MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Sorun iktidar mı yoksa muhalefet mi?
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
3 Ağustos 2017 Perşembe

Sorun iktidar mı yoksa muhalefet mi?

Türkiye’de iktidar sorunu mu var, yoksa muhalefet sorunu mu? Siyaset gündemini kurcalayan, ülke yönetimi sorgulayan gazeteciler olarak bu soruya yanıt olacak onlarca yazıya/makaleye imza atmışlığımız var.
Kimine göre Türkiye’nin sorunu iktidar…
Kimine göreyse tek sorun yetersiz muhalefet…

Ben her ikisinin de sorun olduğunu düşünenlerdenim.
Türk siyasetinde bugün için hem iktidar hem de muhalefet sorunu var.
İktidar yorgun, yıpranmış hatta hasta…  Muhalefet de öyle...
Diyeceksiniz ki muhalefet neden yorgun!
En başta yenilmekten… Yenilgiye doymayan bir muhalefetimiz var. Yerinde saymayı başarı gören, koltuğunu korumayı marifet sayan muhalefet liderlerine sahibiz.
Lider kadrosu yenilgiye doymasa da seçmeni yoruluyor, yıpranıyor.

İktidarsa ülkenin içeride ve dışarıda onca sorunu varken adeta başka bir dünyada yaşıyormuş izlenimi veriyor. Bu hususu kaleme alan Gazeteci Levent Gültekin “İktidarın yalanı, muhalefetin gerçeği”  başlıklı yazısında bakın ne diyor?
“Ülkenin eğitimden adalete, ekonomiden tarıma, kutuplaşmadan dış politikaya… Her alanda yüzlerce sorunu var. Adaletsizliğin açtığı yaralar var. Kof kabadayılığın egemen olduğu dış politika anlayışının yarattığı ağır tahribat var.
Fakat hal böyleyken iktidar, müftülere nikâh kıyma yetkisi vermek, eğitim büyük bir çöküntü içindeyken müfredata cihat dersleri koymak gibi kendi tabanının bir kısmını mutlu edecek hamasi işlerle uğraşıyor.
Çünkü anlayışları, yaklaşımları, ürettikleri politikalar… Bütün bunları belirlerken tek bir öncelikleri var, o da iktidarlarını korumak.
Bu nedenle de eleştirilere, itirazlara, uyarılara kulak tıkıyor, hatta geri adım atmamayı, söylenenin tam tersini yapmayı marifet sayıyorlar.
Bu da bize gösteriyor ki ülkenin temel bir sorunu var, o da iktidar sorunu.
Yani asıl sorun iktidarın yaptıkları değil… İktidarın kendisi sorun.
Her gün yeni bir sorunu yazmaktan, tartışmaktan, dikkate alır diye iktidara eleştiri yöneltmekten bana gına geldi. “Şu yasayı da çıkardılar, şurada yolsuzluk yaptılar, filanı da hapse attılar, şu yasayla eğitime darbe vurdular, filan yerde ağaçları kestiler…” gibi tartışmalara girmeyi anlamsız buluyorum.
Çünkü dedim ya, sorun iktidarın yaptıkları değil, siyaset anlayışı. Ülkeye yaklaşımı.
Diğer bir sorun ise iktidarın bunca yanlışına rağmen, toplumun ilgisini çekmeyi beceremeyen muhalefet.
*
Kalemini biraz kıvırsa Külliye’de başköşede kendisine çok rahat yer ve çok sıfırlı maaş çeki bulabilecekken Gültekin’in bugün neden açılan davalar, soruşturmalarla uğraştığını anlamışsınızdır.
Aslında Gültekin gibi adamlar iktidarlar için bulunmaz bir nimettir. Gerçeği yalnızca gerçeği görmek isteyen ve de o gerçekle yüzleşmeyi göze alabilen iktidarlar için tabi ki.
Milli görüş geleneğinden gelen Gültekin’in tespitleri her iki cephenin sağlıklı unsurlarında karşılık buluyor aslında.
Gazeteci Gültekin’in ‘sorun iktidarın kendisidir’ diyerek yaptığı özet yeni bir tespit olmakla birlikte bugünün Türkiye’sinde tehlikeli sonuçlara gebe bir yorumdur.
Demokratik ülkelerde bu yorum en fazla muhalefete rota çizmek olarak okunsa da bizim gibi demokrasi sınavından sıklıkla çakan bir ülkede bu türden yorumlar her türlü darbeye davetiye şeklinde de okunabilir.
Öküz altında buzağı arayan ve mağduriyetlerden mağduriyet devşirmeyi bilen sayın iktidarımız bu türden yorumları lehe dönüştürecek yeteneğe sahiptir.
Ancak yazarın muradı açıktır. Yazar siyasal değil daha çok toplumsal muhalefete seslenmekte demokrasi içinde bir çıkış yolu aramaktadır.
Eksiği mi?
Toplumsal muhalefeti siyasal bir güce dönüştürme potansiyeli taşıyan yeni bir siyasi partinin bir önemli bir çıkış yolu olabileceği ihtimalini göz ardı etmiştir.
Ya da bu ihtimali başka bir yazıya saklamıştır.
Siyasi tıkanıklığın konu edildiği bir değerlendirmede, bu tıkanıklığı aşma noktasında misyon edinenlerden özellikle de siyasetin merkezine yeni bir yol açmak için sahaya inen Meral Akşener ve arkadaşlarından söz edilmemesi eksikliktir. Kim ne derse desin.
Her türlü sorunun çözümü demokrasi içinde aranmalıdır.
Demokrasinin olmazsa olmazı da seçimdir, siyasi partilerdir.

Bugün siyasetimizin genel manzarası şu şekildedir.
Siyasi iktidar her ne kadar kendi çekirdek seçmenini memnun edecek bazı adımlar (Cihat dersi, müftüye nikâh yetkisi, Merve Kavakçı’ya büyükelçilik verilmesi vb) atsa da bir yandan da ciddi bir tıkanıklığın eşiğinde olduğunu da kabul ediyor. En üst düzeyde bu tıkanmışlığı ‘Metal eskimesi’ teşhisi ve ‘yorulan bıraksın’ çağrısıyla ifade ediyor. Kabineyle başladığı değişimi teşkilata indirmeyi planlıyor. Yani Gültekin’in ifade ettiği keskinlikte olmasa da ortada bir sorun olduğunu kabul eden ve çözümü için de kendince kafa yoran; arayışa giden bir AK Parti’yi izliyoruz son dönemlerde.

Muhalefetin CHP kanadında ise 16 Nisan akşamı itibariyle gelişen özgüven ve bu özgüvene bağlı iyileşmeler dikkat çekiyor. Özellikle Kılıçdaroğlu’nun başarıyla tamamladığı ve dünya çapında ses getiren Adalet Yürüyüşü sonrası örgütünü yenileme, eylem ve söylemsel açıdan daha fazla sokakta olma sinyalleri veren CHP, seçmeni için ‘yıkılmadım, ayaktayım’ mesajı vermeye devam ediyor. CHP uzun zaman sonra gündem belirleyen, yeni kitlelerin dikkatini çekip, sempatini kazanmaya başlayan bir parti görünümüne kavuştu.

Bu sürecin (aksini düşünenlere saygı duyarak) en fazla kayıpta olan partisinin MHP olduğunu düşünüyorum. Genel başkanlık ya da liderlik sorununu aşamadığı gibi ciddi kan kaybı yaşayan MHP referandum süreciyle birlikte tabanının bir bölümünü de AK Parti’ye de kaptırmış görünüyor.

7 Haziran öncesi kitle partisi görünümü vermeye çalışsa da sonrasında terör örgütü PKK ile arasına çizgi çekmekte zorlanan HDP, etnik bir parti olarak kısa vadede varlığını koruyabilir.  Ancak orta vadede bu çizgiyle yürümesi halinde siyasi varlığını sürdürmesi kolay görünmemektedir.

7 Haziran ve 1 Kasım’ın meclis dörtlüsünün durumu üç aşağı beş yukarı böyleyken yukarıda yazısından bir bölüm yayınladığımız Levent Gültekin’in de altını çizdiği siyasi tıkanmışlığın bana göre tek çözümü yeni ve sağlıklı bir siyasal partidir. Ve yine bana göre Meral Akşener’in önderliğinde kurulacak olan yeni partinin ilk misyonu mevcut iktidar ve muhalefeti kendine getirmek olacaktır.
Yeni parti, yeni yol, yeni umutlar, yeni kadrolar… Yeni bir üslup…. Yeni bir anlayış… Yeniden iç ve dış barış… Tüm bunlar acil ihtiyaç listesinin başındadır.
Mevcutlar kendilerini yenileyecek bu talebe yanıt vermeye çalışsa da yeni bir yol açmayı göze alanların avantajı her zaman daha fazla olacaktır.

Not. Bir süre buralarda değilim. Ve bir süreliğine yazılarıma ara vermek durumundayım. Tabi ki çok uzun bir süre değil. Sadece bir süre… Güzel günlerde görüşmek dileğiyle...

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Merkez
 16 Ağustos 2017 Çarşamba 16:42
En başta yenilmekten… Yenilgiye doymayan bir muhalefetimiz var. Yerinde saymayı başarı gören, koltuğunu korumayı marifet sayan muhalefet liderlerine sahibiz. Ya Ümit sen yazmayı bırak artık ne demek istediğimi Kılıçdaroğlu nun Adelet yürüyüşü için yazdıklarını oku lütfen.
 Bakış
 3 Ağustos 2017 Perşembe 22:35
İhracaatınnartmasına herkes sevinir.Son yıllarda bakanlar, siyasiler, bürokratlar sürekli olarak ihracaat rekorlarını anlatıyorlar ithalat rakamlarını açıklayan yok, ihracatın ithalatı karşılama oranı nedir? Açıklayan yok. İhracaat arttı diye Neyin bayramını yapıyoruz;? Mercimek,buğday, pirinç,nohut,,et,elma,saman ithal ediyoruz liste dahada uzuyor hangi ihraccat rekoru bunun adı eKOnoMİK olur
 Lombak
 3 Ağustos 2017 Perşembe 22:24
Son ankette yine AKP %51 çıktı. Hani Hayır cephesine bel bağlayanlar? Vatandaşın tercihlerini okuyamayan, akademisyenlerinden danışmanlarından doğru yorumlar alamayan kim? Ne dedim? Hayır cephesi Tayyip Erdoğan'ın yetkilerinin artmasını istemeyenlerin oluşturduğu büyük bir koalisyondu. İçinde ırkçı-ayrılıkçılar da vardı, ulusalcılarda, merkez sağ da, kimi milliyetçiler, sosyal demokratlar ve hatta muhafazakarlar da. Sen kalk bunu siyasi partiye (AKP'ye) olan bağlılıkta gevşeme olarak yorumla, üstüne git bir de hendek-terör-biji obama şeytan üçgeniyle sağda solda fink at. Sonra da ben de muhalefette hiç sorun yok diyeyim. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Yıl 2002 AKP %36. Yıl:2017 AKP:51. Yıl 2017 CHP(%25)+HDP(%8)=%33. Hayallere kapılmayın. Hadi siyaseti kenara bıraktım. Parlamenter sistem bitti. Başkan olmak için nasıl bulacaksın %50'yi hendeklerde, surlarda? Matematik de mi bilmiyor bu muhalefet? Meral bile kurtaramaz bu miyobik zihniyeti.
 
 3 Ağustos 2017 Perşembe 21:51
Bahçeli gibi muhalefet olursa AKP bir 15 yıl daha iktidarda kalır.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz