MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Selanik ve Atamız
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
13 Haziran 2018 Çarşamba

Selanik ve Atamız

Mayıs ayı sonunda İtalya Sorrento’da 3 Amerikan Üniversitesinin organize ettiği bir konferansta Atatürk’ün liderliği üzerine bir konuşma yaptım. Organize eden üniversiteler Massachusetts, Utah ve Minnesota. Konu Akdeniz çalışmaları. Konuşmam hem Selaniği hem de Atamızın liderliğini, daha çok Atamızı, daha az bu kenti kapsadı. Ne kadar bazıları Atamızı unutturmaya çalışsa da, benim gibi Atamızı unutturmamaya kararlı birçok vatansever var. Ben onlardan yalnızca bir tanesiyim… 

Ben de bir akademisyen olarak sevgili Atamızı, onun bize kazandırdıklarını, devrimlerini her yerde anlatmayı, dile getirmeyi kendime son yıllarda görev edindim. Sürekli okuyorum onun hakkında, tarihçilerle gazete için röportaj yapıyorum, Oxford’daki tarih seminerlerini, konuşmaları kaçırmıyorum ki bir ayrıntı daha öğreneyim.

Atamızı anlamak demek biraz da burada büyük savaş dedikleri 1. Dünya Savaşı’nı, savaş bittikten sonra olanları dünya konjonktüründe anlamak demek… Hatta Fransız devrimine kadar uzanan uzun bir yol. Atamızın liderliğini anlamak demek Napolyon’u, Franklin’i, Abdülhamit’i anlamak demek… Neden? Çünkü Atamızın en büyük özelliği okumak ve öğrenmekti… Araştırmaktı. O Napolyon’u anladı, Fransız Devrimini, Franklin’i anladı, Abdülhamit’in despotluğunu bizzat yaşadı, mutlaka kişiliği bu okudukları ve yaşadıkları ile şekillendi…

Atamızı anlamak Selaniği anlamak demek. Selanik, İstanbul’dan sonra Osmanlı’nın ikinci büyük kenti… Üç dinin bir arada yaşadığı, kozmopolit bir kent… Hepimiz büyüdüğümüz ortamdan etkileniyoruz. O da Selanik’ten etkilendi ve doğup büyüdüğü bu kenti hep çok sevdi. Rumeli türkülerini hep çok sevdi. Kendisinin anayurdu Selaniği Anavatanımıza katamasa bile hep çok özledi…

Bugün biraz Selaniği size okuduklarımla tanıtayım. Biz ne kadar Selaniği bir Yunan kenti olarak bilsek de Atamızın doğduğu Selanik bir Rum, Yunan kenti değildi. Yaklaşık 5 asır Osmanlıydı. Kentin nüfusunun tam yarısı engizisyonda oraya İspanya’dan göçmüş olan Musevilerdi. İkinci en kalabalık topluluk Müslümanlardı. Geriye kalan %20 lik Hıristiyan topluluğun bir kısmı Rum, bir kısmı Boşnak, Makedon, Sırp, Arnavut ve Bulgar idi. Peki nasıl oldu da Selanik Yunanistan’ın oldu? İşte, bu sorulması gereken bir soru…   

Bu sorunun yanıtı mübadele yatmakta, o da kendi başına ayrı bir konu. Bugün girmemekte fayda var. Yazarı Mark Mazower’in kitabına göre Atina Osmanlı’nın anılarını hızla silebilse bile Selaniğe ancak 1912 de girebilen Yunan ordusu Osmanlı’nın izlerini öyle kolay kolay silemedi. 1912 ye kadar Abdül Hamit’in yönetiminde yaşayan Selanikliler tam Osmanlı’ydı. Türk ve Yunan Musevilerle birlikte asırlarca yan yana yaşamıştı. Kentte çoğunluğu teşkil eden Musevilerin bir kısmı varsıl işadamlarıydı ama aralarında işçi, terzi balıkçı vb olanlar da vardı. Bu kentte Musevileri sona erdiren Nazilerdi.

Kenti 1430 dan 1912 ye kadar Müslüman Türkler yönetti. Mazower’e göre ne kadar Batılılar bu konuyu es geçse, es geçmek işlerine gelse bile, Yunan ve Musevi’den önce, en üstte bu kentte Osmanlı vardı… Kitabın ismini “Selanik - Hayaletler Kenti” koymuş yazar… Okudukça anladım neden hayaletler kenti dediğini…

Şöyle diyor kitabın girişinde; 1930 larda Sufi Derviş Musa Baba’nın hayaletinin mezarının olduğu yukarı mahallede görüldüğü söylenir. Bugün bile birçok ev sahibi evlerinin tavan arası veya bodrum katlarında Türk askerlerinin olduğunun rüyasını görür… Acaba Atamızı da görüyorlar mı rüyalarında şimdinin Selaniklileri? Ben de bunu merak ederim…

Defalarca gittim Selaniğe, adeta Atamın ayak izlerini aradım. Kordonunda kaç defa yürüdüm, kaç Türk kahvesi içtim, tabii her defasında evine gittim, o bahçede oturdum, kaldırımında bir sigara tellendirdim… ve hep Atamı düşündüm. Bazen ağladım, bazen hayal ettim…

Afrika’ya safari yapmaya hiç gitmedim. Arjantin, Brezilya karnavalı, o kıtanın şelaleleri filan da gitmedim, görmedim. Japonya, Avustralya, yeni Zelanda’ya da hiç gitmedim. Ama Selaniğe belki 20 defa belki daha fazla gittim… Manastır’a da gittim, Atamın askeri okuluna yani, tırabzanlardan kaydı mı hiç acaba diye o tırabzanları okşadım, ağladım, ağladım… Manastır’da nedense çok ağladım…

Gelelim Atamızın memleketi Selaniğe. 1430 da Sultan Murat almış kenti. 1922’deki mübadeleye kadar Osmanlı varlığı ağırlıktaymış. 19 uncu yüzyılda, yani Atamız doğduğunda bu kentte yarım düzine dilde gazete basılırmış, haritalar çizilirmiş. Birinci Dünya Savaşının sonuna kadar kent çok dilli, çok kültürlü, çok dinli yanını korumuş. 1950 ye gelindiğinde Atamız doğduğunda %50 Musevi, %30 Müslüman, %20 Hıristiyan olan kent nüfusu %95 Yunanlı olmuş…       

Yazara göre, mübadele ile evlerini, yurtlarını Türkler Selanik’te kaybederken, İstanbul, İzmir ve Trabzon’da da Rumlar kaybetmiş evlerini, yurtlarını… karşılıklı yaşandı acılar yani diyor. Yazar, 1948 de İsrail kurulduğunda Arapları evlerinden çıkaran Musevilerle, aynı yıllarda Musevileri evlerinden çıkaran “Musevi Malvarlığını yok etmekle görevli Yunan Servisi”yle karşılaştırıyor kitabında ayrıca. Sonuç olarak da, savaşın olduğu her yerde haksızlık ve acının olabileceğini belirtiyor…

1430 da Sultan Murat kenti işgal ettiğinde kiliseleri camiye çevirmiş. Kentin ismi nereden geliyor? Kenti yöneten kişi olan Philip Macedon’un kızının adı Selanikmiş. (Thessaloniki) Oğlu da İskender. Yani kent bir Makedon kenti. MÖ 4. Yüzyılda kent bir Makedon kenti. Ancak Yunanlılar kenti Makedonya’ya bırakmamak konusunda hayli gayretli… Makedonya Yunanlıdır, Slav değildir diyorlar.

Peki Sefardimler ne zaman ve nasıl gelmişler? Nasıl kentin yarısı Musevi olmuş? 1290 da İngilizler Musevileri atıyor İngiltere’den. 1492de de Ferdinand ve Isabel İspanya’dan atıyor Musevileri. Hemen arkasından Sicilya, Sardunya, Provence, Napoli de aynı kararı alıyorlar. 16. Incı yüzyılın ortasına gelindiğinde Batı Avrupa’dan Museviler tamamen atılmış duruma gelmiş.  Kalanlar çok acı çekmiş, bazıları din değiştirip Hıristiyan olmuş veya din değiştirmiş gibi görünüp evde ibadete devam etmişler. (Marranos) Çoğunluk Polonya ve Osmanlı’da huzur bulmuş…

O yıllarda Osmanlı Kanuni Sultan Süleyman ile en güçlü çağını yaşıyor. Kanuni Avrupa’dan atılmış Musevilere kucak açıyor. 1520 ye gelindiğinde Selaniğin yarısı böyle Musevi olmuş. Museviler burada huzur ve özgürlük içinde yaşıyorlarmış.

İşte Atamız böyle bir kentte dünyaya gelmiş ve büyümüş. İlk eğitimini burada almış. Bu çok dilli, çok dinli, kozmopolit ortamda büyümek ona mutlaka birçok özellik kattı.     

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Mustafa Mersinoglu
 18 Haziran 2018 Pazartesi 02:58
Çok önemli bir olguya dikkat çekmişsiniz Selanik'in nüfüs yapısı ve mübadelenin ne tür kötü etkileri olduğu. Mübadeleye Atatürk karşı çıkmıştı ancak savaş şartlarının zorlamsı ile ile kabul etti. Mübadelenin mimarı nasen denilen misyoner ve venilezolas ve Avrupalı emperyalistler. Türkleri ve müslümanları Avrupadan temizlemek ve aslında asırlaca beraber yaşayan halkları iyice ayırmak.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz