MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Pembe parmaklıklar ardında
Martı CANITIN
YAZARLAR
20 Ocak 2012 Cuma

Pembe parmaklıklar ardında

Merhaba.
Ben Canıtın.
Martı Canıtın.
Gözü keskin, kulağı delik martı.
Biraz iri, hatta şişmanca olduğumu söylerler.
Beni çekemeyenlerin yakıştırması.
Meraklıyımdır.
Dört bir yanda gezer, çok şey görür, duyarım.
Artık kalemi elime almaya karar verdim.
Gördüklerimi duyduklarımı sizlerle paylaşacağım.
Gezeceğim, yazacağım; yapacağım, edeceğim ...

***
Geçenlerde Buca taraflarında uçuyordum.
Ne göreyim; çok sayıda martı bir çatıya tünemiş, aşağıya bakıyorlar.
Meraklandım, hemen yanlarına kondum.
Baktım, dipte köşede yalnız başına oturmuş, elini güneşe siper etmiş bize doğru bakan biri var. Dikkatimi çekti.
Yanımdakilere, “Kim bu ?” dedim.
“Ali ağbi” dediler. “Bize hergün ekmek atıyor.”
Göz göze geldik Ali ağbiyle.
Birbirimizi sanki bir yerden tanıyoruz da, çıkaramıyoruz gibi oldu.
Kararlı, sakin duruşlu, güçlü bir adama benziyor.
Elinde tespih, bıçkın bıçkın sallamakta.
Bir an avludan bana, “Çok simgesel bir durum değil mi dostum” dedi gibime geldi.
“Nasıl yani ?” oldum.
Yanına doğru aşağıya süzüldüm.
Oturduğu tahta bankın yanındaki boş yere tünedim.
Hınzır bir gülümsemeyle, “Kuşlar özgürlük, güneş, gökyüzü; insanoğlu dört duvar, parmaklık, mapushane” dedi.
“Hımm” dedim, “Simgesel”
“Ama ben kuş değil martıyım. Adım Canıtın. Martı Canıtın.
Bu kez dişlerini göstere göstere güldü.
“Merhaba” dedi. “Ben de Ali. Mapus Ali”.
 
Yüzü çok tanıdık geliyor hala.
Sakalı mı farklı, zayıflamış mı, motorcu bıyığı mı bırakmış, çıkaramadım. Ama çok dinç ve sağlıklı gözüküyor.
Tesbihini çekerken avluda gezenleri gösterip, “Bak bunlar koğuş arkadaşlarım” dedi.
“Koğuş mu, nasıl yani, ne koğuşu” oldum içimden.
Halden anlıyor ağbimiz, anlamadığımı anladı.
“Koğuş, Canıtın. Sabah, öğle, akşam, gece, geceyarısı, sabaha karşı yaşadığımız, kapalı olduğumuz, sabrettiğimiz yer. Biz gördüğün o demir kapılardan dışarı çıkamıyoruz. Şimdi havalandırma için avluya çıkardılar. Birazdan içeri, koğuşa gireceğiz. Kapılar kapanacak.”
 
Dayanamadım. “Ali ağbi” dedim.
“Bir şey soracağım, allahaşkına bu kapı, pencere, parmaklıklar neden her yer böyle pembeye boyalı. Kız odası pembesi olmuş ağbi her yer.”
Çok güldü, gözünden yaş geldi.
“Valla herhalde pembe hayaller kuralım diyedir. Gel sana koğuşu gezdireyim”.
Ceketinin içine doğru sakladı beni.
İçeride üç katlı ranzaların olduğu bir yere girdik. Orta alan boş. İki katlı bir koğuş.
“Ali ağbi, içerisi de pembe ama”.
“İçimizdeki çocuğa hitaben” dedi yine bıyık altı gülerek.
“Burası çok soğukmuş”.
Ortadaki sobayı gösterdi, “Bununla ısınıyoruz. Her gün 25 kiloluk bir torba kömür hakkımız var. 120 metrekare koğuşta, 50 kişi kalıyoruz.
Isınmak mümkün değil tabi. Kat kat giyiniyoruz. Ama ne kadar kalın giyinse de, hastalanıyor insan.
Alt katta yemek pişiriyoruz. Kantinden haftada bir gün mutfak alışverişi yapılıyor. Haftada en fazla 300 lira harcama iznin var. Sigara, para yerinde de geçiyor. Herkesin 2 tabağı var, üzerimize zimmetli. Alt katta çamaşır da yıkayabiliyorsun. Öğleden sonra iki kez sıcak su var. Koğuş temizliği içeridekilere ait.”
 
“Vakit nasıl geçiyor ?”
“Bol bol kitap okuyorum. Başta gürültüden ne okuduğumu anlamıyordum. Şimdi alıştım, çocukluğumdaki gibi kitabın içine dalıp gidiyorum. Her gün avluda yürüyüş. Senin arkadaşlara ekmek servisi. Zaman akıyor işte.”
 
“Sen ne yaptın, neden buradasın abi ?”
Baktı, “İzmir için işimizi, gücümüzü yaptık” dedi.
Biraz mutsuz, yarım güldü.
“Ben iyiyim. Neden buradayım bilmiyorum ama iyiyim. Pembe demir parmaklıkların ardında adaletin vicdanının, gerçeklerin ortaya çıkmasını bekliyorum. Hadi şimdi kapılar kapanacak. Sen git. Sevenlere, soranlara da selam et.”
 
Çıktım. Ali ağbi ve arkadaşları içeride kaldı. İçeri girince, dışarıdan görüldüğü gibi olmadığını anladım. Canım çok sıkkın. İçimden uçmak gelmiyor. Eve yürüyerek gitmek istiyorum.
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Sullivian
 22 Ocak 2012 Pazar 16:09
Evine yürüyerek değil uçarak gideceksin sevgili Canıtın. Sen hiç canını sıkma, kalbimiz seninle atıyor.
 TUFAN
 20 Ocak 2012 Cuma 19:17
CANITIN SEN GÜZEL BİR MARTISIN
 Yıldız
 20 Ocak 2012 Cuma 14:59
:(
 yoldaş martı
 20 Ocak 2012 Cuma 14:53
hayırlısı olsun... gören gözlerin gerçek hikayelerini dört gözle bekliyoruz.
 ceyhan
 20 Ocak 2012 Cuma 14:46
Tebrikler çok sıcak bir anlatım ve değişik bir bakış açısı olmuş,sizi takip edeğeceğimizden emin olabilirsiniz.Yaz,acımadan yaz ,kalemler tükenmez, adı üstünde ( tükenmez ) saygılar.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz