MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Sonunda kim kazanır?
Cemil DİRİM
YAZARLAR
10 Haziran 2013 Pazartesi

Sonunda kim kazanır?

Gezi Parkı protestolarını ilk günden bu yana izliyorum. Özellikle İzmir Gündoğdu Meydanı’ndaki gösterilerin pek çoğunu izledim. Olayların biraz durulmasını bekledikten sonra kendi penceremden gördüklerimi sizlerle paylaşayım istedim.
Olayların ilk başladığı güne gidersek Gezi Parkı’nda çadırlarda nöbet tutan gençlerin sabahın erken saatlerinde çadırlarının zabıta tarafından yakılmasıyla ve direnen gençlere polisin biber gazı sıkmasıyla başladığını görüyoruz. Bu olayların başlamasına neden olan kıvılcım işlevi görmüştür. Olayların başlamasına neden olan kişi kim diye baktığımızda İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş karşımıza çıkıyor! İstanbul halkının oylarıyla seçilmiş olan sayın başkan, belediye meclisinden oy birliği ile geçmiş kararı, olaylar başladıktan sonra açıklıyor ve CHP’nin de karara oy verdiğini söylüyor. Halbuki olaylar büyümeden Gezi Parkı’nda bekleyen çevrecilerle görüşse ve onlarla uzlaşsa veya gerekçelerini anlatsa, masum gençlerin çadırlarını yaktırmaya zabıtaları göndermese bu olaylar başlamayacak. Özellikle CHP Milletvekili Gürsel Tekin ve diğer CHP Milletvekilleri,karara CHP’li meclis üyeleri de oy verdiği için olaylara destek için oraya gelip eylemi siyasallaştırmamış olacak. Kadir Topbaş’ın krizi yönetememesi, eylemcilerle iletişim kurmaması ve gerekli açıklamaları zamanında yapmaması olayların büyümesine neden olmuş ve o konuşmadığı için Başbakanın olaylarla ilgili konuşması gerginliğin artmasına neden olmuştur.
Yıllardır AK Parti iktidarına karşı gerekli muhalefeti yapamayan muhalefet partileri, AK Parti’nin sosyal yaşamına karışacağına inanan büyük kitlelerin sıkıntılarını gündeme getiremediği için geniş bir sosyal muhalefet oluşmuştur. Demokrasilerde asıl olan seçimle gelenlerin seçimle gitmesidir. Ancak toplumda çok büyük bir kitle AK Partili bazı aklı evvellerin söylemleri nedeniyle AK Parti’ye ve onun yöneticilerine karşı büyük bir öfke duymaktadır. Gezi eylemleri bu tepkilerin ortaya çıkması için vesile olmuştur. Başbakan Erdoğan, dünya siyaset tarihinde eşi görülmedik biçimde 7 seçimi arka arkaya kazanarak büyük bir başarıya ulaşmıştır. Halkın yüzde ellisinin oyunu almayı başarmıştır. Dönüp geriye baktığımızda başarılı icraatlar yaptığını ve ekonomiyi istikrara kavuşturduğunu görüyoruz. Bana göre en büyük icraatı daha önce pek çok Başbakan’ın dillendirdiği ancak hiçbirinin cesaret edemediği çözüm sürecini başlatmaktır. Eğer başarabilirse Türkiye son 30 yıldır kendisini yiyip bitiren, ulusal kaynaklarını tüketen terör belasından kurtulmuş olacaktır.
Ancak Gezi olayları göstermiştir ki aşırı güç insanları yalnızlaştırmakta veya danışmanları Başbakan Erdoğan’ı yanıltmaktalar. Olayların gezi parkındaki ağaçlardan çok, son dönemdeki içki düzenlemesi, TC’nin kamu kurumlarından kaldırılması, AK Parti kadroları tarafından yapılan bazı yolsuzlukların cezasız kalması, bazı AK Partililerin birden aşırı zenginleşmesi, polisin haklı talepleri olanlara aşırı güç kullanması, her olayda parti yetkililerinin ya da ilgili bakanların konuşması gerekirken, Başbakan’ın çıkıp konuşması, şimşekleri üstüne çekmesine neden olmuştur. En önemlisi ise seçim sonuçları açıklandıktan sonra yaptığı ünlü balkon konuşmalarında söylediği gibi “yüzde yüzün Başbakanı olacağım” sözünü yerine getirmemesidir. Bir türlü kendisine oy vermeyenleri anlamaya çalışmamasıdır. Burada parti kurmayları ya da danışmanlarının görevlerini eksik yaptığını söyleyebiliriz.
Başbakan çıkıp “ Taksim’e Topçu Kışlası yapmaktan vazgeçtim” dese yatışacak olayların bitmesini sanki istemiyor. Burada siyasetçi yanı öne çıkıyor. Bu olayların uzun vadede oy aldığı yüzde 50’yi kemikleştireceğini biliyor. Çözüm süreci nedeniyle bir miktar aşağıya düşen oylarının artacağını ve bazı uygulamalara tepki göstererek partiden uzaklaşan Ak Partilileri tekrar geriye getireceğine inanıyor. Yoksa olayların daha da gerginleşmesine neden olacak miting kararlarını alarak işi gövde gösterisi yapmaya kadar vardırmazdı.
Bu olaylar bize gösterdi ki halkın büyük bir bölümünde iktidarın uygulamalarına karşı birikmiş bir tepki var. İstanbul, Ankara gibi metropollerin dışında Anadolu’nun pek çok kentinde insanlar sokağa döküldü. Olaylara katılanlardan büyük bir kesiminin ideolojisi yok. Ancak ortak haklı tepkileri var. İlk günlerde çok haklı sebeplerle sokağa dökülen insanlar, olayların farklı kesimler tarafından provoke edildiğini gördüğü için artık daha temkinli. Örneğin öğle saatlerinde Gündoğdu Meydanı’nda toplanan 40 bin kişi en ufak bir taşkınlık yapmazken, akşam ortaya çıkan 1000 kişilik bir grup Alsancak ve Basmane’de pek çok kamu binasına veya özel sektöre ait işyerlerine saldırabiliyor. Ya da bazıları facebook ve twitter da asılsız dedikoduları yayarak, masum insanları da tahrik ederek polise saldırmasına neden olabiliyor. Yoksa ilk akşam sosyal medyada çıkan “ AK Parti İzmir İl Binası Yanıyor”, “ Polis fuarda göstericileri kıstırdı dövüyor, yardıma gelin”, “ Alsancak çok katlı otoparkta gençlere işkence yapılıyor”, “ polis portakal gazı kullanıyor” gibi asılsız haberler, olayların daha da büyümesini isteyen bazı profösyonellerinmaharetli ellerinden çıktığı belli haberlerdi.
Gezi parkı olayları gösterdi ki yaşanan olayların duyulmasını, engellemek mümkün değil. Olayların duyulduğunda yaşanacakları engellemek için habercilerin görevini yapmasına mani olmak, hem haberin yayılmasını engelleyemiyor. Hemde yalan yanlış bir sürü asılsız haberinde yayılması için zemin hazırlıyor. Başbakan’ın danışmanları keşke ilk gün basın organlarının haberleri yayınlamasını engelleyeceklerine, bu olaylar nasıl yatışır ona kafa yorsalardı.
Bizi yakından takip edenler bilir. Olaylara objektif bakmayı kendimize ilke edinmişizdir. Gezi parkı nedeniyle meydana gelen olaylara da objektif bakmaya çalışıyoruz. İlk gün Gezi Parkı’nda bekleyen gençlere polisin gösterdiği aşırı şiddet nedeniyle halkta büyük bir tepki oluştu. Bu olaya AK Partilisi de CHP’lisi de MHP’lisi de tepki gösterdi. Bu ortak ve haklı bir tepkiydi. Ancak daha sonra olayların Gezi Parkı’nı aşıp, hükümeti devirme operasyonuna dönüşmesi yanlıştı. Eğer demokrasiye inanıyorsak sandıktan çıkan meşru iktidara saygı göstermek zorundayız. Eğer uygulamalarını tasvip etmiyorsak bir muhalefet partisinin saflarına katılıp, düşüncelerimizin iktidara gelmesi için siyasi çalışmalar yapmalıyız. Ya da bir sivil toplum örgütüne katılıp düşüncelerimizi halka anlatmalıyız.Yoksa bu eylemlere bazı illegal gruplar müdahil olur ve terör olayları meydana gelirse bundan en büyük zararı yine halk görür. Benim şaşırdığım yıllardır tanıdığım bazı insanların gezi parkı olaylarından bir devrim provası ortaya çıkarmaya çalışmaları, ya da şurayı ele geçirdik, burayı işgal ettik gibi söylemlerde bulunmaları. Birazcık siyasi deneyimi olanlar bilir ki bu eylemlerle hükümetin devrilmesi mümkün değil. Daha çok hükümete oy veren kitlenin kemikleşmesine neden olur. Bunu daha önce “Cumhuriyet Mitingleri”nde gördük. Meydanlara çıkan milyonlarca insan protestolarıyla AK Parti’nin oyunun artmasına neden oldu. Ayrıca son on yıldır ekonomideki istikrara güvenerek hayatını planlamış pek çok vatandaşta yapılacak ilk seçimlerde,kriz korkusuyla AK Parti’ye oy verir. Çünkü şu an alternatifi yok vedaha önce yazdığım gibi eylemlere katılanların ortak bir ideolojisi yok. Sadece Tayyip Erdoğan ve AKP’nin gitmesini istiyorlar ama yerine neyi koyacakları konusunda bir uzlaşma yok. Olması da mümkün değil. Çünkü içlerinde CHP’li ulusalcı da var, devrim için yola çıkmış sosyalistte, BDP’li de var, daha önce merkez sağ partilere oy vermiş insanlarda var. Ak Parti Hükümeti yıkıldığında yerine hazırlanan bir model de yok. Bu arada tabanına olaylara karışmama talimatı veren MHP üst yönetimi, Başbakan’ın desteğe ihtiyacı olduğunda yine devreye girecektir. Yıllardır Başbakan Erdoğan ile Devlet Bahçeli’nin aynı ekolden olduklarını, siyasi söylemleri farklı olsa da devletin bekası söz konusu olduğunda ortak hareket edeceklerini söylüyorum.  Bugüne kadar AK Partinin zorlandığı pek çok olayda Devlet Bahçeli ona destek vermekten kaçınmadı. Bu günlerde çok büyük bir gençlik kitlesine sahip olan ülkücüleri protestoların dışında tutarak olayların daha da büyümesini engelledi. O da biliyor ki bu olayları bazıları, hükümeti yıkmaktan çok, devleti zayıf düşürmek için kullanıyor.  O nedenle de ülkücüleri sokaktan uzak tutuyor.Çünkü en kötü hükümet bile anarşi ve kaos ortamından iyidir.
Benim tahminim olaylar bir süre sonra yatışacak ve birkaç marjinal örgüt dışında kalan büyük kitleler alanlardan çekilecektir. Bunun öncülüğünü de CHP yapacaktır. İlk birkaç günün heyecanıyla olaylara destek veren CHP üst yönetimi, ülkede oluşabilecek bir kaos ortamının ülkemize ve halkımıza vereceği zararı öngörerek desteğini azaltmıştır. Özellikle aralarında pek çok işadamı bulunan ve ekonomik kriz dönemlerini yaşayan CHP’li milletvekilleri olayların sonuçlarını öngörmeye başladılar. Onun içinde artık Taksim’e desteğe gitmiyorlar. Ne de olsa aklın yolu birdir.
Özetle bugünden sonra göstericilerin kırdığı her cam, polise attığı her taş Başbakan’ın hanesine artı yazacaktır. Bunun farkında olan Erdoğan’da göstericileri yalnızlaştırmak için ortamı germektedir. Bu tutumu belki seçimlerde ve başkanlık yolunda kendisine avantaj sağlar ancak toplumsal kesimlerin arasında oluşan uçurumun kapanması yıllar alacaktır ve bana göre doğru değildir.
Benim dileğim Gezi Parkı protestosunun güzel bir örnek olması.(Tabii ki taş, sopa, job, biber gazı olmadan.) Bundan sonra halkımızın; asgari ücrete az zam yapıldığında da, burnumuzun dibindeki Efemçukuru’nda yaşanacak çevre katliamına da, Karaburun’da balık çiftlikleri nedeniyle ekolojik dengenin bozulmasına da, kadınlara karşı şiddet kullanıldığın da da, Turgutlu Çaldağı’nda kesilen 350 bin ağacın ve kesilecek binlerce ağaç ile siyanürden zarar görecek Gediz Ovası içinde meydanları doldurması. Hükümetin de bu demokratik tepkilere anlayışla yaklaşması ve göstericilere müdahale etmemesi. Bu gerçekleştiğinde halkın haklı taleplerine ve özgürlüklerine saygı duyan demokratik bir ülke olmuşuz demektir.
Notlar: 1) CHP İzmir Milletvekili Adnan Yüksel’in Gündoğdu Meydanı’nda eylem yapan gençlere para dağıtması hatalıdır ve olayın büyüsünü bozmuştur. Ondan para isteyen gençler de amaçlarının ne kadar ulvi(!) olduğunu göstermişlerdir. O gençler, günlerdir iyi niyetle meydanları dolduran binlerce genci de zan altında bırakmışlardır. Keşke hiç yaşanmasaydı.
2) Esnaf Odaları Birliği tarafından düzenlenen yemekte Kemal Kılıçdaroğlu’nu dinledim. Ağırlıklı olarak ekonomik sorunlardan ve çözüm önerilerinden bahseden Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını beğendim. Özellikle akıcı konuşması ve hitabeti eskiye göre çok iyiydi. Verdiği mesajlarda birlik ve beraberlik vurgusu vardı. Toplantı da İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın esnaf teşkilatı üzerindeki etkisi bir kez daha tescillendi.
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 izmirli
 11 Haziran 2013 Salı 18:00
tespitleriniz çok doğru. sağduyulu mesajlar vermişsiniz. bu dönemde teröre bulaşmamak en doğru davranış olur. geçmişte bizi kötü kullandılar. bizi olaylara teşvik edip, darbe yapmak için kullandılar. bugünkü gençler daha bilinçli umarım tuzağa düşmezler.
 O.T
 10 Haziran 2013 Pazartesi 16:41
1-Evet keşke yaşanmasaydı. 2-Gençler bazı gazeteci ağabeylerini karikaritüze etmiş olabilir.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz