MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Üretici de tüketici de mutsuz, sadece marketler mutlu!
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
8 Şubat 2021 Pazartesi

Üretici de tüketici de mutsuz, sadece marketler mutlu!

Sayın Cumhurbaşkanı da dahil her kesimin tepki gösterdiği ve cevap aradığı soru net: Dünyada yükselmeyen gıda fiyatları Türkiye'de neden artıyor? Merkez Bankası Başkanı da enflasyonla mücadelede gıda fiyatlarını birinci maddeye oturtuyor. Gıda enflasyonu uzun zamandır enflasyonun yükselişinde başı çeken kalemlerden. Tarımda yapısal sorunlar çözülmediği, orta ve uzun vadeli bir üretim planı ortaya konmadığı sürece biz tüketiciler 5 liraya almaya devam edeceğiz soğanı, üretici de 50 kuruşa bile satamadığı için yakacak ürününü.

Kuşkusuz gıda enflasyonunda, üretim girdi maliyetlerinin yüksek olması, tarımda üretimin ithalata dayalı olması ve üretimi gerçekleştirmeye yarayan gübre, ilaç ve mazot gibi ürünler ile hammadde maliyetlerinin yüksek olması önemli… Bu zehirler üzerine yazdığımız yazıları EgedeSonsöz arşivinde bulabilirsiniz.

Bu ülkede bir tarım planlaması yoktur. Üretim iyi planlanamadığı için arz-talep dengesi ile fiyat istikrarının sağlanamaması, üreticiyi kollayacak bir pazarlama politikası da yapılamaz.

İklim değişikliği bu mevzularda en büyük heyula tabii ki…

Ancak en büyük sorun zincir gıda marketlerinin bitmek tükenmek bilmez kâr iştahları. Hipermarket Kapitalizminin en vahşi kapitalizm olduğunu Attila İlhan’dan  ilk kez duyalı neredeyse 40 yıl olacak.  Bloomberg HT’nin Tarım Müdürü İrfan Donat’ı görünce kaçırmam izlerim; Donat bir süre önce yeni perakende yasasıyla halden geçen ürünlerin oranının sadece yüzde 40 olduğunu söylemiş ve “zincir gıda marketlerinin ise çeşitli gerekçelerle gıda fiyatlarını yüzde 250-400 kâr marjıyla sattığını” anlatmıştı. Yüzde 250-400 kâr var ise başka neden aramaya da gerek yok ama sıraladığımız konular da önemli tabii ki.

Bugün Rekabet Kurumu Hızlı Tüketim Malları Perakende Sektör Raporu yayımladı ve durumu bütün netliği ile ortaya koydu. Tam da tahmin ettiğim gibi sonuçlar açıkladı. Rapora göre, pazardaki ilk dört teşebbüsün üçü indirim marketi ve pazarda yoğunlaşma oranları hızla artıyor. İndirim marketleri için özel markalı ürünleri üreten küçük işletmeler ile çiftçilerin gelirlerinin azalmasına yol açabilecek uygulamaların engellenmesinin şart olduğu belirtilen Raporda, teşebbüslerin alıcı güçlerinin kötüye kullanılmadığının garanti altına alınması gerektiği bildiriliyor.

Türkiye Hızlı Tüketim Malları Perakendeciliği Sektör İncelemesi Ön Raporunu, Rekabet Kurumu’nun sitesinden sizler de okuyabilirsiniz. HTM Perakendeciliği Sektör İncelemesi Ön Raporu’nda ilk olarak “Türkiye’de Perakende Ticaret” başlığı altında pazarın mevcut durumu ortaya konuldu. HTM perakendeciliğinin, gerek sağlamış olduğu istihdam olanakları gerekse de ekonomiye yaptığı doğrudan ve dolaylı katkılarından ötürü Türkiye’de ve dünyada hizmet sektörünün en önemli kollarından birisini oluşturduğu belirtilen raporda, üreticiden tüketiciye tedarik zinciri içerisinde birçok aktör yer almasına rağmen tüketici ile doğrudan ilişki kuran ve köprü vazifesi gören perakende sektörünün, üreticiler için bir temsilci ve tüketiciler için aradıkları ürüne en hızlı ve ekonomik şekilde ulaşabilmek adına bir garantör niteliği taşıdığının altı çizildi.

Halen bakkal, büfe ve organize olamamış küçük marketlerden oluşan geleneksel perakende kanalın ağırlığını koruduğu Türkiye’de, organize HTM perakendeciliğinin gelişimini sürdürdüğü, organize HTM perakendeciliğinin önemli bileşenlerinden birisi olan indirim marketlerinin diğer perakende zincirlerine göre daha esnek oldukları ve küçük satış alanlarının vermiş olduğu avantajla mahalle aralarında dahi kendilerine daha kolay satış yerleri bulabildikleri kaydedildi. Raporda, şu değerlendirmeler yapıldı:

İndirim marketleri ve özel markalı ürünler: “İndirim marketlerinin sayısının son on yıl içerisinde hızla artışı pazarın yapısında da birtakım değişikliklere neden olmuştur. Başta ilgili pazara dönük yaklaşımdaki değişiklik olmak üzere pazarın yoğunlaşma seviyesindeki artış, perakendecilerin sahip oldukları alıcı gücünün sorgulanır hale gelmesine neden olmuştur.

Uzun vadede özel markalı ürünlerin sayısında ve büyüklüğünde yaşanan artış, indirim marketlerinin sayısı ve pazar içindeki büyüklüğü ile birlikte değerlendirildiğinde, tedarikçilerin markalarının pazarın toplamında elde edebilecekleri raf oranının düşmesini kaçınılmaz kılacaktır. Zaten kısıtlı satış alanına sahip olan indirim marketleri, pazardaki artan paylarının verdiği güçle birlikte, satış alanlarında ve raflarında özel markalı ürünlere yer verdikçe, tedarikçilerin kendi markalarını tanıtabilecekleri ve kârlılıklarını koruyabilecekleri satış alanları giderek azalmaktadır.

“Marketler tedarikçileri ile rakip oluyor” : Bu durum küçük ve orta ölçekli tedarikçiler ile pazara yeni giriş yapacak tedarikçiler için daha belirgin olacaktır. Keza perakendecilerin ölçeği küçüldükçe söz konusu perakendecilerin, tedarikçilerin özel markalı ürünler ve indirim marketleri karşısındaki kârlılık ve görünürlük düşüşlerini telafi edebilecekleri alanlar haline gelmeleri kaçınılmaz olacaktır. Bunun yanı sıra marketlerin özel markalı ürünleri raflarında istedikleri gibi konumlandırabilmekte ve söz konusu ürünler için raf ücreti gündeme gelmemektedir. Bu durumsa marketlere markalı ürünler karşısında büyük avantaj sağlamakta ve bir noktada marketler kendi tedarikçileriyle rakip konumuna gelebilmektedirler. Marketlerin elde etmiş olduğu bu rekabetçi avantajdan en çok da küçük ölçekli üretici firmalar olumsuz etkilenmektedir.

Zarar nasıl kapatılıyor: Büyük satış alanlarına sahip ulusal düzeyde faaliyet gösteren marketler ile küçük satış alanlarına sahip olmasına rağmen çok sayıda mağaza ile faaliyet gösteren indirim marketleri bazı ürünlerde ve markalarda zarar etse dahi bunu diğer ürünlere olan yüksek yansıtma kabiliyetleri ile telafi edebilmektedirler. Buna karşılık satış alanı ve ürün çeşitliliği az olan bölgesel/yerel perakendeciler bu imkâna sahip olamamakta ve bazı markalardaki düşük kârlılıklarını diğer markalarla telafi edememektedirler. Benzer şekilde ulusal düzeyde faaliyet gösteren perakendeciler ile indirim marketlerinin sahip olduğu alıcı gücü karşısında pazarlık güçleri daha az olan tedarikçiler de buradaki kayıplarını daha küçük ölçekli perakendecilerden telafi edebilmektedirler.”

Yerel ve küçük marketler, Pazar payını kaybediyor: HTM perakendeciliği pazarındaki yoğunlaşma oranlarının hızla arttığına dikkat çekilen Türkiye HTM Perakendeciliği Sektör İncelemesi Ön Raporu’nda, ilk dört firmanın pazar payı artarken, yerel ve küçük marketlerin pay kaybettiği vurgulandı.

“Çiftçi ve küçük işletmelerin gelirlerin azalması engellenmeli”: Rapora göre, pazardaki ilk dört teşebbüsün üçünü oluşturan indirim marketlerin ürün portföylerindeki özel markalı ürün ağırlığı diğer marketlerden daha fazla. İndirim marketleri tarafından tasarlanan bu ürünler çoğunlukla küçük ve orta ölçekli üretici veya çiftçiye ürettiriliyor. İndirim marketler bu satıcılar karşısında önemli bir alıcı gücüne sahip. Bu gücün kötüye kullanılması, söz konusu satıcıların faaliyetlerini zorlaştırarak, bu teşebbüslerin rekabetçi güçlerini zayıflatabilecek. Çiftçiler ile küçük ve orta ölçekli işletmelerin gelirlerinin azalmasına, yatırım, yeni pazarlara açılma ve yeni ürün geliştirme güdülerinin zayıflamasına yol açabilecek söz konusu nitelikteki uygulamaların engellenmesi şart. Teşebbüslerin alıcı güçlerinin kötüye kullanılmadığının garanti altına alınması, marketler arasındaki rekabete de olumlu yansıyarak, başta fiyatların düşmesi olmak üzere HTM perakendeciliği pazarında rekabetten beklenen faydaların kazanılmasında önemli bir rol oynayacak.

“Çin Seddi” uygulaması:  Marketlerin özel markalı ürün ürettirerek hem üretici hem de satıcı olmasından kaynaklanan bir takım avantajlar elde ettiği ve bu şekilde üreticilerin bazı hassas ticari bilgilerine ulaşabildiği bilindiğinden, marketlerin özel markalı ve üretici markalı satın alma birimlerinin birbirlerinden tamamen ayrışmasını sağlayacak ve literatürde “Çin Seddi” olarak bilinen uygulamanın katı bir şekilde tesisi ve takibinin gündeme getirilebileceği değerlendirilmektedir.

Bu konuda slow food olarak da düşüncelerimiz var elbette. Yazacağım…
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Enver Olgunsoy
 11 Şubat 2021 Perşembe 12:12
indirim marketi olarak ifade edilen marketler gercekte bindirim marketlerinin en onde gidenleridir.Ama sahipleri iktidar yanlisi olusumlardir.Ayrica Avm ve buyuk market yapilanmasi da sosyolojik olarak mevcut yonetim tarafindan desteklenmektedir.Halk in ucuz eglence mekanlari soguktansıcaktan koruyan sosyallesme alanlari olarak halkin oyalama mekanlari olarak mevcut yonetim tarafindan goruldugu icin zapt i rapt altina alinmasi söz konusu olamaz..Yani daha uzun sure bu kapkac duzeni sürer gider...
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz