MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Bir Döviz Hikâyesi
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
23 Ekim 2021 Cumartesi

Bir Döviz Hikâyesi

Şarkı Önerisi: Money for Nothing / Dire Straits

“Dolar mı kazanıyorsun? Maaşın dolar mı?”

Bu soruyu popüler olmadan yıllar önce benim sormuşluğum var. Şubeden içeri gözüme aşina gelen, üzerinden sanki kamyon geçmiş gibi duran bir vatandaş girmişti. Perişan, saç sakal birbirine karışmış, uykusuz, omuzlar çökük…Direkt odama yöneldi, önümdeki koltuğa çöktü ve ağlamaya başladı.

“Müdüranım bana yardım edin…”

Şubemin önündeki kavşakta görev yapan polis memuruydu. Başka bir bankanın “satsat” ablukasına yakalanmış, konut kredisi kullanmış, müşteri temsilcisinin hem daha ucuz hem daha az faiz ödeyeceksin hem de japon yeni yıllardır yerinde sayıyor dayatmalarıyla TL borçlanacağına Japon Yeni borçlanmıştı. İlk iki sene sorunsuz ödemiş, maaşının sadece dörtte biriymiş taksit tutarı. Kur artmadığından çok kazançlıydı. Ancak önünde daha ödeyeceği 18 yıl vardı. Üçüncü yıla girdiğinde işler karışmıştı, evdeki hesap çarşıya uymamıştı. Japon Yeni değer kazanmıştı ve ödediği taksit maaşının dört katına çıkmıştı, 3-4 aydır ödeme yapamıyordu evi elden gidecekti. Çocuklara karısına ne diyecekti?

“E be polis abi, döviz kazanmıyorsun, gelirin döviz değil nene lazım Japon Yeni? Hayatında gördün mü, yerde bulsan tanır mısın, cebine atar mısın?”

Dövize endeksli krediler bireylere o kadar çok pazarlanmıştı ki, yasa çıkmak zorunda kaldı. Kimse borcunu ödeyemiyordu. Bırakın taksit aşımlarını, ipotekteki evlere el koyup satmaya kalksanız bile borcun ancak dörtte birini kapatabiliyordunuz.

Ülkemin sorunu işte, para işini biliyor sanırsın. En sıkı pazarlığı yapar, elindeki avcundakini hiç bilmediği enstrümanlara yatırır. Komşu oğlu demiştir, otobüste birinden duymuştur. Kısa zamanda köşe olmayı beklerken bir de bakmış varlığından olmuştur.

Kazandığı zamanlarda mangalda kül bırakmaz, sanırsın Dünyanın en iyi yatırımcısı…

Kaybetmeye başladığı zaman acıdır işte, o çaresizlik, işin içinden bir türlü çıkamama durumu. Bankeri, mutluluk çemberi, Çiftlikbankı, Kriptocusu açıkgöz geçinenleri, kurnazlık yaptığını sananları, kestirmeden para kazanmayı hayal edenleri, para yönetiminde tecrübesiz olanları çok mağdur etti. Tercih kendilerinindi. Kendi istek ve arzularıyla bu yolu tercih etmişlerdi. Kendi hatalarının ve sistem boşluklarının kurbanıydılar.

Paranın da bir değeri vardı. O değerin “çok üzerinde” kıymet teklif edenlerin elbet bir falsosu olacaktı. Kaçınılmaz sondu. O paralarla kaçan oldu, başkasına vaat ettiği refahı kendi buldu. Kendi elleriyle buna alet olanlar çok bardak soğuk su içti.

Para Yönetiminde mürekkep yalamış bürokratlar, paranın biliminde çok ileri gitmiş akademisyenler, ekonomistler, iş güç sahipleri, yatırımcılar, parayı bilinçli tüketip yönetenlerin ağızlarının içine bakıyoruz şu ara

“Ne olacak bu doların hali?”

Onların da en az bizler kadar şaşkınlık içinde olduğunu, iyimserlik adına birkaç kelam etmek isteseler de dağarcıklarında bu iyimserlikten pek eser kalmadığını gözlerinden okuyabiliyoruz çoğunun. Alışılmışın dışında, bilimsellikten oldukça uzakta alınan kararlara inanmak çok zor. Kulp uydurmak ise başka bir zorluk.

Döviz kurlarının dramatik yükselmesi yediğimiz içtiğimiz kullandığımız her şeyin maliyetini artırıyor. Enflasyondaki ve maliyetlerdeki kontrolsüz artış ise bizi her geçen gün fakirleştiriyor.

Hayat giderek daha da pahalılaşacak. Maalesef…

Yanlış yatırım ve kurnazlık yüzünden bireysel değil para kaybımız

Rasyonellikten ve bilimsellikten uzaklaştıkça seksen beş milyon hep birlikte TOPLUCA KAYBEDİYORUZ

Cebimizdeki para artık bir yıl önceki aldıklarımıza yetmiyor. Maaşımız, bankada duran paramız birikimlerimiz giderek değer kaybediyor. Alım gücümüz hızlı bir şekilde geriliyor.

Hep birlikte yoksullaşıyoruz. Hep birlikte aynı tünele giriyoruz ve tünelin ucunu göremiyoruz.

Ekonomist değilim, döviz kazanmıyorum. Maaşım döviz değil. Ama ülkemin borcu döviz, ülkem ithalata bağımlı, ülkem işsiz, ülkem aç, ülkem yoksul…

Bolluğun ve müsrifliğin sonu gelmiştir.

Herkes kendi bütçesini mecburen daraltacak. İstek mi ihtiyaç mı listelerini gözden geçirecek. Gıda, giyim, teknoloji israfı yapmayacak. Elindeki malın kıymetini bilecek. Kemerini sıkacak, acı reçeteyi tadacak. Kaçınılmaz son budur.

Umalım da sağduyu ve akıl bir an evvel devreye girsin.

İş bilenler işlerin başına gelsin.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Altan Arslan
 24 Ekim 2021 Pazar 08:21
İş bilenin, kılıç kuşananın... Sözün özü liyakat
 Nilay Sutaş
 23 Ekim 2021 Cumartesi 16:15
Üreten desteklenecek, üretim başlayacak başka yolu yok. İhtiyaç yokken Tüketme kültürü gelişmiş ülkelerde bir cehalet kabul ediliyor. Bunu düşünmeliyiz. Çocuklarımızı, onlara ekonomiyi öğreterek büyütmeliyiz.
 Sezgin Oktay
 23 Ekim 2021 Cumartesi 10:21
Toplumca ekonomik seferberliğe ihtiyacımız var ,israfa son verilmeli.Tabii liyakatlı liderler önderliğinde.
 Vedat Ercan
 23 Ekim 2021 Cumartesi 10:14
Çok yerinde, çok isabetli tespitler ???????????????? Nedense, yorum ve katkılarımı özelden yazma gereği hissettim ?????????
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz