MENÜ
İzmir 18°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
'Hayatım film olsun' dedi: Ömrü yetmedi!
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
21 Nisan 2024 Pazar

'Hayatım film olsun' dedi: Ömrü yetmedi!

Bugün Pazar...
Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...
Atatürk’ü bu köşede anma ve hatırlama günü...
Bir kez daha...

Atatürk’ün “az bilinen” özelliklerini paylaşalım...
Bunu yaparken de...

Böylesi kıymetli anıları bugünlere taşıyan herkesi…

Saygıyla analım…

***

Filmin adı bile…

Tüyleri diken diken edecek cinstendi:

Afişteki büyük başlık şöyleydi:

“Ben Bir İnkılap Çocuğuyum”

Hemen altında küçük başlık:

“Senarist: Mustafa Kemal Atatürk…”

Şaşırdınız, di’mi?

***

Münir Hayri Egeli’yi kaybedeli…

Yarım asırdan fazla oluyor…

Egeli Usta…

Yazardı… Sinemacıydı… Heykeltraştı…

Atatürk’ün isteği üzerine…

Sinema öğrenimi görmüş…

O’nu anlatan bir film çevirmeye adım atmış ve…

Yine Ulu Önder’in isteği ile roman ve piyes yazmış…

Çok yönlü bir sanatçıydı…

***

Vefatından iki yıl kadar önce…

Gazi Mustafa Kemal Atatürk…

Kendi hayatıyla ilgili bir film yaptırmaya karar verdi…

Gerekçesini de…

Münir Hayri Egeli’ye şöyle anlattı:

“Yabancı bir film şirketi szim inkılabımıza dair bir film yapmak istiyorlar… Çok güzel, ancak inkılabımıza dair film yapmak bizim işimiz olmalıdır… Bir senaryo düşün... Bu senaryo, benim hayatımla, mesela bir öğretmenin hayatını göstermelidir…”

***

O film gerçek bir “inkılap” filmi olacaktı…

Senaryo hazırlandı ama…

Gazi Paşa…

Üstünden defalarca geçti; adeta yeniden yazdı…

Heyecan verici projenin adının…

“Ben Bir İnkılap Çocuğuyum!”

Olmasına karar verilmişti…

Ulu Önder…

Senaryoyu çok beğendi…

Sadece akıcı metnin bir - iki yerinde düzeltme yaptı…

***

Taa, o günlerde…

Münir Hayri Egeli’nin…

Kaleme aldığı şu hatırası hayli ilgi çekici…

Ulu Önder…

Önemli bir görev verdiği Egeli’ye soruyor:

“Bu filmde başka neler olmalı?”

Hassas soru ama…

Az-biraz çekinerek karşılık verse de…

Münir Hayri’nin cevabı da çarpıcı:

“Efendim; bir filmde kadın ve aşk unsuru da aranır ama bilemem nasıl emrederdiniz?”

Atatürk, öneriyi anladı ve cevabını sakınmadı:

“Benim de başımdan aşk hikayeleri geçti…”

Ardından aşklarden söz ettiği dört hikaye anlattı…

Acaba o yaşanmış hikayeler filmde yer alacak mıydı?

Bu sorunun cevabı havada kaldı…

Çünkü…

O gün…

Atatürk’ün yapılmasını istediği “inkılap” filmi için…

Münir Hayri Bey…

Güvendiği bir gazeteciye şunları söylüyordu:

“Sonunda bir inkılap filmi çevirmek kararı verildi…

Senaryo tamamlandığında Atatürk’ü haberdar ettik…

Lütufkâr alâkasını gene esirgemedi...

Elleriyle tashih ettiler ve…

Üzerinde (Bay Münir Hayriye gönderilecek) yazılı bir zarfla…

Başyaver Celâl Bey eliyle senaryoyu bana iade ettiler…”

***

Film bildiğiniz gibi mevzulu bir filmdi…

“Ben Bir İnkılap Çocuğuyum” isimli senaryoda…

Olayın asıl kahramanı bir generaldi…

Atatürk, o rolü özellikle öğretmen haline getirdi…

Senaryonun nasıl düzeltileceğini açık ve net olarak tarif etti…

Senaryoya eklediği şu cümlelere bakar mısınız?

“İnkılabı gelecek nesillere götürecek kıvılcım…

Öğretmenlerden fırlayacaktır…

Tarık'ın bir öğretmen olması daha uygundur…

Ona göre düzeltmeli…”

Ni’tekim düzeltmeler yapıldıktan sonra…

Senaryoda emeği geçenlere…

Şu mesajı yolladı:

“Düzeltmelerden sonra belli ki çok güzel bir film olacak!”

***

Senaryoda aşk hikayeleri yoktu…

Film gerçek anlamda…

Bir öğretmen ailesinin çeyrek asırlık hikayesi kaleme alınmıştı...

Bu hikayenin içine…

Sık sık Atatürk'ün hayatından kesitler…

Sözler, fikirler serpiştirildi…

Münir Hayri’ye göre…

O film…

Bir Türk ailesinin…

İnkılap karşısındaki ömrünün basit bir resmiydi…

***

Garip bir durum daha…

İpek Film Stüdyosu'nda ilk hazırlıklar başladığında…

Recep Peker, CHP’den…

Hasan Reşit de…

Dil Kurumu Genel Sekreterliği’nden ayrıldı…

Çünkü…

Gazi Mustafa Kemal Atatürk hastalandı ve…

Film projesi…

İlk hazırlıklarıyla rafa kaldırıldı…

Merak edenler için özel not…

Recep Peker…

Atatürk ile yaşadığı bir fikir ayrılığından dolayı…

1936’de Genel Sekreterliği görevinden alınmıştı…

***

Bitiriyoruz…

Tahmin ettiğiniz gibi…

Atatürk hastalanır ve film çekimleri durdurulur…

Şimdi diyeceksiniz ki:

“Senaryo nerede?”

Filmin ve senaryonun sonraki akıbeti ise bilinmiyor…

Aslında…

Senaryonun, Milli Kütüphane’de…

Atatürk’ün özel emanetlerinin bulunduğu…

Çift anahtarlı kasada olduğu düşünülse de…

Atatürk’ün ölümü ile bu senaryo unutulur…

1954’de Münir Hayri Egeli’nin yazdığı…

"Atatürk’ün Bilinmeyen Hatıraları"

Kitabında bu olaya genişçe yer verse de…

Kimsecikler…

O senaryoyu bi’daha bulamaz!

Öyle ki…

Atatürk'ün şahsi emanetlerinin bulunduğu…

Milli Kütüphane'deki kasadan da çıkmaz o dosya…

Sadece…

Atatürk’ün el yazısıyla bir özel not bulunur…

Not’da şunlar yazılıydı:

“Münir Hayri filmi çevirme işi ile bizzat meşgul olacaktır…

Hemen Almanya'ya gidecek, senaryomuzu işleyecektir…

Hasan Rıza gereken masrafları benden karşılayacak…”

Nokta…

Hamiş: Atatürk filmi girişimlerinin sonraki başlangıcı Demokrat Parti dönemine rastlıyor… Atatürk’ün hayatını anlatan kurmaca bir film çekilmesini içeren o projede, sinema vasıtası ile Atatürk’ü ve fikirlerini dünyaya tanıtmayı amaçlanıyordu... Filmin fikir babası ve ardındaki irade dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’dı… O Atatürk filmi için iki kez girişimde bulunuldu... Sonunda Atatürk filmi projesini gerçekleştirmek için Amerikalılar’a başvuruldu ama film bi’türlü çekilemedi...

Sonsöz: “Bir devlet başkanı olarak Atatürk’ün çok film seyrettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz… Örreğin Çankaya Köşkü’nde bir sinema salonu olması, İstanbul’dan Köşk’e gönderilen ve hatta Amerika’dan getirtilen filmler bunu doğruluyor… / Ali Özuyar – Tarihçi…”

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz