MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Vazgeçiş çağının eşiğinde
Tayfun MARO
YAZARLAR
6 Mayıs 2020 Çarşamba

Vazgeçiş çağının eşiğinde

“Nerede kalmıştık!”

İşte, salgından sonra asla sorulmaması gereken soru… Çünkü gerçekten, her şey değilse de, çok şey eskisi gibi olmayacak, olamayacak. Yeni normal, dedikleri…

Ülkeleri yönetmekte olan iktidar gruplarının ve arkalarındaki iş dünyasının artık şunu anlaması gerekiyor; Küresel kapitalizmin üretim/tüketim sarmalında obezleşen sistem, yeryüzü yaşamını yok oluşun eşiğine getirdi.

Küresel kapitalizmin liberal değerlerinin yüceltildiği, kitlesel üretim/tüketiminin marifet sayıldığı, hızın yaşam tarzı olduğu, “herşey alınır, satılır, kar edilir” mottosuyla hayatın satıhlaştığı ve en yüce değerin “para” olduğu bir çağın sonuna geldik.

Artık vazgeçiş zamanlarındayız. Kemal Kılıçdaroğlu’nun söyleyişiyle, alçakgönüllü bir uygarlık kurmaya ihtiyaç var.

Yerleşik toplum düzenine geçtikten sonra, biriktirmeye ve mülkiyete dayalı iktisat toplumlarının yaklaşık 10 bin yıldır sürdürdüğü uygarlık, yolun sonuna geldi. Hiyerarşik iktidar toplumlarının üretim kültürüyle gidilecek yol kalmadı.

Artık biliyoruz ki tabiata hükmetmek mümkün değil; üstünde tahakküm kurmadan bir arada yaşamanın yollarını öğreneceğiz veya yok olacağız.

Alçakgönüllü bir uygarlığı gerçekleştirmek için çok fazla nedenimiz var. Ve öncelikle, tüketimin insan varlığını da tüketme potansiyeline sahip olduğunu kabul etmeye mecburuz.

Tüketim, yerelden itibaren gerçek (zorunlu) ihtiyaç sınırlarına çekilmek ve tabiat ile uyumlu olmak zorunda; eğer ki yeryüzünde insan varlığı sürecekse…

Üretim biçimi, üretim ilişkileri, ihtiyaç ve tüketim, para, mülkiyet, devlet, hiyerarşik yapılar, toplumsal örgütlenme ve yönetim biçimi; yeni sistemde yeniden tanımlanacak.

Sistem krizden çıkamıyor, çatallanma sonucu yeniden dengeye dönemiyor; bu durumun yol açtığı paradigma çökmesi, sistemin tarihsel varlığına yöneldi.

Öncelikle, tüketimin kültürünün yaratıcısı Batı, bu gerçekle yüzleşmek zorunda kalacak; Müslümanlar ha keza, Peygamberin “biriktirmeyin” düsturunu yeniden keşfedecekler; Doğu toplumları, uzaklaştıkları alçakgönüllü hayatlarına geri dönecekler…

Bütün ile parçaları mütecanis (homojen) olmak zorunda değil. Farklı kültürler aynı topraklar üzerinde, farklılıklarını koruyarak tabiatın koynunda bir arada yaşayabilir… Bunu öğreneceğiz.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz