MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
100 yıllık gurur!
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
10 Ağustos 2022 Çarşamba

100 yıllık gurur!

Neredeyse “bir asır” öncesi…

Takvimler…

9 Eylül 1922 Cumartesi”yi işaret ediyor…

İzmir’den şahane haber geliyor…

Prenses Şehir”

Sokak sokak Yunan çizmesinden kurtuluyor…

Ara sokaklardaki pusular…

Tek tek imha ediliyor…

Yunan kendi kanında boğuluyor kaldırımların üstünde…

Yüzbaşı Şerafettin Bey…

Atının ayaklarına Kordon’da bomba atıldığı için…

Kan revan içinde…

Hükümet Konağı’na sağlam tek koluyla Ay-Yıldızlı bayrağı çekiyor…

Yaşlı gözlerle…

Kurtuluş’un dayanılmaz hazzı yaşanırken…

Aynı anda…

Tam 17 kilometre uzakta…

Sessiz bir “kıvanç” eşsiz bir kahramanlık destanıyla yoğruluyor…

Sabah saatlerinde…

Kurmaylarıyla birlikte…

O günkü adıyla Nif’e (Kemalpaşa) giren Gazi Mustafa Kemal…

Ege’nin incisine ayak basmadan önce…

Soruyor çevresindekilere:

İzmir buradan kaç kilometre?”

Kemalpaşalılar, “25-30 kilometre anca…” diyor…

Başkomutan, kararlı…

Kurtulmuş İzmir”i, bir “kartal” gibi yüksekten görecek illaki…

Soruyor yine çevresindekilere:

Bir tepeden İzmir’e seyretmenin imkanı var mı?”

Nif ahalisi koro gibi bir ağızdan adını veriyor o tepenin:

Belkahve, Paşam…”

Gazi Mustafa Kemal Paşa…

Belkahve'ye hareket emrini veriyor…

Yarım saat sonra o tepedeler…

Yanındakiler…

Körfez’de demirli yabancı gemilerin durduğu Körfezi görür görmez…

Deniz…” diye bağırıyorlar, bi’ağızdan…

Güneş batıyor…

İzmir’in olağanüstü silüeti o gurubun taşıdığı kızıllığın içinde…

Gazi’yi ve kurmaylarını müthiş etkiliyor…

Tam o sırada…

Kadifekale'ye Türk Bayrağı’nın çekildiğini izliyorlar…

Güneş artık iyice alçalmış…

Körfezi'nin mavi-yeşil sularında erimekte…

Gazi ve kurmayları…

Adeta büyülenmiş; Belkahve’den bi’türlü ayrılamıyorlar…

Tam o sırada…

İzmir yönünden bir atlı araba geliyor…

Arabacı çok neşeli; şarkı söylüyor…

Atatürk ile arabacı arasındaki diyalog…

Tarihe geçecek cinsten:

Nereden geliyorsun?”

“İzmir’den… Askerlerimiz Kordon'da geziyor!”

Doğru mu söylüyorsun?”

“Nah, işte İzmir; gidin de bakın…”

Gazi Mustafa Kemal Paşa…

Bi’kez daha İzmir'i dürbünle seyrediyor…

Ardından…

İsmet Paşa'ya dönüyor ve şöyle diyor:

Eğer, bu güzel şehre bir şey olsaydı çok üzülürdüm…”

***

Bu kadim kent var ya…

Bu prenses İzmir var ya…

Nasıl dayandı?

3 yıl, 3 ay 27 gün “işgalci” Yunan çizmesine?

Destan yazarak dayandı…

Can verirken, can alarak dayandı…

9 Eylül 1922 Cumartesi…

Bir milattır…

Aynı zamanda “Kurtuluş’tan Kuruluş’a” uzanan bir destandır…

***

Romanlarda, öykülerde, filmlerde…

Hep “hüzün” ayıdır; Eylül…

Oysa…

Belki de ilk kez acılara ve gözyaşlarına son veren…

100 yıl önceki Eylül”

Güzelim Ege topraklarını…

Destansı zaferle harmanlayıp nasıl da ısıtmıştı…

***

Dalya…” demeye bir ay kaldı…

An itibarıyla…

30 gün sonra…

Bu kadim şehir…

Kısmetse…”

Düşman çizmesinden kurtuluşunun…

100’üncü yılını kutlayacak…

O gün…

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kuruluşu’nun…

İlk adımıdır…

Önce bu güzel kentin 4.5 milyon hemşehrisine…

Sonra da…

Memleketimiz’e kutlu olsun…

***

Bizi heyecanlandıran nedir?

Şudur!

Bu harika şehir…

Bir ay sonra…

Kurtuluş’unun 100’üncü Yılını nasıl kutlayacak?

155 yıllık İzmir Belediyesi’nin…

Bir asırdır yaşadığı ve yaşattığı “En Kocaman Bayram” geldi bile…

Ve bu kocaman bayram…

Bu kenti yöneten 34’üncü Büyük Başkan Tunç Soyer’e nasip oluyor…

Kutlu olsun…

***

Neler olacak, çıtlatayım biraz…

Kutlamaların “görsel roman”dan farksız bir belgeseli çekilecek…

Gelecek kuşaklar…

Bilsin, görsün, yaşasın, bilgilensin diye…

Özel bi’ayrıntı var…

Bundan böyle…

9 Eylül’ün ertesi günü (10 Eylül) etkinlikler sürecek…

Neden?

Çünkü…

Ulu Önder Atatürk…

Yanında Mareşal Fevzi (Çakmak) Garp Cephesi Komutanı İsmet (İnönü) Paşa Garp Cephesi Kurmay Başkanı Asım (Gündüz) Paşa ve karargahı ile 10 Eylül 1922 günü İzmir'e girmiş, burada Fahrettin (Altay) Paşa İle buluşarak doğruca Hükümet Konağına gitmişti…

O zaman…

İzmir’in 9 Eylül Bayramı…

Ertesi gün de devam edecek…

Başkan Soyer…

Kalbimizde kalmasın” diyor ve ekliyor:

Bundan sonra hep böyle olacak... 9 Eylül'ü de 10 Eylül'ü de kutlayacağız…”

Peki, neler yaşayacağız İzmir’in yaklaşan bayramında?

Sayalım…

Gündoğdu'da büyük canlandırmalar ve konserler olacak…

Tam 11 sanatçının şarkıları çınlayacak İzmir akşamlarında…

Performanslar hep İzmir’le sınırlı…

İzmir türküleri… İzmir şarkıları…

Sonra o konserler…

Evladiyelik albüm olacak; İzmir şarkıları ile İzmir aşkına…

Şahane bir sürpriz daha…

İzmir Dünya Barış Ödülü Projesi…

Hayata geçiyor…

Tunç Soyer, üstüne basa basa diyor ki:

Nobel’den sonra en anlamlı ve değerli ödül olması için çalışıyoruz…”

Ve…

İzmir’in 100. Yıl kutlamaları için…

Özel bir ayrıntı…

Kulaklara küpe olsun, diye sona bıraktım…

Başkan Soyer’in o sözlerini:

Son olarak biz 100. Yılı 100 yıl önce düşmanı nasıl denize döktük kutlaması değil, 100 yıldır kesintisiz sürdürdüğümüz barışı anmak istiyoruz… O nedenle tüm anmalarımızın arkasında ana fikir barış olacak, 17 Şubat-4 Mart’ın sonunda İzmir Dünya Barış Ödülü’nü başlatıyoruz... İzmir’i 100 yılın ardından barışı kutlayan bir şehir olarak tanıtmak için Nobel’den sonra en büyük barış ödülünü sunmayı hedefliyoruz…”

Ha’di hayırlısı…

***

Bitiriyoruz…

İzmir’in Reisi Tunç Soyer’e…

Benden “ha’di bakalım” sorusu:

Hem İzmir’in kurtuluşunun hem de Cumhuriyet’in kuruluşunun dalya dedirten tarihlerinde İzmir’in en büyük kamu koltuğunda olacaksınız, kısmetse… Nasıl bi’duygu?”

Sanki, soruya hazırlanmış gibi cevap hazır Başkan’da…

Çok şanslıyım hem de çooook…”

Aslında…

İzmir ve İzmirliler de şanslı…

Bu kentin…

Düşman işgalinden kurtuluşu”nun 100’üncü yılı…

Birbirinden özel kutlama programları…

Masallardaki gibi…

Bir varmış, bir yokmuş…” dedirten…

Bir zaman dilimine yayılıyor…

Tam dokuz aya yayılacak kutlamalar…

İzmirli olmanın tadını çıkaracağız…

***

Nokta…

Hamiş: Şunu unutmayalım… Düşman işgalinden kurtulan bu kentin adına uygun, benzeri olmayan bir marşı vardır… Milli duyguları harekete geçiren o marş, (İzmir’in dağlarında çiçekler açar) diye başlar… Türk Ordusu’nun Kurtuluş Savaşı sırasında İzmir'e girişini konu alan nihavend makamında bir eserdir… Söylerken, dinlerken tüyleri diken diken eder… Ve şöyle başlar: “İzmir’in dağlarında çiçekler açar… / Altın güneş orada sırmalar açar…”

Sonsöz: “Bu kentin bir büyüsü var… Ailem 300 yıl önce geldi, bir daha da gidemedi… / Lucien Arkas – Ankas Holding Yönetim Kurulu Başkanı…)

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 SOKAK
 10 Ağustos 2022 Çarşamba 10:06
Barış kelimesi ancak; “Hangi çiçek, diğerini ‘sarı açtı’ diye ayıplar? Hangi kuş, ‘farklı ötünce’ diğerine yasak koyar? Derisinden, dilinden ötürü öldürülüyor insanlar. Ah insanlar! Her şeyi bulup kendini bulamayanlar.” Charles Bukowski'nin bu dizelerini anlayanların sayısı artarsa... ancak o zaman bir şeylerin düzeleceğine dair inancım güçlenir.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz