Büyük halk ozanı merhum Mahsuni Şerif ne kadar da güzel söylemiş.
Sesiyle, sazıyla ve sözüyle dile getirmiş acı gerçeği:
“Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana,
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi?”
Bir zamanlar dünyanın kendi kendine yeterli gıda üretebilen yedi ülkesinden biriydik. Şimdilerde “patlıcan, biber, domates” derler ya, “gündeme bomba gibi düştü” aynen öyle.
İthal edilmedik bir “yaprak” dahi kalmadı.
Merhum Demirel:
“Tencerenin deviremediği hükümet yoktur” demişti.
Merhum Bölükbaşı ise:
“Acemi kaptan gemiyi karaya oturtunca, deniz bitti dermiş” diyordu…
Oysa deniz hiç biter mi?
Anlaşılıyor ki; ülke asla “menkıbe ile masalla, hikaye ile ve hamasetle” yönetilemiyor.
Bir zamanlar Devlet “Basma satar mı?” dendi ve ne var ne yoksa sattılar. Yani “basma” satmadılar ama 90 yılın bütün kazanımlarını sattılar.
Ve şimdi başa dönüldü:
Hoş geldin “Tansaş”…
Ankara’da meydana bir çadır kuruldu ve sebze meyve satılacak.
Şimdi durmadan bir “beka” sorunundan söz ediliyor ya.
Gerçekten “beka” sorunu var.
Var olmasına var ama öyle “dış güçlerden” filan değil.
Ya neden var?
Çıkmaza girdiği için “eğitim” sorunu sebebiyle var.
Adım adım laiklikten uzaklaşıldığı için var.
Hukuk Devleti’nden ve hukuktan uzaklaşıldığı için var.
Dış politika iç politikaya alet edildiği için var.
Diyanet gibi kutsal bir kurum siyasete alet edildiği için var.
Liyakat’ın yerini “sadakat” aldığı için var.
“Dinci ve kinci” derken koskoca bir gençlik yok sayıldığı için var.
Sandık güvenliği toplumda sorun yarattığı için var.
Adım adım “Üniter Devlet” tartışıldığı için var.
Her geçen gün Devleti oluşturan kurum ve kuruluşlar, kuruluş amaçlarından uzaklaştırıldığı için var.
Emir ve komuta ile ekonominin yönetileceği zannedildiği için var.
İşte tam bu noktada can alıcı soru şu:
“31 Mart seçimlerinden umutlu musun?”
Maalesef hayır.
Niçin?
Yukarda “beka” ile ilgili yazılan gerçeklere rağmen, bunları bütün gücüyle dile getirecek, güven verecek bir muhalefet de olmadığı için gerçekten “beka” sorunu var.
Yaşanılan sürece bir bakın:
Aday tespitindeki gecikmelere mi, isabetsiz aday tespitlerine mi, arka arkaya gelen istifalara mı; hangisine yanalım?
Şunu iddialı söylüyorum:
Muhalefet partileri yanlışları ve bu yanlışları ısrarla yapanları şimdi değiştirsinler en az alacakları oydan beş misli daha fazlasını alırlar…
Ama ne gezer…
Bir türkü sözü ile yazımızı bitirelim:
“Derdim bir olaydı, ağlamak kolay idi”…
|
REİS 13 Şubat 2019 Çarşamba 13:30
|
|
şerif 12 Şubat 2019 Salı 21:17
|
|
REİS 12 Şubat 2019 Salı 18:38
|
Sayfa başına git