MENÜ
İzmir 18°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Yoksullar iktidara gelemez…
Tayfun MARO
YAZARLAR
22 Kasım 2014 Cumartesi

Yoksullar iktidara gelemez…

Dünya sistemi kapitalizm, yoksulları iktidara getirecek bir demokratik yönetim biçimine yol vermiyor. Yeni dünya düzeninde demokrasiler, burjuvazinin izin verdiği ölçüde yoksullara temsil hakkı tanıyor. Ve bu sınırlı temsil, yoksulları iktidara taşımaya yetmiyor. Dahası, yoksulların parlamentoya girmelerine de imkân tanımıyor.
Yoksulların iktidarı veya etkin temsili bir yana,  burjuvazinin sosyal demokrat partilerle uzlaşması bile çok uzak ihtimaldir.
 
Bu yüzyılda, yoksullukla terbiye edilen halkların soluğu iyice kesildi, daha itaatkâr ve edilgen oldular. Yoksullar, aldıkları sosyal yardımlarla, hibe ve sadakayla geçiniyorlar, ötesine de karışmıyorlar.
Yani yoksulların siyasal iktidarı, küresel dünya düzeninin demokrasilerinde ihtimal olarak yok.
İşçi sınıfının iktidara gelme meselesine küresel düzenin siyaset gündeminde yer yok.
Emekçi kitleleri iktidara getirmek için yapılmış sol parti programlarının neredeyse hepsi kadük oldu. Sosyalizm, örokomünizm, Sovyetler Birliği deneyimleri geçen yüzyılda kaldı; Sosyal demokratlar ise küresel sistemde yeni siyaset yolları arayışında.
Günümüz dünyasının küresel düzeninde daha da artan yoksulluğa, adaletsizliğe ve eşitsizliğe karşı, sol,  insanlığa yeni hiçbir şey söylemiyor; eskiden beri söylene gelenler ise kimseleri ikna etmiyor.
Belki de bu yüzden solcuların çoğu, kapitalizmin küreselleşme dönemini ifade eden demokrasi, özgürlükler, sivil toplum gibi kavramların cazibesine kapıldı. Enternasyonalizmi ve küreselleşmeyi bu kavramlarda buluşturan devrimciler adeta devrimin geleceğine zar attılar; Küreselleşmenin ufkundan enternasyonalizm zuhur ederse bu zaferi kutlayacaklar… Her zamanki ipe un serme hali…
 
Durumu özetlersek;
Piyasa ekonomilerine dayalı günümüz demokrasilerinde yoksulların iktidara gelmesi ihtimal dışıdır.
İşçi sınıfına gelince, kendisi için sınıf olamadığı gibi, sendikal örgütlenmede de çok gerilere düşmüştür. Üretimden gelen gücü neredeyse şehir efsanesine dönen işçi sınıfı için iyimser olmanın anlamı yok.
Sosyal demokratların ise yoksullara iktidarın yolunu açmak için hala bir şansı var. Ancak bu şansı kullanmaya niyetleri olduğunu söylemek için henüz çok erken.
Sistem içinde uzlaşma siyasetini savunan sosyal demokratlar, ‘yeni dünya düzeninde, yoksulların, emekçilerin iktidara ortak olmasını mümkün kılacak’ yeni siyasetler oluşturmak ve programlar yazmak zorundalar; eğer ki siyasal yaşamda varlıklarını sürdürmek istiyorlarsa…
Sosyal demokrat programların hayata geçmesini ve sosyal refah devletini mümkün kılan ekonomideki fazla artık yok; son kırk yıl içinde, o fazla da kapitalistlerin cebine girdi.
Tek kutuplu dünya bize şunu öğretti; Kapitalistler, zorlayıcı koşullar olmadan, yeryüzü nimetlerini paylaşmaya yanaşmayacaklar. Sistemin yoksullar için bulduğu tek çözüm hibe ve sadakadır. Muhafazakâr AKP’nin de Türkiye’de yoksullar için yaptıkları bundan ibarettir.
 
“Sosyal demokratlar, sistem içinde kalarak, emekçilerin, işçilerin, köylülerin üretimden aldıkları payı insanca yaşama koşulları sağlayacak düzeye getirecek politikalar üretemedikleri sürece, iktidar yüzü göremeyecekler.” Bunu söylemek kolay. Asıl mesele, bu paylaşımı gerçekleştirmenin yeni yollarını bulmaktır. Çünkü bugüne kadar bulunan yollar burjuvazi üzerinde pek baskı yaratamadı.
Önümüzdeki yıllarda sosyal demokratlar yeni yollar bulamazsa siyaset müzesinde yerini alır. Ve geriye, ihtimal olarak, yoksulların büyük isyanı kalır.
 
Evet, burjuvazi ya uzlaşacak, ya da büyük halk ayaklanmalarıyla karşı karşıya kalacak.
Üçüncü ihtimal ise, halklar, yoksulluğun baskısı altında her şeye boyun eğecek. Yani, kapitalist sistem, tek dünya sistemi olarak, doğal ömrünü tamamlayıncaya kadar böyle gidecek…
İlk iki ihtimalin maddi temeli, 1789’dan sonra sönümlenen halk isyanlarının yeniden ortaya çıkmasına yol açacak koşulların oluştuğunu gösteren öncüllerin varlığına dayanıyor.
Toplumsal muhalefetin, sınıf mücadelesi olmaktan ziyade, yoksulların ve/veya orta sınıfların başkaldırısı olarak ortaya çıkması, hiç kuşku yok, solda yeni siyaset arayışlarını güçlendirecektir.
Gezi eylemleri üstüne yapılan analizler ve değerlendirmeler, solda ortaya çıkması muhtemel yeni arayışların ipuçlarını veriyor.
 
Sonuç olarak, sosyal demokratların, sistemin kıyısında kalanları merkeze taşımak için nasıl siyaset yapacağı ve nasıl bir uzlaşma öngördüğü, anlaşılır ve kabul edilebilir bir siyasal programla dile getirilmedikçe, insan haklarına dayalı devletin inşası mümkün kılınmadıkça, günümüz demokrasilerinde yoksulların iktidar olma şansı yok.
Serbest pazar, insan hakları, özgürlükler, genişleyen artı-değer üretimi ve demokrasinin küresel düzende bir arada yürümesi mümkün değil.
Sistem içinde kalarak çözüm aramak, devrim yapmak kadar zor olabilir... Ama sosyal demokratlar buna mecbur. Yeter ki sorunun temsili demokrasi ve parlamenter rejimle doğrudan ilintisi olduğunu görebilsinler.
Temsili demokrasinin ve parlamenter demokrasinin sorgulanması artık bir zarurettir.
 
 
 
 
 
 
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 cem doğan karşıyaka
 24 Kasım 2014 Pazartesi 12:55
bravo çok güzel bir yazı olmuş bunları bizim liberal solculara iyi anlatmak lazım diğer yandan parti içerisinde verilecek tek mücadele koşulsuz hakim huzurunda ön seçimdir..
 BAYRAKLI lı
 22 Kasım 2014 Cumartesi 19:06
Sayın MARO, Teşekür ederim. Umarım bu anlamlı yazınızı bu ülkeyi yönetenler okurlar.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz