MENÜ
İzmir 18°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Okuduğunu anlamayınca…
Tayfun MARO
YAZARLAR
28 Aralık 2017 Perşembe

Okuduğunu anlamayınca…

Okumayı o kadar da sevmeyen insanların ülkesinde, okuduğunu anlamayan insanlardan yakınmak… İronik… Çok emin olmamakla birlikte, bu ülkede, okuduğunu doğru dürüst anlamayan ama anlamış gibi yapıp insanın sinirlerini bozan yarı aydınlar ve yarı cahil yerli beyaz yakalılar yüzünden yazıyor olabilirim bu yazıyı…

Bilginin efendisi gibi ortalıkta dolanan, görüşlerini dile getirirken adeta insanlığın bütün sorunlarının çözümünü söyleyen, herkesi mutlak doğrularına hizalayan yarı aydınlar can sıkıyor.

Bu yetmiyormuş gibi bir de yüksek öğrenim görmüş yarı cahiller zuhur etti. Okuma yazma özürlü ama diplomalı yerli beyaz yakalılar… Çalışma hayatında tuttukları yer itibarıyla tehlike arz ediyorlar. Onlar yüzünden can güvenliğimiz kalmadı. Kaza artık her an, her yerde…

Lakin bilginin buruşturulup çöpe atılmış kâğıt muamelesi gördüğü zamanda, diplomanın adından gayrı ihtiyaç duyulacak neyi kalmış olabilir ki üstüne bir de dertlenelim!

Okuduğunu anlamayan insanı yetiştirmeyi nasıl başardık?

Her şey ezbercilik ve öğrenmek birbirine karıştırılınca başladı. Önce, ezberlemeyi öğrenirken düşünmeyi unuttuğumuzu fark edemedik. Herkes başarıya odaklanmıştı. Başarı da ezberciliğe... Ezberlemenin kolaycılığı düşünme tembelliği yaratmaya başlayınca, bunu da yadırgamadık. Yadırgamayınca, “yerimize düşünen insanlar” türemeye başladı. Üstelik yerimize düşünen insanlar sorunları sözüm ona hallettikçe rahatladık, rahatladıkça da gevşedik. Ve teslim olduk. Efendiler, nerede eğleşmemizi arzu ediyorsa hemen oraya yönelir olduk.

Okuduğunu anlamayan insan, düşünmez… Düşünemeyen insan, soru sormaz. Soru sormayan insanı yönetmek kolaydır. Herkes için kolay bir hayat…

Bu ahvalde, devlet büyüklerimizden Erbakan’ın da söylediği gibi, “pazar yerindeki kalabalık” olarak toplumlar çayır çimen geze geze mutlu yaşarken, efendilerimiz de dert üstü murad üstü günlerini geçirmeliydi, değil mi? Ne gezer, efendiler yine mutsuz…

Yeni düzenin beyaz yakalıları yarı aydınlar ve yarı cahiller, toplumları olamayacak işlerin peşine takıp veya gündelik hayatı engelli koşuya çevirip efendilerin yolunu açıyor açmasına da; çığ gibi büyüyen sorunları efendiler de yönetmekte zorlanmaya başlayınca işlerin rengi değişiyor.

Hal böyle olunca, ezberi bozulan iktidar ve muhalefet, saçmalamadan konuşamaz hale geliyor.

Bilgiyle ilişkisi bozuk insan, bilgiyi nasıl kullanacağını bilemediği gibi düşünmenin yöntemine de yabancıdır. Soru sormayı bile bilmeyen bu yeni tip eğitimli insan, yetersizliğini hiç bilmiyor. Dolayısıyla bilgi ve düşünce niyetine beynine doluşan hurafe, rivayet, dogma, bilgi kırıntısıyla yaptığı işler de gündelik hayatı yaşanmaz yapıyor. Bürokraside, üniversitelerde, iş hayatında, yerel yönetimlerde, medyada, siyasette bütün köşeleri tutan bu vasat zevat, ülkenin canına okuyor.

Beyni robotlaştıran ideolojilerin rahle-i tedrisinden geçen yeni orta sınıf, okuduğunu doğru dürüst anlamasa da, düşünmenin yöntemine yabancı olsa da, soru sormayı bilmese de, hayatın akışına yön veriyor. Bu öyle bir akış ki değerli olan ne varsa yerlerde sürünüyor, değersiz ve önemli olan ne varsa abat ediliyor. Beyni kullanmayı gereksiz kılan kolay, zahmetsiz bir hayat…

Gelin görün ki bilginin ve düşüncenin hayata getirdiklerinden azade, değersizliğin vasatında gamsız tasasız yaşamak gene de mümkün olmuyor.

Dünya huzursuz. Muktedirler yeryüzünde huzur bırakmadılar. Okumasan da, yazmasan da, kulaklarını bütün olan bitene kapatsan da, muktedirlere koşulsuz itaat etsen de huzur yok.

Bilginin yol açtığı huzursuzluk veya bilgisizliğin getirdiği eziklik; her iki durumda da insanda güven duygusu zedeleniyor, huzur kalmıyor. O yarım yamalak bilenlerin arada kalmışlığı da deva değil.

İnsanı öyle bir eğittiler ki okuduğunu anlamıyor ama anlatıyor, bilmiyor ama yapıyor, düşünmüyor ama düşünüyor gibi görünüyor… Hayatla oyun kurmak çok netameli; fakat bunu ciddiye alan yok.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 ÜMİT
 29 Aralık 2017 Cuma 08:46
Aynen katılıyorum. İzmir'i kötülemek için söylemiyorum ama İstanbuldan geldim buraya. Sanki bu konu İzmirde daha yoğun olduğunu düşüyorum.
 Zagor
 28 Aralık 2017 Perşembe 18:08
Türkiyede okuma-yazma orani % 60 ´i gecmez. Bunlar arasindada okudugunu anlayanlarin orani %10 ´u bulmaz. Facebook´a, Twittere, Instagrama devam. Bosa kürek salliyorsunuz gibime geliyor.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz