanatçı babayı…

Hababam serisindeki “Paşa Nuri” rolünden hatırlarsınız…

Annesi Leman Hanım da…

Eski film yıldızlarından…

Hep Zeki Müren’in annesi rolünü oynardı…

***

Beş yaşında kamera karşısına geçen o minik yetenek…

Önce ilkokulu tamamladı…

İstanbul Şehir Tiyatroları Çocuk Bölümü’ne girdiğinde…

Yedi yaşına henüz basmıştı…

Saint Benoit Fransız Lisesi'nden mezun oldu…

Tiyatro oyunculuğu yaparken…

Edebiyat Fakültesi’ne devam etti olmadı…

“Bari, hukuk okuyayım” dedi; onu da yarım bıraktı…

Tiyatro ağır basıyordu…

***

Hayatı boyunca…

16 farklı tiyatroda gece-gündüz çalıştı…

40’dan fazla piyeste rol aldı…

150’ye yakın filmde kendisini alkışlattı…

48 yıl önce çevirdiği “Tatlı Dillim” sayesinde…

Yeşilçam’da inanılmaz bir çıkış yakaladı…

“Hababam Sınıfı” serisindeki “Güdük Necmi” tiplemesiyle…

Türk Sineması’na adını altın harflerle yazdırdı…

Yeşilçam’ın tarihinde ilk kez bir film…

Vizyona girdiğinde…

Aralıksız 28 hafta gösterimde kalarak…

Rekorları alt üst ediyordu ve…

O filmin adı “Hababam Sınıfı”ydı…

Merhum Ertem Eğilmez, “Güdük Necmi”den bir efsane yaratmıştı!

Nasıl bir hikmet ise…

Sanat hayatının…

Ancak 30’uncu yılında(!) şöhreti eteğinden yakalayabilmişti!

Bu “garip rastlantı”yı herkese anlatırdı!

***

Şimdi kimilerine inanılmaz gibi gelir ama…

O’nun rolü, “O’na Özel” yazılırdı…

Aslında “çalışkan” bir oyuncu değildi…

O rol neyse…

Kendisi olurdu ve kendisini oyandı!

Sonra, gelsin alkışlar…

***

İyi oyuncuydu… Kalemşor bir senaristti ve…

Yardımcı Yönetmen koltuğunun hakkını verirdi…

Öyle bir yüzü…

Öyle tatlı mimikleri vardı ki…

Unutmak mümkün değildi…

Fi tarihinde öyle araba ile sete gitmek filan yok…

Belediye otobüsü ne güne duruyor, olmadı dolmuş…

Dostları bi’gün sormuşlar:

“Set 10 dakika uzakta… Neden evden bir saat önce çıkıyorsun?”

Nedeni basit…

Kapıdan çıktığı andan itibaren karşılaştığı her üç kişiden biri…

“Vayyy, Güdük Necmi n’aber?” diye boynuna sarılıyor…

Durum böyle olunca…

10 dakikalık mesafe oluyor, bir saat…

Palavra değil; yaşanmış hikaye…

***

Çok usta bir komedi yıldızıydı ama…

O çok acılar yaşadı…

Babasını toprağa verdi; birkaç saat sonra sahnedeydi…

Anacığını defnetti, minibüsle film setine yetişti…

Hep şunu dedi:

“Bu üzüntü benim üzüntüm, başkasını ortak edemem!”

Günün birinde sağlığı bozuldu; ameliyat oldu…

Ertesi gün set’e gitmeye kalktı…

Doktorlar engel olamadılar…

Karnından çıkan hortumlarla ve idrar torbasıyla set’e geldi…

Rolünü oynadı; ertesi gün de o haliyle dublaja girdi…

Canı yanmadı mı?

Yandı ama, işi vardı, sorumluluğu vardı ve…

Hepsinden önemlisi yönetmene verdiği bir söz vardı…

***

Ne tiyatrodan ne sinemadan Allah Allah para kazanmadı…

Karınca, kararınca hayatını sürdürdü…

İki kez evlendi…

İlk izdivacı için nikah masasına oturduğunda 25 yaşındaydı…

Dünya güzeli iki kızı oldu…

Şimdi biri 52, diğeri 56 yaşında…

18 yıl sonra eşinden ayrıldı…

Uzun süre evlilikten uzak durdu…

21 yıl önce (1999) yeniden nikah masasına oturdu…

O gün adeta rekora imza atıyordu…

İkinci kez seçtiği hayat arkadaşı kendisinden 39 yaş küçüktü!

Bir süre sonra üçüncü kez “kız babası” oldu…

İkinci eşi ile sekiz yıl evli kaldı…

11 yıl önce anlaşarak boşandılar…

***

Türkiye’yi yıllarca güldüren “Güdük Necmi”ye göre…

Sinemada güldürmek zor değil…

Ama…

Ağlatmak çok zor…

Vefatından önce bir röportajında şöyle diyordu:

“Yüzünü buruşturarak ağlamak, ağlamak değildir ki… Ağlayacaksan, harbiden ağlayacaksın arkadaş… Gözyaşın akacak, o duyguyu hissedeceksin ve hissettireceksin… Şimdi, bakıyorum kızımız ağladığını zannediyor… Ama sadece kendi zannediyor; seyirci onun ağladığını hissetmiyor bile…”

***

Kendi ifadesiyle…

Çok “arkadaşı” ama az “dostu” vardı…

Dört yıl önce, Aralık ayında…

Rahatsızlandı; hastaneye kaldırdılar…

Kısmi felç geçirmişti…

Tedavisi evde devam ediyordu…

Takvimler, 31 Mart 2017’yi gösterirken…

Öğlen saatlerinde fenalaştı…

Hastaneye yetiştirdiler…

Müdahale 45 dakika sürdü ama kurtaramadılar…

Ölüm nedenini…

“Ani bir kalp krizi…” olarak kayıtlara geçtiler…

İki gün sonra…

Cenazede sevenlerinin gözyaşları sel oldu…

***

Bitiriyoruz…

Türkiye’nin “Güdük Necmi”si…

Yeşilçam’ın efsane ismi…

Halit Akçatepe, 79 yaşında hepimize veda etti…

İçi dışı birdi…

Hayata karşı mizahla durabilmiş…

Mizahı bir kalkan olarak kullanmış…

Ömrünü sanatına adamış…

Bütün sıkıntıları mizahla aşmış bir insandı…

Halit Akçatepe…

Artık filmleriyle yaşayacak…

O’nu kalbimizde sakladık…

Nokta…

Sonsöz: “Bir bir gittikçe güzel insanlar, dünya daha yaşanmaz bir hal alıyor sanki… / Anonim…”

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz