MENÜ
İzmir 16°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Zor günlerdeyiz
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
9 Mayıs 2017 Salı

Zor günlerdeyiz

ABD; 1945’ten beri dış politikadaki en önemli müttefikimiz.

Avrupa, 1775’ten beri hız kesmeyen ilham kaynağımız.

Rusya, uzun yıllar bir türlü güvenilir komşu olamadığımız en tehlikeli sınırdaşımız. Sonunda bir şekilde her biri ile antlaştığımız ve uzlaştığımız çok sayıdaki yakın ve uzak komşularımız… ile dünya sistemi içinde bir Türkiye idik.

Devamı var; kötü yönettiğimiz Türkiye’de çıkan ekonomik krizlerde çat kapı yaptığımız Batılı devletler ve uluslararası şirketleri de unutmamak lazım.

***

SSCB dağılmaya yüz tutmuştu; bunu geç fark ettik.

AB; sürdürülebilir bir “birlik” değildi, bunu öngöremedik.

ABD; tek başına dünyanın yükünü taşıyabilecek bir devlet olamayacaktı, bunu da iyi analiz edemedik.

Yakın ve uzak komşularımız dünyadaki gelişmeleri doğru okuyabilecek siyasal ve ekonomik rejimlere sahip değildi. Komşularımız; otoriter, yurttaşlarını baskı altında tutan liderler ve kadrolarla yönetiliyordu… bunların yakın gelecekte bize sağlayabileceği artı ve eksileri iyi tartamadık...  

***

Çin; 1980’de yabancı sermaye alma görüşmelerine başladı. Uzun süren görüşmeler ve planlamalar sonrasında önemli kararlar aldı:

Çin, yeni dünya düzeninin üretim merkezi olacaktı!

Çin’in dünyanın üretim merkezi olması demek, dünyaya sanayi üretimi yapan Avrupa’nın krizi demekti.

Japonya’nın ve ABD ekonomilerinin krizi demekti.

Avrupa ekonomilerine yan sanayi üretimi yapan Türkiye gibi ülkeler de krize girecekti…

Çin; dünyanın geleceğine ipotek koyacak bir politikayı büyük bir sessizlik ve sükûnet içerisinde, alçak gönüllülük ile yönetirken Çinli bir liderin güç sarhoşluğuna kapılık nara attığına da kimse tanık olmadı. 

Hakikaten Çinli liderler korkak mıydı yoksa bir bildikleri mi vardı, onu da anlayamadık!

***

ABD, kaynaklarının önemli kısmını konut kredisinde kullandığı için 2008’de tarihinin en büyük iflaslarından birini yaşadı.

Dünya sistemi, Türkiye’yi bu krizden özel önlemlerle koruma altına almıştı. Doğrudan bir zarar görmedik.

ABD’deki krize rağmen, Türkiye kanının son damlası denebilecek bütün kredi imkânlarını, eski parayla 52 katrilyon lirayı, İstanbul’daki inşaat şirketlerine kullandırdı!    

Şu an inşaat sektörüne kredi kullandıran bütün bankalar zor durumda…

Kredi ile konut sahibi olanlar daha da zor durumda…

…. …. …. ….

…. …. …. ….

 

Rusya açıkça “Türkiye’den domates almayacağım” demesine rağmen domatesin kilosu 8-10 TL.

Her türlü kuru bakliyat ithal edilir durumda…

Ama Türkiye’nin gündemi; bu ve benzeri yanlışları kimler yaptı, nasıl düzeltilir, kimin hazırında hangi çözümler var… bunları konuşma yerine “Kılıçdaroğlu gıybeti” ile uyumaya devam ediyoruz!  

***

Ne yazık ki; zor günler bunlarla da sınırlı değil!

ABD ve Rusya anlaştı, bizi bir kenara ittiler, Suriye’de PKK uzantılarına devlet kurduruyorlar. Bir yarış da Kuzey Irak’ta var, bugün yarın bağımsız bir devlet de orada kurulacak.

Bunun bir veya iki adım ötesinde ise Türkiye var!..

ABD bizi terk etti!

Rusya da terk etti!

AB ise hain çıktı!

Komşularımız bizi sevmiyor!

Gül, Davutoğlu, Arınç, C.Çiçek… hain FETÖ’cü!

Pardon; yoksa Kraliçe’nin mi adamlarıydı?

Geriye kim kaldı?!

 

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Gülnihal Topcu
 9 Mayıs 2017 Salı 23:53
Yine çok doğru tesbitler,üzülerek,Ülkem adına endişe içindeyim.Allah sizi ve Ülkemizi korusun Harun Bey.
 TC misafir
 9 Mayıs 2017 Salı 21:40
Sayın Özdemir, daha zor günler gelmedi ama saatli bomba misali ne zaman patlar belli değil. Güneyde terör devleti, batıda egedeki yunan tacizi, içeride siyasi istikrarsızlığın istikrarı daha da vahimi Mahfi Eğilmez'in 22 Nisandaki yazısında kamu kaynaklarından aktardığı bilgiye göre kamu+ özel kesim borç stokunun 2 trilyon 953 milyar TL olması (yanlış okumadınız altı sıfır atılış hali). Yorumumun sonunda aklıma gelen tanık olduğum bir sohbeti anlatmak isterim. Belediye otobüsünde seyahat ederken yüksek okul mezunu olduğunu düşündüğüm 20-21 yaşlarında bir kız bir erkeğin sohbetinde kız, boy şartı yüzünden ceza infaz memuru olamadığına üzülüyordu yani eski adıyla gardiyan olamadığına. Bir an için genç bir kızın gardiyan olamamasına üzülmesinin ne kadar acı olduğunu düşündüm. Çünkü o yaşta genç bir insan hayallerinden ve umutlarından vazgeçmemeliydi. Burada bu işi yapanları küçümsemek değil amacım ama şöyle bir gerçek var ki toplumun büyük çoğunluğu zorunda kalmadıkça hapishane gibi bir yerde çalışmak istemez.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz