MENÜ
İzmir 18°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Üniversitelerimiz nereye?
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
YAZARLAR
29 Kasım 2023 Çarşamba

Üniversitelerimiz nereye?

Türkiye'de 2023 yılı itibarıyla 206 üniversite var. Bunlardan 129'u devlet  ve 77'si vakıf üniversitesi.

7 milyonun üzerinde üniversite öğrencisiyle Avrupa’da ilk sıralarda yer alıyoruz.

Ancak üniversitelerimizin çok ciddi kırılma noktaları ,bir başka deyişle sorunları var. Bu yazımda bilim, eğitim ve demokratik üniversite konularını kısaca özetlemeye çalışacağım.

Üniversitelerimizin  Kırılma Noktaları

Bilimde Kırılma Noktası

Bilim öncü rolünü yitirmeye başlamış ve dar teknik uzmanlık alanlarına hapsedilme sürecine sokulmuş. Bu, özellikle yaşam ve doğa bilimlerinde daha belirgin bir duruma gelmiş.

 Üniversite-sanayi, araştırma-üretim ilişkisi kısa erimli getirileri üzerine piyasa mekanizmaları temelinde yapılanmaya başlanmış. Bilimde  ticarileşme süreci yaşanıyor. Bu süreçte daha vahimi, bilimsel etkinlikler Batıya taşeronlaşıyor. 

Araştırma-Geliştirme (ARGE) etkinliklerine ayrılan kaynakların göreli olarak azaltılması, birbiriyle bağlantılı iki sonucu doğurmuş.Birincisi sipariş üzerine ARGE etkinlikleri devreye girmiş. Bu durum, toplumsal bilimlerde “makbul görüşlerin gerekçelenmesini”, yaşam bilimlerinde belli ilaç, tohum, damızlık ya da uygulamaların “sürüm artışı”nı amaçlayan bir yaklaşımı ortaya çıkarmış. İkincisi ise, araştırıcılar ulusal kaynakların dışında özellikle Avrupa Birliği (AB) fonlarına yönlendirilmiş. AB fonlarına yönlendirme, bilimsel taşeronluğun boyutlanmasına yol açmış.  

Kamusal ARGE’den yararlanmasını da giderek ideolojik yaklaşımlara göre şekillenmeye başlamış. Kamusal kaynaktan yararlanmada ölçütün yeni-liberal ideolojiye (laik ya da İslamcı) sahip olmaktan geçtiği yaygınlaşan bir görüş durumuna gelmiş. Bu durum, bilimin itici gücünü oluşturan “ bilimsel kuşku” nun ve “bilimsel özerkliğin” yok edilmesinden başka bir anlama indirgenemez.  

Bilimin evrenselliği-gündemin ulusallığı ölçütünde önemli sapmalar olmuş. Bu sapma, bilimin gündemini sözde “uluslararası gündemin” konularına araştırıcılarının yönlendirilmesi, hatta dayatılmasıyla şekillenmiş.

Eğitimde Kırılma Noktaları

Eğitim-öğretim hizmetlerini karşılanması giderek paralı duruma gelmiş. Devlet üniversitelerinde harçlar artarken vakıf üniversitelerinin sayısında olağanüstü artış olmuş. Üstelik bunlar gerçek anlamda vakfedilen kaynaklarla kurulmuş kurumlar değildir. YÖK yasasında yapılan değişikliklerle vakıf üniversiteleri bütçelerinin yarısına yakını kamu tarafından karşılanmaya başlanmış. Kimileri de kamu arazi hatta ormanları ucuza kapatmış. Günümüzde vakıf üniversiteleri, ya kimi varlıklı sosyal katmanların ya da cemaatlerin yararlarını doruk noktasına çıkaran öğretim kurumları olmuşlar.

Bölümlerin eğitim-öğretim programları ulusal talepler doğrultusunda değil, AB sürecinde başlatılan “Akreditasyon” uygulamasına göre şekillendirilmeye başlamış. Üstelik bu şekillendirmede öğretim elemanlarına adeta dayatma yapılmakta, var olan katkıları ise göstermelik kalmakta.

 Kimi toplumsal bilim dallarında eğitim-öğretim programları yeni-liberal öğretim egemenliğinde şekillenmiş. Örneğin, ekonomi ya da işletme bölümlerinde bilim diye yeni-liberal ideolojinin öğretileri geçerli olmuş. Bu anlamda tam bir ticarileşme söz konusu ortaya çıkmış.

 Eğitim ve öğretimde ulusal dil, neredeyse dışlanmış, özellikle kimi diller İngilizce-Fransızca gibi yansız bir bilimsel kaynak bulma aracı olmaktan çıkarılmış. Böylece  Batı’nın ideolojik egemenlik aracı durumuna dönüştürülmekte. Üstelik bu yaklaşım, üniversiteleri farklılaştırmış, yabancı dil ile eğitim yapan devlet ve vakıf üniversitelerini hak etmedikleri bu mertebeye yükseltmiş.

Öğretim üyesi yetiştirme programlarında yurt dışına ağırlık verilmiş, bu durum kaynak aktarımının dışında beyin göçüne de neden olmuş. Bu yolla yurt dışına gönderilen çok sayıda kişi yurda dönmeme yolunu seçmiş.

Demokratik Üniversitenin Kırılma Noktası

Yönetsel özerklik, bilimsel özerklik ve mali özerklik yok edilmiş.

Yöneticiler, siyasal iktidarlar tarafından doğrudan atanır duruma gelmiş. Kurullar göstermelik olmuş.

 Özerklik salt devleti elinde tutan siyasal erk karşısında değil, diğer toplumsal güçler (egemen sınıf ve katmanlar, cemaatler gibi) karşısında da yitirilmiş. Sermaye ya da cemaatlerin denetimindeki yüksek öğrenim kurumlarında muhalif seslerin çıkması olanaksız olmuş. Üstelik kimileri yabancı sermayenin egemenliğini de kabul etmişler.

Andığım kırılma noktaları ile üniversitelerimizin geldiği  yeri şöyle özetlemek olası.

25 üniversitenin uluslararası hiçbir etkinliği yok

 21 üniversite, hiçbir sosyal sorumluluk projesi yapmamış

 65 üniversitenin endüstriyel proje yönetimi yok

 65 üniversitenin kütüphanesinde sadece bir kitap var

 88 üniversitenin bugüne değin patent ve tasarım başvurusu yok

28 üniversite Tübitak bursundan yararlanma talebinde bulunmamış

68 üniversite rektörünün uluslararası   yayını yok

Yeni kurulan üniversitelerin derslik, bina ve yerleşke olarak eksiklikleri giderilememiş. Birçok üniversitemizde dersler, geçici bina ve derslik kullanılarak işlenebilmekte.

32 üniversitenin uluslararası  desteklenen ARGE çalışması yok

 Bilimsel yayınlar ve ARGE’de dünya ortalamasının ve AB’nin çok gerisine gelinmiş. ARGE’ye ayrılan kaynaklar, GSMH’nin binde 8’leri düzeyinde. En az yüzde 4’ye çıkarılması gerekiyor.

ARGE’nin istenilen düzeyde olmaması nedeniyle yüksek teknoloji ürünlerinin  ihracattaki  payı  yüzde 2 bile değil. Bu durum, ithalatın ihracattan fazlasına neden olduğu gibi  ekonomik büyümeyi ve gelir dağılımını olumsuz etkiliyor.

Ve Türkiye Üniversitelerinin  dünya üniversiteleri sıralamasındaki yeri  400’den başlıyor.

Sonuç olarak; üniversite sayısı ve öğrenci sayısının  artmasının nedeni, halkımızın ve yöneticilerimizin  büyük bir çoğunluğunun, üniversiteleri meslek okulları olarak algılamasından kaynaklanıyor. ARGE konusu hiç umurlarında değil. Ancak bu durum,Türkiye’nin büyümesi ve gelir dağılımın iyileştirilmesi temelinde bir anlam ifade etmiyor.

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Sevda Karagözoğlu Örten
 4 Aralık 2023 Pazartesi 01:38
1-Kırılma noktasına nasıl gelindi.. 2- Neden önlem alınmadı. Konuşulmadı. Şimdi bu noktada konuşulmak isteniyor.Dengeler bozuk.
 Mustafa Çilingir
 1 Aralık 2023 Cuma 05:00
....işsiz yüzdesini düşürmeye yarıyor..İE ce öğrencier işsiz sayılmaz..
 Lombak
 30 Kasım 2023 Perşembe 22:36
Bence şu anda güncel konu üniversitelerdeki fetöcü yapılanmanın sonlanlandırılmasıdır.
 İbrahim İşsever.
 30 Kasım 2023 Perşembe 12:19
Gerçekçi açıklamalarınız için teşekkürler. Ancak bir noktayı da vurgulamak gerekir kanısındayım. Türkiye burjuvazisi ,bürokrasisi ve TÜSİAT dediğimiz Batı sistemine bağımlı kuruluşlar Ankara,Istanbul gibi birkaç il dışında,özellikle Anadoluda üniversite kurulmamamsı için gayret sarfettiler. Anadoluda üniversite açlığı oluştu. Siyasiler de bunu kullandı. Sizin vurguladığnız seviye düşüklüğü özellikle vakıf ve Anadoludaki üniversitelerde ortaya çıktı. Muhalefet de ortaya bir politika koymuyor,koyamıyor. Benim görüşüm bu yönde.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz