MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Nohut Oda Bakla Sofa
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
12 Eylül 2020 Cumartesi

Nohut Oda Bakla Sofa

Küçükken…

Daha büyük oda, daha büyük salıncak, daha büyük top, daha büyük bebek, daha büyük oyuncak sepeti, daha büyük muz, daha büyük dondurma, daha büyük balonlar ve daha büyük olma isteği,

Genç olduğunda…

Daha büyük yatak, daha büyük dolap, daha büyük bisiklet, daha büyük bilgisayar, daha büyük kaslar, daha büyük göğüsler, daha büyük sayıda takipçi, daha büyük arkadaşlar, daha büyük özgürlük, daha büyük görünme isteği,

Yetişkin olduğunda ise gelinen nokta.

Daha büyük ev, daha büyük araba, daha büyük bahçe, daha büyük tekne, daha büyük fabrika, daha büyük dükkân, daha büyük banka hesabı, daha büyük çevre…

Ve daha büyük olmak için harcadığın koca bir ömür.

Daha büyük olmanın sana getirdikleri…

Daha büyük bir yaş…Daha büyük bir beden…Daha büyük sorumluluklar…Daha büyük sorunlar…Daha büyük harcamalar…Daha büyük uykusuzluklar…daha büyük depresyon…daha büyük esaret…

Büyük olmanın senden alıp götürdükleri…

Büyüklük” yanıltıcı bir kavram değil mi?

Çocukken tüm oyuncaklarını, bebeklerini, arabalarını, Legolarını yan yana bir halının çizgileri içerisine hapsedebilirken ne kadar çok görünürdü? Hele ki oturduğun yerden annenin “topla artık şu oyuncaklarını, düşüreceksin bizi” ikazında kafanı kaldırıp baktığında Gülliver’in masalından fırlamış o dev kadın kadar büyük gözükmez miydi gözüne?

Sen büyüdün ve oyuncaklar, salondaki halı, annen küçüldü işte.

Hayata yeni atıldığında kaldığın yurtlarda ya da evindeki tek kişilik yatağının üzerinde tüm sahip olabildiğin eşyalarını üst üste yığabiliyor ve kısa bir süre içerisinde tek göz dolabına tıkabiliyordun değil mi?  

Sen büyüdün ve eşyalarını “bir” eve bile sığdıramıyorsun artık…

20. yüzyılla birlikte başlayan tüketim sarhoşluğunda “eşyalarımızın sahipliğinden eşyalarımızın kölelerine” döndük. Bir gün nasılsa lazım olur diye aldığımız onca eşyayı hiç kullanmadan ihtiyaç duyan birilerine vermeye çalıştık. Her şeye hızlıca ve kolayca erişmenin sorumsuzluğunda 1980’lerin bilgisayar oyunu pacmanlar gibi önümüze geleni yedik, parçaladık, öğüttük, tükettik.

Büyürken ne oldu bize böyle?

Bu “büyüklük isteği” boynumuza büyük bir kelepçe takmadı mı? Daha büyük olan taleplerimizi yerine getireceğiz diye iç dünyamızı, yaşam alanlarımızı giderek daha fazla küçültmedik mi?

Pandemi süreci her birimize “büyüklük” kavramını bir kez daha gözden geçirmemiz gerektiğini gösterdi.

Daha “büyük” devletler…

Daha “büyük” ekonomiler…

Daha “büyük” malikâneler…

Daha “büyük” adamlar…

Daha “büyük” her şey her küçük gibi, her küçükle beraber etkilendi.

Büyüğe erişme hırsı dönüşüme uğradı.

Daha küçük evlere özlemimizi, daha az eşyayla rahatlığımızı, daha küçük bir dünyada yaşamlarımızı fark ettik.

Büyüklerimizin söylediklerini hatırladık…

Nohut oda bakla sofa

Az aşım ağrısız başım

Aza kanaat getirmeyen çoğu bulamaz

Çoğu zarar, azı karar…

Gördük ki ne kadar çok eşyamız varsa, onları korumak ve kaybetmemek adına daha fazla zaman, daha fazla para ve daha fazla emek harcıyoruz. Hayatımızın geri kalanını bu eşyalar için heba ediyoruz.

Gelin bu sonbaharda “yaşam alanlarımızı eşyalarımızdan geri alalım”.

Eşyalarla kurduğumuz bağlara bir son verelim. Yararlı olmayan ve bize iyi gelmeyen eşyalarımızı, gardırobumuzu, mutfak-banyo dolaplarımızı, kütüphanemizi, bilgisayarımızdaki dosyaları, bulutta sakladığımız gereksiz foto ve videoları gözden geçirelim.

İçinde daha iyi göründüğümüz değil, daha iyi hissettiğimiz kıyafetleri

Bizi daha uzun gösteren değil, daha rahat hissettiren ayakkabılarımızı ayıklayalım.

Daha büyük yapmak istediğimiz ne varsa gerekliliği konusunda kendimizi sorgulayalım. Varsa daha büyüğüne yoksa varlığına lüzum var mı bir sorgulayalım.

Daha basit yaşamak için. Daha hafif ve daha özgür olabilmek için…

Yeterliye odaklanabilmek için. Hırslarımızdan, açgözlülüklerimizden arınabilmek için…

Hayatlarımızı büyüklüklerle kıyaslamayalım.

Kafka’nın dediği gibi “dışarıya kapanmak esasen içeriye açılmaktır. Huzur mu istiyorsun? Az eşya, az insan!”

Büyüklüğümüz içimizde, yüreğimizde, aklımızda, hoşgörümüzde, tevazuda olsun.

Varsın balkon küçük olsun.

 

Şarkı Önerisi : Ben Nası büyük adam olucam - Pinhani

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Nural müftüler
 15 Eylül 2020 Salı 16:07
Hep küçük yaşadım hep şükrettim mutluluğu kendim yaratmaya çalıştım sevdim sevildim bana yetsevi dolu yıllarını olsunti
 Esin Kurt
 14 Eylül 2020 Pazartesi 00:58
Fikirlerinize aynen katılıyorum.Hele bu pandemi zamanında hayatımız ne kadar basitleşti....Büyüklüğün,fazlalıkların hiç bir önemi kalmadı..
 Saadet Sökmen
 12 Eylül 2020 Cumartesi 16:56
Harika bir yazı emeğine sağlık ??????????
 Şebnem Yıldız
 12 Eylül 2020 Cumartesi 14:21
Evet çok doğru hayalim küçülmek az eşyayla yaşamak. Gardırop temizliği yaptım bile
 Nazan Şimşek
 12 Eylül 2020 Cumartesi 14:04
Çok güzel anlatmışsınız kaleminize sağlık
 Zuhal
 12 Eylül 2020 Cumartesi 12:43
Harika kalemine gönlüne sağlık.????
 Hatice Güner
 12 Eylül 2020 Cumartesi 12:31
Egoları ve hırsları bırakanlar zaten bu hayatı yaşıyor Biz çok şanslıyız yaşadığımız yer bizi bu konuda özellikle eğitmiyormu 47 m2 de mutlu huzurlu az eşyayla İnsan önce eşyadan arınıyor sonrada gereksiz olan herşeyden
 Nazan Tümer
 12 Eylül 2020 Cumartesi 12:22
Sayın Yazarım, Dili ne güzel, ne rahat kullanıyorsunuz. Ayrıca dile getirdikleriniz, yaşam sevinci kaynaklarımızın bizi nasıl ele geçirdiğine ilişkin olarak özlü bir manifesto. Bu bilince çok erken yaşta erişsek keşke... Kattıklarımızı eksiltmeye kalkarken daha çok zaman yitirmek de işten değil... Teşekkür ederim.
 Simla özkaran
 12 Eylül 2020 Cumartesi 12:18
Hislerime tercüman olmuşsun ??
 Komedi
 12 Eylül 2020 Cumartesi 12:16
Bu yazıya göre; herkes saraylarda, bir eli yağda, bir eli balda yaşıyor
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz