Şükür, Ayasofya Sorunu çözüldü…
Sanki çok gerek varmış gibi; bir anda ulusal bir sorun haline getiriverdik...
Ulusça hop oturduk, hop kalktık…
Neyse, öyle ya da böyle bir sonuca ulaşıldı…
Ne var ki, garip görüntülerle de karşılaştık: Diyanet İşleri Başkanı, hutbe okumaya çıkarken, sağ eline kılıç almıştı ki, bu zamana dek, pek tanık olmadığımız bir görüntüydü…
***
Sonra; bir de lanet okudu kürsüde ki; Aman Allah!
Olacak şey değildi…
Ancak oldu…
Bir de elbette, ibadete açılış gününün, 24 Temmuz’a getirilişi ve bu tarihin de Lozan Barış Anlaşması’nın imzalandığı tarih oluşu; ister istemez kimi belleklerde kuşkular uyandırdı…
Bir çok kişi, açılış gününün bu güne denk getirilmesinin, Lozan’a karşı bir meydan okuyup okuma olduğunu sorguladı…
Ve görüyoruz ki, bu olay; yani Ayasofya’nın ibadete açılışı, yeni sorunları, tartışmaları da gündeme getirdi, ister istemez…
Ki bazı olası sıkıntıları daha önceki yazılarımızda paylaşmıştık, anımsayanlarımız vardır…
Şimdi artık yeni bir dönemdeyiz.
Bu dönemde çok önemli sorunlarımız var…
***
Elbette ilk aklımıza gelen, batı dünyası ile oluşan yeni anlaşmazlıklar...
Ve bu anlaşmazlıkların, belli bir tutucu tepki gösteren Batı ile Ayasofya üzerinden dönüyor olması…
Derken Yunanistan’da ortaya çıkan tepkiler…
Kökleri daha önceye uzayan Doğu Akdeniz Sorunu ve çıkabilecek çatışmalara ilişkin olasılıklar…
Ermenistan, Azerbaycan arasında çıkan sınır çatışmaları ve gerilen ilişkiler…
Korona’yı geçtik; o zaten yapıştı insanlığın yakasına, düşeceği yok gibi görünüyor, en azından yakın bir zamanda…
Öteki dış sorunlar;
Gerilen iktidar muhalefet ilişkileri;
Artan pahalılık ve yoğun işsizlik…
Kadınlarımıza ve kızlarımıza karşı patlayan şiddet ve bunun yörüngesinde tartışılan İstanbul Sözleşmesi ve bu doğrultuda sivil toplum örgütleri ile hükümet güçleri arasında ortaya çıkan gerginlik görüntüleri…
Kısacası;
Millet burnundan soluyor…
***
Bu koşullar iyice daralttı insanları; bunu çarşı pazarda, her yerde hissetmemek olanaksız…
Ne olacak bundan sonra?
Bilmiyoruz.
Nasıl bir gelecek bekliyor bizi ve ülkemiz nelerle karşılaşacak ve insanlarımız ne türlü sıkıntıları göğüslemek zorunda kalacaklar?
Allah göstermesin, deprem ya da başka türlü bir büyük yıkım olursa, onca sıkıntının üzerine bir de bunlar biterse, ne olur hiçbir düşüncemiz yok!
***
En önemli sorunlardan birisi de eğitim ve sağlık sorunları.
Ağustos ayına geldik neredeyse, önümüzdeki eğitim ve öğretim dönemine ilişkin ayrıntılar hala netlik kazanmadı…
Ne Milli Eğitim, ne aileler ne de öğrenciler, önümüzdeki aylar içinde neler olacağı konusunda hiçbir bilgiye sahip değiller…
Her şey bir bulanıklık havası içinde sürüyor...
Sağlık sorununa gelince:
Salgın nedeniyle sırf salgın tedavisi için ayrılan ve Pandemi Hastanesi ilan edilen sağlık kuruluşlarında öteki hastalıklara ilişkin tanı ve tedaviler çok sınırlandırıldığı için, normal sağlık hizmetleri tıkanmış gibi görünüyor…
Birçok ameliyat yapılamıyor ve çok uzak günlere gün veriliyor…
Üstelik o gün geldiğinde bu ameliyatların yapılıp yapılmayacağı da belli değil…
Örneğin diş randevuları…
Hala pek çok diş hastalıklarının tedavisi için kurulmuş sağlık kurumlarında diş tedavisi yapılamıyor ve özel tedaviler de hem çok sınırlı, hem de çok pahalı…
Tek bir dişin çürümesi ile eğer bir kanal tedavisi ve onunla birlikte dolgu yaptıracaksanız, bir de yanına normal bir çürük tedavisi; 1000 lirayı çıkarmayı göze almanız gerekiyor özel kurumlarda…
O da bunu yapacak bir yer bulabilirseniz…
***
İşte temelde bu ve buna benzer birçok sorunla karşı karşıyayız...
O halde şöyle bir sonuç çıkıyor:
Din üzerinden hamaset yapıp, siyaset dünyasında bunun kavgasını vermek yerine, doğrudan bu tür sorunlara odaklanmak; örneğin ekonomide dışa bağımlılığı ve dış borçları nasıl azaltırız, nasıl istihdam yaratarak işsizliği düşünürüz, gelir gider açığından oluşan makası nasıl küçültür ve dar gelirlinin üzerine yüklenen hayat pahalılığı ile uğraşırız, bunlara eğilmemiz iyi olmaz mı?
Aklın yolu bir…
Yeter ki, kimi rüyalardan uyanalım, hislerimizle değil, gerçeklerle hareket edelim…
Sayfa başına git