MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Cinayet değil ‘kadın kıyımı’ yaşıyoruz!
Işınsu Kestelli
13 Mart 2021 Cumartesi 00:00

Cinayet değil ‘kadın kıyımı’ yaşıyoruz!

İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu KESTELLİ, yazarımız İhsan Özbelge ÖZDURAN’ın sorularını yanıtladı…

İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Işınsu Kestelli ile Ege’de SonSöz sayfalarında buluştuk… TOBB çatısı altında, Türkiye’nin ilk ve halen tek kadın borsa başkanı olan ve üçüncü dönem başkanlığında da isminden başarılarla söz edilen örnek bir Cumhuriyet kadını... Tarıma ve tarım ürünleri ticaretine yön veren 130 yıllık öncü bir kuruluşun başkanı olarak hayat başarısını “azim” ve “vazgeçmemek” kelimeleri ile adlandıran bir iş kadını...

Sağlık mücadelesindeki galibiyetini, toplumda farkındalık yaratmaya yönelik “Annem Kanseri Yendi” sloganı ile bir sosyal sorumluluk projesine dönüştürecek bilince sahip güçlü bir anne… “8 Mart Emekçi Kadınlar Günü”nün anlamına yakışacak güçte bir kadınla sohbet etmekten son derece keyif aldım; aynı keyifle okunmasını ve Sayın Kestelli’nin vizyoner bilincine sahip aydın kadınlarımızın artmasını dilerim...

***

“GİRDİĞİM HER YENİ KAPIDAN ÇOK ŞEY ÖĞRENDİM…”

Sayın Başkan... Sizi, sizin cümlelerinizle tanımak istesek, Işınsu Kestelli’yi nasıl tanıtırdınız?

İş hayatına Dokuz Eylül Üniversitesi İktisat son sınıf öğrencisiyken, sıfırdan başladım. Bugüne gelene kadar birçok iş yaptım ve temsil ettiğim kurumlardaki görevlerim dahil, bulunduğum konuma çok çalışarak geldim… Çalışma disiplinime ve kendimi geliştirme isteğime hep güvendim. Detaya ve yaptığım işe sahip çıkmayı öğrendim. Ailemin iyi eğitim başta olmak üzere verdiği destek ve çalıştığım kurumların niteliği önümü açtı. Girdiğim her yeni kapı, bana yeni şeyler öğretti. Bu tecrübe de yarına güvenle bakmayı ve cesur davranmayı beraberinde getirdi...

Yaşadığımız pandemi sürecinin tarıma etkileri ve tarım ürünleri ithalatının yarattığı sıkıntıları anlatır mısınız?

2020 yılı bütün dünyada pandemi mücadelesi ile geçti. Bu dönemde ihracatımız yüzde 10 oranında gerileyerek 161 milyar dolar, ithalatımız ise yüzde 7 oranında artarak 210 milyar dolara çıktı. Dış ticaret açığımız yüzde 55 gibi rekor bir artışla 49 milyar dolara ulaştı… Genel ihracattaki gerilemeye rağmen tarımsal ürünler ihracatımız yüzde 6 oranında arttı. Tarım ve gıda alanında halen ihracat fazlası veriyoruz ancak makas giderek daralıyor. Sahip olduğumuz potansiyeli yeterince değerlendiremediğimiz, modern üretim tekniklerini yaygınlaştıramadığımız için de üretim miktarı ve verimlilik alanında geri kaldığımız çok net... Borsa Akademi ile Türk Tarımı’nın Silikon Vadisi haline geleceğinden hiç şüphe duymadığımız İzmir Tarım Teknoloji Merkezi bu açıdan ayrı bir önem ifade ediyor. İTTM Güdümlü Proje başvurumuz şubat ayı başında İzmir Kalkınma Ajansı Yönetim Kurulu tarafından kabul edildi. Şimdi önümüzde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın onay süreci bulunuyor. Bu süreci de en kısa zamanda sonlandırıp proje faaliyetlerine bu yılın birinci yarıyılı dolmadan başlamayı ümit ediyorum…

TÜRK TARIMI’NIN ÖNÜNDE HANGİ ENGELLER VAR?

Sizce Türk Tarımı’nın gelişmesinin önündeki engeller neler?

Günümüzde tarım bambaşka bir yere doğru gidiyor. Tarımın geleceği artık tamamen teknolojide... İklim değişikliği, azalan su kaynakları, hızlı kentleşmeyle yok olan tarım arazileri, erozyon gibi sorunlar ortadayken bu üretimi yapabilmenin tek yolu da akıllı tarım uygulamaları. Günümüzde ‘Drone’larla hastalık kontrolü ve ilaçlama yapılıyor. İklimsel değişimler cep telefonu ile takip ediliyor. Süt sağımı uzaktan kontrol edilen makinelerle gerçekleştiriliyor. Ekimden hasada her şey insansız makinelerle sağlanabiliyor... Ülkemiz açısından tarımsal teknolojiler ile uyum sürecinin önündeki en önemli engellerden biri tarım sektöründeki nitelikli iş gücünün yetersiz olması. Belli bir yaşın üstündeki çiftçilerin hızla değişen yeni teknolojilere hâkim olabilmesi çok da kolay değil. Akıllı tarımı tatbik edebilmek için genç nesillere her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Bu nedenle gençlerin köyde kalıp toprağına sahip çıkmasını teşvik etmemiz gerekiyor. Hollanda gibi, Japonya gibi, İsrail gibi, İngiltere gibi bilimle tarımı iç içe işleten sistemleri örnek almalıyız. Hatta inovasyon yeteneğimizi kullanıp, bize en uygun taraflarını alarak karma bir model tasarlamalıyız. Tarım dünya ekonomisinin yükselen yıldızı. Artan dünya nüfusu, yarın bugünkünden çok daha fazla üretim yapmamızı gerektiriyor. Bu da ancak akılla, bilimle, inovasyonla ve tabii ki gençlerin fikirleriyle mümkün olabilir…

İzmir’imizin tarım potansiyeli ve köyden kente göçle birlikte azalan tarım ekonomisi hakkında neler söylemek istersiniz?

Tarımın Türkiye ekonomisinde çok stratejik bir önemi var. Verimli ve kaliteli üretim ile adeta tarımın başkenti konumundaki İzmir; dünyada hızla değişen tarım dengeleri içinde kendine yeni ve güçlü bir kimlik edinebilecek potansiyele sahip. Organik tarımın, agro-turizmin ve fidancılığın başkenti haline gelebilir. Hızlı sanayileşme sürecinde önemi göz ardı edilen tarım, dünya kaynaklarının hızla tüketilmesi, ekilebilir arazilerin azalması ile birlikte yeniden önem kazanmaya başladı. Yerküre üzerinde yaşayan istisnasız herkesi etkileyen bu salgın da tarım ve gıdanın ne kadar önemli; tedarik zincirinin sürdürülebilirliğinin ne denli hayati olduğunu hepimize bir kez daha gösterdi. Adeta tarım tüm dünyada manşet oldu. Bu nedenle, İzmir hem yarınların Türkiye’sinde hem de dünya çapında önemli bir faktör olmak istiyorsa tarıma çok daha fazla önem vermek zorunda. Açıkçası bunun temel yollarından biri de dünyayı takip eden, okuyan, sorgulayan genç beyinleri tarıma yöneltebilmekten geçiyor. Ancak bu noktadan çok uzağız. Türkiye, 1950’lerden bu yana hızlı bir göç dalgası yaşıyor. Bu durum tabii ki tarımı olumsuz etkiliyor. Bağda, bahçede çalışacak işçi bulmak önemli bir sıkıntı. Bulsanız da maliyetler çok yüksek. Bu nedenle tarımın gelişmesi için gençlere çok ihtiyaç var. İşin içinde hem bilim hem sermaye olunca, orada gençlerin bulunmasından daha doğal hiçbir şey olamaz. Bu nedenle geçmişte kurmuş olduğumuz ve daha sonra Borsa İstanbul çatısı altına alınan Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası, Ege Üniversitesi iş birliğiyle hazırladığımız Tarım 4.0 Raporu, Tarım Bakanlığımızın projeye ortak olmasıyla ivmelenen İzmir Tarım Teknoloji Merkezi’nin kuruluş çalışmaları hep bu yaklaşımın ürünü. Eğer gerekli yatırım yapılır ve tarım gerçek anlamda teşvik edilirse, Türk tarım sektörünün tıpkı cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi kalkınmada lokomotif bir rol üstlenebileceğine inanıyoruz. İnovasyon ve teknolojilere yatırım yapacakların bu proje çerçevesinde buluşturulmasını hedefliyoruz. Akıllı tarım uygulamalarıyla çiftçilere yeni fırsatlar yaratmayı hedefliyoruz. Projemizin genç girişimcilerin, start-up’ların ilgisini çekeceğinden eminiz. Bu da tarımda en büyük eksiğimiz olan gençleri yeniden kazanmamıza olanak sağlayacak…

“AŞIRI YAĞIŞIN DA ZARARI BÜYÜK, KURAKLIĞIN DA…”

İklim değişikliklerine bağlı olarak yaşadığımız kuraklığın tarım ürünlerine etkisi nasıl oldu? Bunun neticesinde borsa tescillerinde bir düşüş gözlemlendi mi?

Tarım, kapalı tesislerde, fabrikalarda yapılan bir faaliyet değil. Toprağa, güneşe, suya, neme, rüzgâra, yağmura ihtiyacı var. Dolayısıyla iklim koşullarındaki en ufak bir değişimden bile ciddi anlamda etkilenebiliyor. İklim değişikliğinin etkileri bu yıl Türkiye'de de çok net hissedildi. Bazen aylarca yağış görülmüyor, bazen de tıpkı geçen ay İzmir’de olduğu gibi iki ayda düşmesi beklenen yağış 8 saatte yağabiliyor. Bu tür olayları önümüzdeki yıllarda daha da sık yaşayacağız gibi görünüyor ne yazık ki. Ani hava durumu değişiklikleri tarımda dikim ve hasat zamanında değişikliklere neden oluyor. Ayrıca ekim, hasat zamanının gecikmesine ve ürün yetiştirme elverişliliğinde azalmaya da sebebiyet veriyor. Ekim yapılmış tarım arazilerinde çimlenmeyi olumsuz yönde etkiliyor. Ani gelişen kurak periyotlar veya şiddetli ve kısa süreli yağışlar sonucu mahsul tamamen yok olma tehlikesiyle bile karşı karşıya kalabiliyor. Kuraklık, yağışların düzensizliği ve ekonomik nedenler üreticinin ektiği ürünün değiştirmesine dahi neden olabiliyor. Mesela yaşanan son yağışlarda İzmir kent merkezine yakın üretim bölgeleri ile Menderes, Seferihisar, Menemen, Aliağa gibi ilçelerimizde tarım alanları yağışlardan önemli ölçüde etkilendi. Sular altında kalan ıspanak, brokoli gibi kışlık sebzelerin ve yem bitkilerinin ekili olduğu alanlarda zarar oluştu. Ayrıca yoğun yağışların etkili olduğu ve su altında kalan meyve bahçelerinde önümüzdeki dönemde hastalık riski de bulunuyor. Ancak borsamızca tescili yapılan ürünlerin işlemlerinde şu ana kadar bir düşüş yaşanmadı…

Barajlarımızda azalan su seviyesi gösterdi ki su tasarrufu kaçınılmaz... Su hasadını gerçekleştirebilecek bir bilince nasıl sahip olabiliriz?

Küresel iklim değişikliği ve nüfus artışı gibi etkenlere bağlı olarak uzun kurak dönemler yaşıyoruz. Yer üstü ve yer altındaki su kaynaklarıyla ilgili çok da parlak görünmeyen bu duruma karşı tedbiri elden bırakmamalıyız. Yaşanan gelişmelerin etkilerinin yazın sulama mevsiminde ortaya çıkabileceği açık. Bu nedenle su kullanımını çok tasarruflu yaparken, üretim topraklarımız mümkün olduğunca tasfiye edilmiş, olanak olan alanlarda damla sulamayla desteklenmiş olarak kullanılmalı. Akıllı sulama sistemlerini büyük bir hızla yaygınlaştırmamız da şart. Eski tip salma sulama yönteminin çok su harcadığı bir gerçek. Çiftçiler, yeni tip sulama sistemlerine yönlendirilmeli. Havzada kontrollü tarım politikaları benimsenmeli ve çiftçilere “su ayak izi” hakkında eğitim verilmeli. Sulama suyunun etkin kullanımı öğretilmeli, böcek ilaçlarının kullanımı engellenmeli ve gerekiyorsa çiftçiler, sulama suyu ihtiyacı düşük ürünlere yönlendirilmeli. Suyun yeniden kullanımı da artık bir zorunluluk. Gelecek yıllarımızın da kurak geçeceğini düşünürsek, yağmur sularını biriktirmenin, depolamanın öneminin artacağını düşünüyorum. Ayrıca anaokulu sürecinden itibaren su farkındalığının oluşması için eğitimler verilmeli. Tüm dünyada, suyun yeniden kullanım için arıtılması, su kıtlığı sorunlarını çözmek için kabul gördü. Sanayi ve endüstri alanında, temiz su yerine atık suyun kullanılması; sadece su tasarrufunu sağlamakla kalmaz, aynı zamanda tesisin işletimi için genel maliyeti de azaltır…

“TARİHİ BORSA BİNAMIZ KÜLTÜR MERKEZİ OLACAK…”

İzmir kaderinde var olan deprem gerçeği ile yüzleşerek büyük bir acı yaşadı... Bu konuda neler söylemek istersiniz? Tarihi Borsa binası ile ilgili bir güçlendirme söz konusu mu?

İzmir, 30 Ekim’de son 100 yılda gördüğü en şiddetli depremle

sarsıldı. Yaşanan acıların dindirilmesi, yaraların sarılması bir hayli uzun zaman alacak. Bu noktada herkese önemli görevler düşüyor... Birlikteliğimizi koruyarak daha aydınlık ve daha güvenli bir gelecek inşa etmek için dünden daha çok çalışmak zorundayız. Birey olarak ayağa kalkmamız önemli değil; önemli olan İzmir olarak yeniden dimdik ayakta durabilmemiz. Yeniden ayakta durabilmek için İzmir Ticaret Borsası, İzmir Ticaret Odası, Ege Bölgesi Sanayi Odası ve Ege İhracatçı Birlikleri olarak “BİRLİKTEN İZMİR DOĞAR” kalıcı konut kampanyasını başlattık. Hedefimiz kampanyaya katılacakların katkılarıyla konutları tamamlayıp vefat eden vatandaşlarımızın aile üyelerine teslim etmek. Yaşadığımız bu büyük acıdan gereken dersleri çıkartarak İzmir’i yeniden Türkiye’nin çiçek bahçesi yapmak elimizde. İzmir Ticaret Borsası yönetimi olarak tarihi Borsa binası için deprem öncesinde önemli bir karara imza atmıştık. Hedefimiz, İzmir adına çok kıymetli bir kültür mirası olan ve birinci derece kültür varlığı olarak tescil edilmiş tarihi Borsa Sarayını en sağlıklı biçimde geleceğe taşımak... Belediye ve Anıtlar Kurulu onayları alındıktan sonra restorasyona başlanacak... İzmir’de 30 Ekim tarihinde yaşanan deprem Borsa’nın taşınma sürecinin de hızlanmasına neden oldu. Borsamız hizmet binasını geçici süre ile Alsancak Bulvar İş Merkezi’ne taşıyarak mesaimize kesintisiz olarak devam edeceğiz. Geçici yerimizde hizmete devam ederken bir yandan da Borsamızın Çınarlı’da bulunan arsası üzerine konumlandıracağımız yeni hizmet binası için çalışmalarımızı başlattık. Tarihi Borsa Sarayını da bir prestij ve kültür binası olarak tasarlayacağız...

Kadına şiddet ve çocuk istismarı konularının konuşulmadığı mutlu bir toplum yaratmak mümkün mü?

Uygulama olmadan sadece karar alarak asla mümkün değil. Bu şekilde sorun asla çözülemez. 2012'de çocuk istismarı davalarındaki suç sayısı 17 bin 589'du. 2019'da bu sayı 22 bin 689 oldu. Çocuk istismarı o kadar çok arttı ki arttı, Adalet Bakanlığı ayrıntılı verileri erişime kapattı. 2020 yılında 382 kadın partnerleri, eski partnerleri veya aile bireyleri tarafından öldürüldü. Başka bir deyişle, 2020 yılında her gün en az 1 kadın katledildi. Bu yaşananlara “kadın cinayetleri” demek yetersizdir. Ülkemizde, bir “kadın kıyımı” yaşanmaktadır. Bu tablo karşısında, toplumsal cinsiyet eşitliğini güvence altına alan ve kadının sosyoekonomik statüsünü iyileştirmeyi hedefleyen yasal ve toplumsal girişimler yetersiz kalmaktadır. Kadın ölümlerinin ve kadına karşı şiddetin engellenmesi için İstanbul Sözleşmesi’nin eksiksiz ve koşulsuz uygulanması şarttır. Cezasızlık, iyi hal indirimleri de bir an önce son bulmalıdır. Yasal uygulamalar, önleyici sosyal politikalar ile desteklenmelidir.

“BAZI ŞEYLER YASA ÇIKARMAKLA HALLOLMUYOR…”

Siz Türkiye’nin ilk kadın borsa başkanısınız... Buna bağlı olarak kadın istihdamı hakkında görüşlerinizi rica ederken borsa çalışanlarında kadın istihdam oranı kaçtır?

Ben, toplumsal cinsiyet eşitliğinin ivedilikle sağlanması gerektiğini savunan ve ortak mücadele ile yaşadığımız toplumu daha müreffeh bir geleceğe taşıyabileceğimize inanan bir insanım. Borsa’da olan da tam olarak bu. İyi anlaştığım, uyumla çalıştığım bütün üyelerin desteği ve takdiri ile başkan oldum. Yani ben Türkiye’nin ilk ve halen tek kadın oda-borsa başkanıysam bunu İzmir Ticaret Borsası üyeleri olarak hep birlikte başardık. Türkiye, 2000-2019 yıllarını kapsayan 20 yıl boyunca kadın istihdamını, çok sayıda yeni yasa, teşvikler, özel kurs ve eğitimlerle yüzde 26,2’den 32,2’ye kadar çıkarmıştı. Buna rağmen OECD ortalamasının çok gerisindeydik. Yeni ve kalıcı reformlara ihtiyaç duyulurken etkisini hissettiren Covid-19 salgınıyla beraber kadın istihdam oranı kısa sürede yüzde 25,6’ya kadar geriledi. Ve bu sadece ilk altı aylık dönemin verileri. Sonrasına dair henüz sağlıklı bir çalışma da yapılmış değil... 20 yıllık çaba bir anda uçup gitti. Bazı şeyler sadece yasa çıkarmakla da hallolmuyor. Toplum olarak önce eşitliği özümsememiz lazım. Eğitimde eşitliği sağlamamız lazım. Ondan sonra ortaya çıkacak sorunlara göre de yasal çözümler üretmemiz lazım. Yoksa çıkan her yasa çözüm üretmemeye devam eder. Borsa’ya gelince... Borsamızda toplam çalışan sayısı 50. Çalışanlarımızın 29’u kadın ve çalışan kadınların oranı yüzde 58... Bu alanda ülke ortalamasının çok ama çok ilerisindeyiz. Ama şunu da belirtmekte büyük fayda görüyorum. Birlikte çalıştığım mesai arkadaşlarım kadın oldukları için bu görevlere gelmediler; işlerinde çok başarılı oldukları için aramızdalar…

BİTKİSEL YAĞ FİYATLARI NEDEN ARTTI?

Borsada bitkisel yağ sektöründe temsiliyetinizle ile ilgili olarak... Yağ fiyatlarında son aylarda gözlemlenen fiyat artışı konusunda neler söylersiniz?

Pandemi döneminde yaşanan sıkıntılar ve rekolte düşüşleri gıda tedarik zincirlerinin aksamasına neden oldu. Bunun sonucu ülkeler stratejik ürünlerde ihracat yasakları getirdi. Dünya genelinde bir “gıda enflasyonu” yaşandı ve ülkeler gıdayı stoklamaya başladı. Özelikle Çin, Hindistan gibi sektörün büyük oyuncuları, soyadaki fiyat artışından dolayı ayçiçeği alımına yöneldi. Pandeminin hız kesmeden devam etmesi sadece ülkemizde değil tüm dünyada gıdada içe kapanmaları ve fiyat artışlarını da beraberinde getirdi. Dünya genelinde soya, kanola, aspir gibi diğer yağlı tohum gruplarında rekolte eksikliği ve pandemi nedeniyle fiyat artışları oldu. Kur baskısı ile beraber küresel düzeyde

ayçiçeği ve yağlı tohumlarda fiyat artışları yaşanıyor. Ülke ve tüketici bazında ihtiyacından fazla ürün alanlar var. Bu da talebi artırdığı için fiyatları artırıyor. Buna bir de üretici ülkelerin ihracat kısıtlamaları ve son dönemde artan talep eklenince fiyatlarda çok sert yükselişler görülüyor.

Türkiye ayçiçeğinde dışa bağımlı bir ülke. Bu nedenle, dünyadaki ayçiçeği ve ayçiçeği yağı fiyatlarındaki değişimler, Türkiye’deki fiyatları da doğrudan etkiliyor. Öyle ki resmi verilere göre Türkiye, dünyada en çok ayçiçeği ithal eden ülke konumunda. Bu durumda fiyatlar da hem döviz kurlarından hem de yurt dışı fiyat dalgalanmalarından doğrudan etkileniyor.

Döviz kurlarındaki sert dalgalanmalar iş dünyasını olumsuz yönde etkilemekte... Bu konudaki görüşleriniz nelerdir?

Şu an, tüm iş dünyası pandemi sürecini en az hasarla atlatmak için gayret ediyor. Üstüne gelen dövizdeki dalgalanma da tüm sektörleri olumsuz etkiliyor. Ülkede bu kadar kur değişiminin yaşanması fiyat istikrarsızlığı olduğu anlamına gelir. Üretimimiz ihracatımız ve ekonomimiz için döviz kurlarında istikrar ve sürdürülebilirlik mutlaka sağlanmalı. İthal edilen tarımsal ürünlerdeki fiyat artışının yurt içi fiyatlara yansıması, tarımın en önemli girdilerinden olan gübre, ilaç, akaryakıt gibi ürünlerde dışa bağımlı durumda olmamız; döviz kuru dalgalanmasının tarım ve gıda sektörüne de yansımasını kaçınılmaz kıldı. Bu dalgalanma illa geçecek ama kalıcı olan uzun vadeli planlama ve sürdürülebilir üretimdir…

TOBB çatısı altında İzmir iş dünyasını temsil eden ve birçok projede kolektif çalışmaya örnek olan odalarımızın İzmir’e katkılarından söz eder misiniz?

Şehirlerin ekonomik ve sosyal gelişiminde meslek kuruluşlarının önemli görevleri var. Son dönemde yakaladığımız sinerjiden hiç şüphesiz ki şehrimiz olumlu etkilenecektir. Sadece İTB, EBSO, İTO ve EİB değil, esnaf odalarımızla da yakın mesai içindeyiz. El ele vererek başta kent ekonomisi olmak üzere birçok alanda ortak projelere imza atıyoruz, atmaya da devam edeceğiz. Bu anlamda kentimizi öne çıkartacak en önemli ortak projelerimizden biri de Tarım ve Orman Bakanlığının himayesi ve desteği ile hayata geçirilen tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgeleri... Kuruluş süreci tamamlanan Dikili Tarıma Dayalı İhtisas Sera Organize Sanayi Bölgesi bunun ilk adımı... Bergama Tarıma Dayalı İhtisas Süt Organize Sanayi Bölgesi, Bayındır Tarıma Dayalı İhtisas Sera (Çiçekçilik) Organize Sanayi Bölgesi, Kınık Tarıma Dayalı İhtisas Sera (Tohum, Fide, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler) Organize Sanayi Bölgesi gibi projelerin de tamamlanmasıyla birlikte tarımsal üretim ve ticareti alanında A’dan Z’ye mükemmel kurgulanmış bir İzmir’e kavuşacağız. İzmir Tarım Teknoloji Merkezi, bu kurgunun adeta kreması olacak…

Hayatınızdaki en önemli başarınız ya da galibiyetiniz neydi diye sorsam?

Amerikalı yazar ve düşünür Ralph Waldo Emerson “Vazgeçmemek başarıdır. Umutsuzluğa kapılmamak başarıdır. Yılmamak başarıdır. Amacının olması başarıdır. Ne olursa olsun (Yapacağım…) demek başarıdır” diyor… Ben de hiç yılmadan, mücadeleye devam ederek bulunduğum konuma ulaştım. Dolayısıyla çalışırsanız bir yerlere varırsınız. İş hayatında en önemli hedefiniz, yaptığınız işi çok iyi yapabilmek olmalı. Hangi iş olursa olsun, işini severek, en iyisini yapmak için çalışmak, yılmamak başarıyı getirir ve en büyük başarı budur…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Esra Çapraz
 15 Mart 2021 Pazartesi 12:11
İhsan Hanım, gerçekten çok başarılı bir röportaj olmuş. Sayenizde bitkisel yağ fiyatları artışı konusunda da aydınlanmış olduk. Başkana da verdiği net cevaplar için ayrıca teşekkür eder, her ikinizin de başarılarının daim olmasını dilerim.
Diğer Röportajlar
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz