Bir batman laf yemiş, anlamamış hazret! Anlatacağız, bıkmadan usanmadan dilimizde tüy bitene kadar anlatacağız…
Demokratik ortamdır, sözün kıymeti büyüktür ya o bakımdan, sabırla, şevk ile anlatacağız. Zira öğrenmeli, cahil kalmamalıdır hazret. Kelli felli bir beydir, cemiyet hayatında yeri yurdu vardır, rezil olur, yazık olur sonra…
“Türklük” meselesi ilk ders olmalı bence. Ki bir daha yalan yanlış kalem oynatmasın, onun bunun gazına, şunun bunun teşvikine gelip bizlere saldırmasın…
Ne demiş mesela geçen yazısında, “ … bu memlekette Türk-Kürt ikilemi, aslında Türkçe konuşan kanı karışıklar ve Kürtler diye tanımlanmalıdır.”
Nasıl tespit ama? Sevsinler.
Yani şunu demek istemiş hazret, bu memlekette kendini Türk olarak tarif edenler aslında “kanı karışıklar” dır!…
Ne dediğinizi duyar gibiyim sevgili karilerim;
“Höyt bre müfteri, bre kendini bilmez! Seninkini bilmeyiz ama bizim kanımız karışık değil, Yörük’ün de bellidir, Manav’ın da; Boşnak’ın da, Çerkez’in de; Arnavut’un da… Bizim anamız da belli, babamız da; büyük annemiz de belli, dedemiz de; ceddimiz de belli ninemizde!... Kendi adına konuş bizi karıştırma, bin yıllık kardeşliğimizi bozma, köpeksiz köy bulup değneksiz gezme!
Yapmayın sevgili okuyucularım, bu son cümleniz kötü tedailer, üzücü hatırlar canlandırır şimdi Sıtkı beyin muhayelesinde! Geçmişte Müsavat Dervişoğlu Başkanımdan yediği zılgıt gelir aklına, tüh tüh tüh!...
Neyse, zaten bu Türklük mevzuu ağır konudur mirim, benim diyen adam altından kalkamaz bu meselenin. Hele hele Sıtkı Bey gibi zevatın anlaması da pek mümkün değildir. Milliyet nazariyelerinden bi’haber işkembe-i kübradan sallamak kolaylarına gelir onların.
Okumamıştır çünkü Gökalp’i, Arvasi’yi, Akçura’yı… Türklüğü biyolojik ırk zanneder hala. Oysa Atsız bile meseleye bu denli ırkçı bir bakış açısıyla bakmaz… Gökalp, “hars”tan bahsederken, Arvasi içtima-i ırktan dem vurur ama bilmez bizim yazarımız!
Bir de balkan göçmenlerinin Türklüğü meselesi var, saniyen de bu dersi ikmal etmelidir. Hem de derhal. Balkanlardaki Türk varlığının, evvelini, halini ve ahirini öğrenmelidir. “Millet” kavramının ne olduğu hususunda aydınlanır belki de… Olmadı meseleyi Orhun Abideleri’nden alıp anlatacağız, ne yapalım iş bize düştü.
Öğrensin ki, milletimiz içine ayrılık ve bölücülük tohumları serpmesin, eli kanlı terör örgütünün oyununa gelmesin; bazı mihrakların gazını almasın, şunların bunların brifingine göre ısmarlama yazılar yazmasın!
Anlatalım ki, Avrupa ortalarından başlayıp, kuzey Afrika ve Karadeniz’in kuzeyini de kuşatarak taa Japon denizine kadar olan coğrafyanın Türk Sınırı içinde olduğunun, bu bölgede geçerli tek dilin Türkçe, geçerli müziğin de Türk Müziği olduğunun farkına varsın.
Bu coğrafyanın nesebi, tarihi, kültürü, dini ve her şeyiyle “karışıklığa meydan vermeden” yüzlerce yıldır bizim olduğunu unutmasın. Atam Atila’nın Avrupa’ya gelişini ve yerleşmesini, bugünkü Macaristan’ın resmi adının “Hun-gary” olduğunu da bilsin hani. Genel Kültür olur. Peçenek’i, Uz’u, Kıpçak’ı, Onogur’u ve Bayat’ı öğrensin, bulmacada çıkar, faydasını görür…
Her şeyimize saldırsın ama Türklüğümüze saldırmasın. Köpeksiz köy bulup, değneksiz gezmesin. Çünkü bu devleti, bu güzel milletin bütününü ve bu aziz vatanın tamamını köpek gibi seven, kimliğine; benliğine sadakatle bağlı ve “kanı tertemiz” evlatları var, unutmasın!
Biz yolu açtık. “Büyük Patronlar Kulübünün” sabık reisi bu gerçekleri öğrensin.
Yine de Türk Milletine saldırırsa;
Sepet sepet yumurta,
Sakın bizi unutma,
Isırırız sonra!
Dipnot:
* Sıtkı Şükürer, Hürriyet Ege’nin Köşe Yazarı. ESİAD eski başkanı. 29 Temmuz 2012 tarihinde köşesinde kaleme aldığı “Farklılıklarımız Zenginliğimizdir” yazısına karşı bir cevabımızdır.
* Nasip olursa cevap niyetine kaleme alacağımız ikinci yazımızda Sıtkı Bey’in “kan” meselesine önem veren gizli ırkçılığına ve yine yazısında ifade ettiği Türklük-Kürtlük ikilemi safsatasına ve Orta Asya Türklük meselesine değineceğiz.
Sayfa başına git