MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Savrulmak
Metin ÖNEY
YAZARLAR
19 Temmuz 2019 Cuma

Savrulmak

Kılıçdaroğlu, bir konuşmasın da “Yönetilmiyoruz, savruluyoruz” demişti.

Gerçekten “kötü yönetim” bile, bir “yönetim” şeklidir.

Türkiye bundan bile “mahrumdur”

Çünkü:

Konuya dış politikadan bakarsak tablo daha da netleşir…

Atatürk, “tarafsız dış politikayı” esas almıştı. Bu sebeple de “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesi, O’nun vazgeçilmeziydi. Türkiye bu prensibi uzun yıllar eksikliklerine rağmen uygulamaya çalıştı.

Son 10 yedi yıldır Türkiye ısrarla Atatürk’ten ve O’nun ilkelerinden uzaklaştığı gibi, dış politika da bu “prensipten” uzaklaşarak “yalnızlığa” doğru yelken açar oldu…

Şöyle etrafımıza bakalım:

Bir tek dostumuz yok.

Hatta sorunsuz komşumuz yok.

Hemen herkesle “ihtilaflı” bir ülke olduk.

Uluslararası arenada sorunlarımızla ilgili bize destek veren bir ülkede yok.

Gelelim konunun bir başka boyutuna:

Demokratik ülkeler hiç şüphesiz başta Anayasa olmak üzere yasalarla yönetilir.

Buna ilaveten “demokratik gelenekler” de yönetimde önemli ölçüde yer alır.

Nedir bunlar?

Sorunu muhalefet ile paylaşmak.

Geçmişte Türkiye bunu hep yapmıştır…

Tarafsız Cumhurbaşkanı yeri ve zamanı geldiğinde iktidar partisi dahil tüm muhalefet partilerini ülkemizin yönetim sembolü olan ve şimdilerde bir çok kurum ve kuruluş gibi özelliğinden koparılmış Çankaya Köşkü’nde toplar, konu enine boyuna tartışılır ve ortak bir bildiri ile millet meseleden haberdar edilirdi.

17 yıldır böyle bir tablo yaşandı mı?

Hayır.

Bu kadar mı?

Değil elbette…

Başbakan veya ilgili Bakan önemli konularda muhalefet genel başkanlarını bilgilendirir ve ittifak sağlamaya çalışırdı.

Şimdi “Başbakan”, hatta parlamenter anlamda “Bakan” yok ki, böyle bir girişimi olsun.

Ve Başbakan, muhalefet genel başkanları ile zaman zaman TV’lere çıkar, konuları halkın huzurun da tartışırdı.

Hiç böyle bir tabloyu gördünüz mü?

Hayır…

İktidar partisi ve onu destekleyen parti, o kadar konulardan ve halktan uzak ki, doğrudan kendileri ile ilgili verilen araştırma önergelerine bile “hayır” diyerek, konunun TBMM’de dahi görüşülmesine izin vermiyorlar.

15 Temmuz gibi…

Darbeler gibi…

Pek çok araştırma önergeleri…

Niçin böyle oluyor?

Çünkü:

Bir kişi hem “Cumhurbaşkanı” ve hem de “Parti Genel Başkanı” olursa olacağı budur.

Ve içte bitmez tükenemez kavgalar, ayrıştırmalar, bölünmeler…

O kadar ki, 15 Temmuz akşamı düzenledikleri “15 Temmuz Milli Birlik Mitingi”nde dahi muhalefet genel başkanı “yuhalanıyor”

Başka bir örneğe gerek var mı?

Tabii bu arada “refleksiz” muhalefete de bir “selam” göndermek gerekir…

Bu sebeple biz yıllardır ısrarla ülkenin selamete çıkması için mutlaka ve hemen “Demokratik Parlamenter Sistem”e dönmesi gerektiğini savunuyoruz ve savunmaya da devam edeceğiz.

Aksi halde:

Savrulma devam edecektir…

Merhum Bölükbaşı’nın ünlü bir sözü vardır:

“Gemiyi yönetemeyen kaptan, gemi karaya oturunca deniz bitti dermiş…”

Oysa hiç deniz biter mi?

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Aklınıza, bilginize ,kaleminize ,yazınıza cesaretinize ..teşekkür ediyorum.. Erol Karadoğan
 19 Temmuz 2019 Cuma 11:10
Sayın vekilin sağlıklı nice güzellikler diliyorum selamlar gönderiyorum
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz