MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Vasatlar rejimi tel tel dökülüyor
Tayfun MARO
YAZARLAR
18 Eylül 2014 Perşembe

Vasatlar rejimi tel tel dökülüyor

Askeri vesayetten islamcı vesayete geçiş tam 34 yıl sürdü.
Cumhuriyet Aydınlanmasının yetiştirdiği kadroların tasfiyesi, 12 Eylül darbesinin asker ve sivil kadroları tarafından başlatılmıştır.
12 Eylül rejimi, salt bürokraside ve siyasette Atatürkçü kadroları tasfiye etmekle yetinmedi; Cumhuriyet elitini yok edecek adımlar atıldı. Üniversitelerin bilimsel özerkliği yok edildi. Sanat, edebiyat, basın sansür edildi, baskı altına alındı. Türkiye’nin sosyolojisini değiştirecek ilk adımlar o dönemde atıldı. Türkiye, kitap okumaktan, kendini ifade etmekten korkan insanların ülkesi oldu.
 
1980’den beri Cumhuriyet mirası ve kültürü adım adım yok edilirken, popüler kültür ve islamcı değerler yükseldi.
Değişen düşünce tarzı ve kurulan yeni dil, referanslarını dinden alan kamusal yaşamı ve cemaat toplumunu ifade ederken, popüler kültür, günlük hayatı satıhlaştırdı.
 
Bu binyılın başında, Türkiye, İslamcılara altın tepside sunuldu.
2002’de AKP iktidara geldiğinde, sıra, üniter devleti önce itibarsızlaştırmaya, ardından da yıkmaya gelmişti. Laiklik ilkesi, “laikçilik” olmuştu. Modern Cumhuriyet ve ulus bilinci, statüko olarak tarif edilmişti. Kamusal yaşam çöküyordu.
Popülizme dayalı vasatlar rejimi, Cumhuriyet Aydınlanmasının dayandığı bütün kavramların ve değerlerin içini boşalttı. Halk dalkavukluğu yapılırken Entelektüelizm ve elitizm alay konusu edildi. Yarım akıllı çoluk çocuk ekrana çıkarıldı, Cumhuriyet’in yüzyıllık birikimiyle alay etsin diye… Dünyadaki değişimden tek anlayabildikleri, postmodernizmin yapı yıkıcı çözümlemeleri… Onu da yanlış anladıkları aşikâr… Yarı aydınların akıl erdireceği işler değil bunlar…
Hal böyle olunca, entelektüeline, elitine sahip çıkamayan toplum olarak, dünya liginde hızla gerilemeye başladık.
 
Vasatlar rejiminde, içi boşalan kavramların bilgiyle bağları koparılınca, bilen bilmeyen herkes, her aklına geleni söylemeye başladı. O kadar ki, AKP’liler, kendilerini “muhafazakâr devrimci” olarak adlandırabildiler. Bilgisizlik cüretlerini artırdı...
İslamcı cenahın yarım yamalak profesörleri, Aydınlanma ve moderniteye saldırmayı iş edindiler. İslamcılar, bu saldırıların kendilerini de bitireceğinin farkında değiller.
Post modern düşünce, modernitenin üstüne inşa edildi. Postmodernistlerin yıkmadıkları düşünce ve fikir sayısı, yıktıklarından çok daha fazladır. Dahası, Belirsizin bilimi, Cumhuriyet Aydınlanmasını yıkmaya çalışan İslamcıların söylediği hiçbir şeyi doğrulamıyor.
 
“Bir elinde bilgisayar, bir elinde Kuran, umurunda mı dünya!” kafasıyla “Yeni Türkiye” inşa eden Erdoğan gençliği, bilgi toplumunun hiçbir yerinde yok.
Bilişim teknolojilerinde dışa bağımlı bir ülkeyiz. Kredi kartına 10 taksitle alınan bilgisayarlar sadece tüketim toplumunun “hayırlı” işlerindendir…
 
“Her şeyin hayırlısı” kafası iş başında, ülke cehaletten kırılıyor ama ne gam; Nasıl olsa hayırlısını Allah veriyor… Vermiyorsa, nasip değilmiş… Kaza ise, o da kötü kaderdendir…
Bu kafa, ülkenin başına gelmiş en kötü şeydir. Artık yetişen insanlarımız, tuz ruhu ile çamaşır suyu karışınca ortaya çıkacak kimyasal tepkimeyi bilmiyor ama çıkan gazdan zehirlenince edeceği duayı biliyor. Yoksul halkın önceliği dua etmektir. Sorgulamak, itaatsizliktir.
Her şey Allah’tan… Düşen asansörde ölen işçiler, madende ölen işçiler, denizde sala binip bir daha dönemeyen çocuklar, damperli kamyon çarpınca yıkılan köprü, piknik yaparken baraj sularının altında kalarak boğulan insanlar, kadın cinayetleri, çocuk evlilikleri, her sokağa giren uyuşturucu, cinayet gibi trafik kazaları… Her şey Allah’tan…
 
Okul binası inşa etmekle, okul açmanın aynı şey olduğunu zanneden kafalar, içinde eğitim ve öğretim olmayan okullarda okuyan çocuklarla post modern bir cehalet dönemini başlattılar.
Her şehre Üniversite kurmanın iyi bir şey olduğuna inanan “muhafazakâr devrimciler” yeni binalar yaptılar ve akademik formasyonu tartışmalı öğretim üyelerini içeri doldurup üniversiteler açtılar. İçinde üniversiter öğretim yapılmayan bu binalara doluşan çocuklara durmadan diploma veriyorlar. Ne işe yarayacaksa!
 
Çökertilen kamusal alanı İslami değerlerle bezeme girişiminin faturası çok ağır oldu; ülke üç parça….
Birbirimizi anlayacağımız ortak bir dil kurulamıyor, ortak değerler oluşmuyor, ortak hayallerimiz yok… Asgari müştereklerimizi yok ettiler.
Aynı topraklar üstünde bir arada yaşamak için nedenlerimiz vardı; Şimdi, ayrılmak için nedenlerimizin daha çok olduğunu düşünmeye başladık.
 
İslamcı iktidar, Cumhuriyet kurmayı oyun zannediyor. “Ben yaptım oldu” zihniyetiyle işlerin yürüyeceğini zanneden “muhafazakâr devrimci” islamcılar, Türklerin tarihinde kötü bir sayfa açtılar.
Atatürk’ü ve Cumhuriyet Aydınlanmasını yok sayarak başlatılan restorasyon hareketinin Yeni Türkiye’si ve sosyolojisi, Erdoğan’ın evlerinde zor zapt ettiği %/50’den ötesini bağlamıyor.
Kürtlere gelince, bir sonraki durakta inmek üzere bu tramvaya binebilirler…
 
 
 
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz