MENÜ
İzmir 18°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Bireysel değil, toplumsal  bir mesele…
Engin ÖNEN
YAZARLAR
13 Aralık 2022 Salı

Bireysel değil, toplumsal bir mesele…

Henüz altı yaşında, anne babası tarafından imam nikahı ile yetişkin bir erkeğe teslim edilen, her bakımdan istismara uğrayan kız çocuğu olayı, ülkenin önemli bir kısmında haklı bir tepkiye yol açtı. Her parti lideri olayı kınayan açıklamalar yaptı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da Adalet Bakanlığı’na yürüyerek hem bu istismarı gündemde tutama ve peşini bırakmayacakları kararlılığını ifade etmeye çalıştı.

Devletin bütün kurumlarıyla ne kadar çürüdüğünü bu olayla daha da iyi görmüş olduk. Zorunlu ilköğretime gitmediği için Milli Eğitim Bakanlığı, 14 yaşındaki çocuğa kemik testinde 21 yaş raporunun verilmesinde hastane veya savcılık, iki yıl önce olay devlete intikal ettiği halde gerekli yasal işlemlerin yapılmaması ve bu kadar ağır şüphe ortada olduğu halde ilgili kişilerin bırakın tutuklanmasını, ifadelerinin bile alınmaması ile Adalet Bakanlığı’nın ve tarikat ve cemaatlerin hiç bir denetimini yapmayıp, bu yapılara her türlü destek sağlayan Diyanet İşleri Başkanlığı görevlerini kötüye kullanmıştır.

Bu vahşeti kınayan mesajlarda genellikle sapkınlık vurgusu dikkat çekmektedir. İktidar temsilcileri de bu yönde mesajları tercih edip, bu türden olaylara birçok ülkede rastlandığını ifade etmektedirler.

Oysaki bu olay, birçok gelişmiş ülkede de rastlanan bireysel bir sapkınlık olayı kategorisinde açıklanamaz. Çünkü belli çevrelerde ve belli normlarla meşru görülen bir olayla karşı karşıyayız. Mevcut devlet normları dışında alternatif, İslamcı bir toplumsal örgütlenmenin ilişkileri içinde olağanlaştırılan bir olay.

Son dönemlerde iyice güçlenen tarikat ve cemaat örgütlenmesi içinde resmi nikahının yerini imam nikahı almaya başlanmıştır. Buna imkan verilince evlenmek için yasaların öngördüğü yaş sınırı ölçüsü de ortadan kalkıyor.

Yine devletin göz yumması ile zorunlu öğretim yıllarında okullara gönderilmeyip, evlere kapatılan veya cemaatlerin kucağına atılan kız çocuğu sayısının giderek arttığı çok bilinen bir gerçek.

Tarikat ve cemaatler, Cumhuriyet dönemi boyunca hiç bu kadar yaygın ve etkili olmamıştı. Devlet tüm kurumları ile tarikat ve cemaatleri besleyerek alternatif toplumsal yaşam alanlarının oluşmasına katkı yaparak kendi normlarını etkisizleştirmektedir. Bunu kolaylaştıran en önemli faktörler arasında pre-modern bu yapıların devlet kurumlarının kontrolünü ellerine geçirmeleridir. Yani devleti cemaatleştirmeleridir.

Erbakan’ın başbakanlığı döneminde ileri gelen tarikat liderlerinin Konut’ta ağırlandığını hatırlıyoruz. AKP döneminde, ne istediniz de vermedik dendiği de herkesin hafızasında henüz. FETÖ örgütlenmesi, bu sürecin ne kadar ileri gittiğini gösteren çarpıcı bir olaydı. Şimdi de başka tarikatlar Milli Eğitimden, Sağlık Bakanlığına kadar çeşitli kurumları çoktan paylaşmış durumda.

Tüm bu gerçekler ortadayken, çocuk gelinler ve çocuk istismarları olaylarını bireysel vakalar olarak görmek, önemsizleştirmekten öteye bir işe yaramaz.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz