MENÜ
İzmir 16°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Servet temiz olur mu?
Tayfun MARO
YAZARLAR
13 Aralık 2018 Perşembe

Servet temiz olur mu?

Olmaz. Dünya nüfusunun dörtte üçünü yoksul bırakan sistemde servet temiz olmaz.

Ayrıca, söylendiği gibi değil, zenginin parası, malı, yaşam tarzı falan züğürdün çenesini yormuyor.  Ama tepesini attırıyor. Fakat o kadar çaresiz ki çenesine vurmuş gibi yapıyor…

Sadece ve sadece yeryüzüne geldiği için insanın varsıl veya yoksul bir hayatı yazgı olarak kabul etmesinin olağan sayılmasını, “adaletsizlik varoluşun temelidir” diye açıklamaya yeltensem, muktedirleri kızdıracağım. Servet kirlidir, desem hakeza…

Neyseki hedefimde bütün servet sahipleri yok... Bu defa, özellikle, solcu olduğunu söyleyen servet sahiplerine takmış bulunuyorum.

Solculuk, muğlâk bir kavramdır. Komünist, sosyalist falan değildir, solcu. Belki goşizmle benzerlik aranabilir ama yerli solcuların Troçki ile de pek işi olduğunu zannetmiyorum. Onlara sosyal demokrasi bile fazla geliyor.

Nasıl fazla gelmesin! Parası olmayana parti hiyerarşisinde neredeyse bütün kapılar kapalı, sade üyelik dışında… Çünkü o kapıları ancak para açabiliyor. “Siyasetin finansmanı” dediklerinin gerektirdiklerinden…

Mesela, CHP’de aktif siyaset yapan varlıklı kişiler, partide, zengin olmakla ünlüdür. Ve mutlaka bir yerlere adaydırlar. Ya nam olsun diye, ya da çıkar ilişkilerinin gereği…

Orta halli bir kişi aday olduğunda ise, kazanamadığı bir tarafa, uzun süre iki yakası bir araya gelmez; eğer ki seçilmek için zengin çevrelerin desteğini almamışsa…

Siyaset yapmak değil ama siyaset yaparak bir yerlere gelmek, ciddi maddi güç sahibi olmayı gerektiriyor. Kuşkusuz, istisnaları vardır. Ancak istisnalar kaideyi bozmuyor.

Neden zengin solcuları konuşuyoruz? Servet sahibi insanların solculuğu şaibelidir de ondan… Servetini mi koruyacak, solculuk mu yapacak!..

Yeryüzünde 5 milyar kadar insan yoksul iken, temiz servetten söz edilemez. Dünya nüfusunun %75’ini yoksul bırakarak edinilen servetlerin masumiyeti şaibelidir.

Bugün İzmir’de bir avuç zengin sosyal demokrat kent siyasetine yön veriyorsa ve bunu hizmet aşkıyla yaptığını söylüyorsa, bilinmeli ki asıl mesele, servetlerin ve iktidarın bekasıdır.

Aslında, hangi siyasetçi ne vaat ederse etsin, böyle gelmiş böyle gidiyor… Fakirler yine fakir, zenginler yine zengin… Üstelik yoksulların sayısı durmadan artıyor.

Paranın gücüyle iktidara gelen muktedirler, yine paranın gücüyle iktidarını koruyor. Buna karşılık, sistemde, yoksulların hayat standardını yükseltmek için kullanılacak “fazla” yok. Yani, yoksulların umutlanması için pek bir neden yok.

Uluslararası sistemde, ekonomi, devlet ve siyasa, kapitalistlerin kontrolünde olup son sözü onlar söyler. Nihayetinde, üretim araçlarının mülkiyeti onlarda…

Ne ki siyasetçiler, kapitalizme ve emperyalizme karşı olmakla ünlüdür; Hepsi de karşıdır ama Kapitalizm, Dünya sistemi olmuştur. Burada bir tuhaflık yok mu?

Kendisini nasıl tarif ederse etsin, toplumu yönetenlerin derdi, parayı ele geçirmek ve para hareketlerinin yönetiminde söz sahibi olmaktır. Servetin Çin’de, ABD’de, Rusya’da, Hindistan’da veya Avrupa’da birikiyor olması sadece bir ayrıntıdır.

Servetin adresi, onu temiz kılmıyor.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Obi
 15 Aralık 2018 Cumartesi 00:03
Aaa.. Olur mu efendim.. İslam dinimizdeki `Bir Lokma Bir Hırka` felsefesine ne oldu?? Türkiye''de din güçlendikçe servet el değiştiriyor, insanlar dinle aldattıkça toplum hem ahlaksızlaşıyor, hem de bunu kendince yorumluyor. Aslında tam tersi olması lazım :) para, zenginlik bir sınıf belirtisi oldu, bu bize kapitalizmden kaldı. Dünyanın en zengin 200kişisinin serveti, iki milyar insanın gelirlerinin toplamından fazladır. Halen daha ''çok gelişmiş, demomrasinin beşiği'' AB''de belirli bir adresi olmayan evsizlerin sayısı 3 milyondur, yalnızca Londra''da evsiz sayısı 400 yüzbin''e ulaşmıştır.
 Tolga Karanlık
 14 Aralık 2018 Cuma 18:03
Yarım asır yaşam sürüp kendine herhangi bir şey katmak için uğraşmamış, ömrü boyunca boş beleş işlerde ömrünü tüketip her gece sekiz saat dizi seyretmiş insanlar çok masum ve mazlumlar, bizim gibi ömrü boyunca gece gündüz çalışıp, yorulup, risk alıp, bazan kaybedip yıllar sonra üç kuruşu zar zor bir araya getirmiş bizler ise kirli zenginleriz demek! Vay zeki hocam vay... Demek biz de dünya umrunda olmayan makarnacı, bulgurcu, beleş kömürcü takımı gibi her gece sekiz saat aptal dizilerin başında ömrümüzü çürütmediğimiz için suçluyuz, önümüze beleş sosyal yardım atanları kahve köşelerinde bekleyerek pineklemedik diye kirliyiz. Vallaa yerin dibine girdim. Kazanmadığımızdan vergi ödeyen biz, çeki patladığı halde yanındaki çalışana kredi çekip ödeyen biz, üçe aldığını üç ay sonra üç lira on kuruşa satıp para toplamaya çalışan biz, bizler kirli suçlularız; ama hamal gelmiş hamal giden, ne kendine ne çevresine bin yıl da geçse hiçbir şey katmayacak, avanta bulgura oy veren, hiçbir şey okumayan, hiçbir şey merak etmeyen, baştaki malumun zihniyetini yetmiş yıldır başta tutan kitle mazlum kader kurbanları öyle mi? Yo dostum yo, gazete köşelerinde Troçki parçalamakla olmuyor bu işler...
 Lombak
 13 Aralık 2018 Perşembe 20:40
Bu ülkede bazı zenginler fakirlere yol gösteriyor. Gel faturasını ödeyelim. 5 sene 10 sene zorluklara katlanalım. Üretelim diyorlar. Ama bizim çakal fakir bir kitle var. Tayyibin sosyal yardımlarına, trtdeki kuran okuma yarışmalarına ve ertuğrul dizine hayran. Bunlar goy goy takımı. Yani ideolojik tartışma bir yana, bir ülkede insanlar teslimiyete yatkınsa, zengini montaj kapitalisti ya da hammadde ithalatçısı, rantçısı elinde kalan gayrimenkulün dedinde, turizmcisi yerli turiste kazık fiyatları dayayıp, alman ingiliz efendilerine 5 yıldız ultra luks otelleri cüzzi fiyatlardan satıp el pençe divan hizmet vermeyi iyi turizm sanmakta, kalifiye olmayam fakiri kötü hizmetini alavere dalvere fesat nasıl paraya ceviririm de ayı geçiririm derdinde, bunların herbiri de diğerine günün küçük kazığını nasıl atarım derdinde. Zengin fakir fark etmiyor bu ülkede. Üretimden uzak miskin bir hayat bu ülkedeki. Böyle ülkeleri de gelip sömürüp gidiveriyorlar. Neden? Üretmeden tükettiği için. Bu dünyada çalışmak isteyene üretmek isteyene engel olduğunu sanmıyorum. 20 yüzyıl zengin düşmanlığı üzerinden sosyalistliğin de günümüzde karşılığı olduğunu sanmıyorum. Halktvsi, krtsi, ulusal tvsi biraz da bu zengin solcuların bağışlarıyla ayakta değil mi?
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz