MENÜ
İzmir
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Teolojik çağ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
10 Eylül 2018 Pazartesi

Teolojik çağ

Yirminci yüzyıl ideolojik bir çağ olarak açıldı. Geride kan ve gözyaşı bırakarak da kapandı.

İdeolojiler doğal düşüncede doğmuş olabilirlerdi ama kitlelere mal edilişinde, uğruna ölünen bir değere dönüştürülmesinde kuşkulu birçok kör nokta vardı.

Günü geldiğinde hızla tedavülden kalktı.

Şimdilerde dozu yüksek ideolojilerle beslenen bazı kişileri bir kavganın içinde görebilsiniz. Bunlar sonuçları etkileyecek çabalar olmayacaktır.

Yirmibirinci yüzyıla girmeden, kitleleri gelecekte meşgul edecek konuların başında “teoloji” olacağı belliydi.

Bu nedenle, insanların milenyuma girmeden kendilerini teolojik tartışmaların içinde bulması tesadüf değildi.

Alt yapısı yirminci yüzyılda atılmış teolojik tartışma konularının şimdilerde bayraklaşmış

-Başörtüsü,

-İslam Birliği,

-İslam NATO’su,

-İslam parası,

-İslam İşbirliği Teşkilatı...na dönüşmesi tesadüf olamaz.

Bu konular 1950’den beri dar çevrelerde cılız bir tonda tartışılıyordu.

Bu atmosferde yetişmiş kalabalıkların arasından birden HizbullahTalibanel-KaideDEAŞ... gibi küresel terör örgütlerinin çıkması, seviyenin ne kadar düştüğünü, yerlerde süründüğünü gösteren vahim örnekler oldular.

Hiçbir değer üretemeyen, üretimini de küçümseyen, bilimden, teknolojiden, güzel sanatlardan, müzikten, edebiyattan bihaber örgütlerin çay ocaklarından ölüm tarlalarına eleman toplayabilmesi, hakikaten insanların İslam’dan zerre kadar nasiplenemediğini gösterir.

Şimdilerde Batı’dan aldığı borçlarla caka satanlar ile, petrol ve doğalgaz paralarını Batı bankalarına yatıranların ciddiye alınmayacak çözüm arayışlarına tanık oluyoruz.

Göreceksiniz; bu saçmalıklardan sonra kimse onurlu bir çözüm bulamayacak.

Çünkü anlama, kavrama, bilme ve başarma düzeyleri yerlerde sürünenlerin akibeti, İkinci Dünya Savaşı’nda Batı’da yaşananlardan çok daha kötü olacak.

Savaş öncesinde tarihin en büyük bilimsel buluşlarını yapan insanların çok ikna edici öğütlerine kulak vermeyenler, savaş başlayıp ölümler milyonlarla sayılmaya başlandığında çözümün çok gerilerde kaldığını ibretle gördüler.

Batı; Birinci Dünya Savaşı’nda 20, İkinci Dünya Savaşı’nda ise 52 milyon insan kaybetti.

Sakat kalanları, ruh sağlığını yitirenleri, maddi kayıpları... hesaba katmadan düşünelim:

Biz kimiz ki bize acısınlar?!

En yakın komşusunu vatan haini ilan edenler...

Buram buram hamaset ve retik kokan vatan, bayrak nutukları atanlar...

Savaş tamtamlarının kulakları yorduğu bir dönemde faiz lobisinden aldığı borçla askere gitmeyenler...

İşim bozulmasın gerekçesini askere gitmemenin mazereti sayanlar...

Hangi akıl, bilgi, teknoloji, sermaye, iman ve ahlak ile düvel-i muazzamanın karşısına çıkacaklar?!

Not:

Duayen gazeteci sayın Nedim Atilla ve değerli bilim insanı Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı övgülü yazıylarıyla beni onure ettiler. Fakat ben ise övgülerine küçücük bir teşekkür bile edemedim.

Bağışlamanızı diliyor, saygılarımı sunuyorum.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Fikret Aslan
 10 Eylül 2018 Pazartesi 19:15
Elazığ tımarhanesinde yatan ve 1965 yılında Hakkın rahmetine kavuşan bir delinin Allaha yazdığı mektubunda sanki bugünün Türkiyesini anlatmaktadır: Şeriatın iptal, tarikatın ihmal, hakikatın ihlal ve mü’minlerin iğfal edildiği bir zillet ve rezalet dönemindeyiz. Bu mektubun tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz. LÜTFEN SONUNA KADAR OKUYUNUZ. https:www.facebook.com1835853229posts10210190845887699
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz