Referandum…

Bir gün sonra yapılacak Genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimi ile sadece “Milletvekilerini” ve “Cumhurbaşkanını” mı seçeceğiz? Mesele bundan ibaret olsaydı iş kolaydı.

Mesele bundan ibaret değil.

Zaten seçim meydanları ve yazılanlar, çizilenler, adaylar, partiler bir seçimden de öte gayret, söylem, tutum ve davranış sergilemiyorlar mı?

Bahçeli katıldığı bir programda açıkça yaıplacak seçimin sonuçları itibariyle “Cumhuriyetin Üçüncü Evresi” demedi mi?

O halde 24 Haziran günü kurulacak sandıklarda sadece “Milletvekillerini” ve “Cumhurbaşkanını” oylamayacağız.

Ya neleri oylayacağız?

Laik Cumhuriyeti,

Üniter Devleti,

Ulus Devleti,

Demokratik Hukuk Devletini,

Demokrasiyi,

İnsan Hak ve Özgürlüklerini,

Hasılı:

90 yıl önce “kanla irfanla” kurduğumuz ve “Bizi biz yapan ve Dünya Milletler ailesinin şerefli bir üyesi haline getiren” bütün kurum ve kuruluşları oylayacağız.

Böyle olunca:

Bu bir sradan “seçim” değil doğrudan bir “referandum”dur.

Ama öyle “bir kanun maddesinin veya Anayasa’nın bir veya bir kaç hükmünün” oylanacağı bir “referandum” değil.

Bütünüyle bir ülkenin “geleceğinin” oylandığı bir “referandum”...

Durum böyle olunca:

Sandığa gidildiğinde elbette herkes özgür iradesine göre oy kullanacaktır.

Ancak:

Öncelikle tereddütsüz sandığa gitmek şarttır.

Gitmeden önce bir yerine bir kaç defa düşünmek ve ondan sonra karar vermek gerekir.

Unutmayalım ki:

Bazı şeyelerin “yedeği” vardır.

Bu gün “işsizlik” vardır yarın bir başkası bunu düzeltebilir.

Bu gün “fukaralık” vardır yarın bir başkası bunu düzeltebilir.

Özetle bir takım sorunlarımızın “yedeği” vardır ve düzeltilebilir.

Ancak:

Atatürk’ün yedeği yoktur.

Laik Cumhuriyet’in yedeği yoktur.

Üniter Devlet’in yedeği yoktur.

Demokratik Hukuk Devleti’nin yedeği yoktur.

Başkent Ankara’nın yedeği yoktur.

Buradan başka da “Türkiye” yoktur.

O halde:

Ouyumuzu kullanalım ama bir “referandum” şuuru ile kullanalım.

Hayırlısı ile ...