MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Çeyrek asır nasıl geçti ‘güneş’siz?
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
24 Eylül 2021 Cuma

Çeyrek asır nasıl geçti ‘güneş’siz?

25 yıl önce bugün, akşam saatleri…

Kültürpark’taki TRT İzmir Televizyonu koridorlarında…

“Zeki Müren” heyecanı yaşanıyor…

Canlı yayın var…

Sanat Güneşi, o sırada 65 yaşında ve çok kilolu…

Durmadan terliyor…

TRT, büyük sanatçıya canlı yayında ödül verecek…

Ajda Pekkan geliyor, saygıyla selamlıyor…

Muazzez Ersoy, elini öpüyor…

İki ünlü assolistin tebessümleri dudaklarında donmuş gibi…

Belki de hissediyorlar, bi’şilerin olacağını…

Spiker Hülya Aydın, en yakınında…

Zeki Bey, O’na doğru dönüyor; “Elimi tut…” diye fısıldıyor…

Öyle kuvvetle sıkıyor ki sunucunun elini…

Kendisine ayrılan koltuğa oturamıyor, ucuna ilişiyor…

Dik durmaya ve gülümsemeye çalışıyor…

Spiker Hülya Aydın’ın kulağına eğiliyor ve…

Fısıldayarak…

“Beni buradan çıkarın…” diyor…

Yoğun makyaja karşın yüzünden belli oluyor yaşadığı ıstırap…

Koluna giriyorlar, yürümeye çalışıyor…

Önce sendeliyor…

Sonra…

Ayaklarını sürüyerek…

Bir adım, ikinci adım derken…

Makyaj odasına ulaştıklarında nefes almakta zorlanmaya başlıyor…

İşte, o saniyeler…

Kalbinin durduğu saniyeler…

Hastaneye yetiştiriyorlar ama kurtaramıyorlar…

Ölüm, Allah’ın emri…

Zifiri bir karanlık çöküyor her tarafa…

***

Ne demişti “sona yakın” bir röportajında?

İmkanı yok, inanmazsınız:

“Bazen ölümü de özlüyorum… (Ölüm özlenir mi?) diyeceksiniz… Elbette özlenir… O beni özlemeden ben yakınlık kurarım, yeter ki, Tanrı O’nun bile hayırlısını versin…”

***

TRT’deki o canlı yayında giydiği…

Siyah ve taşlı kostümün adı neydi, biliyor musunuz?

“Son Gece…”

Buna tesadüf diyebilir misiniz?

***

Şarkılardaki gibi…

“Nasıl geçti habersiz Zeki Müren’siz çeyrek asır?” diyorsak…

Bilin ki…

O emsalsiz ses hala kalplerinizdeki sessizliği bozacak güçte…

Türkiye’nin Sanat Güneşi…

25 yıl önce bugün…

Akşam saatlerinde milyonlarca hayranına…

Son kez “veda” ederken…

Sahne kostümünün adı gibi “Son Gece”nin ebedi karanlığında…

Size, bize, hepimize…

“Gün olur kavuşuruz… / Ecel ayırsa bile… / Mahşerde buluşuruz…” der gibiydi…

***

Zeki Müren’in son 18 yılında…

Yanında hep Göksenin Çakmak vardı…

Göksenin Hoca…

İzmir Alsancak doğumludur; felsefe öğretmenidir…

Aynı zamanda…

Türk Sanat Müziği sanatçısıdır…

Zeki Müren ile 1979’da tanıştı; ölene kadar hiç ayrılmadı…

İzmir’de hastaneye götürülürken bile ambulansta eli elindeydi…

Kitap olacak Zeki Müren’le ilgili anılarının bi’kısmını…

Yıllar önce…

Vesaire org. ile paylaşmıştı…

Pek, kimseler bilmez…

O anıların aydınlığında analım Zeki Müren’i, izninizle…

Göksenin Çakmak anlatıyor:

***

“Adıyla müsemma çok zeki bir insandı… Zeki Bey kadar, kafasında 40 tilki dolaştırıp da kuyruklarını birbirine değdirmeyen başka birini tanımadım… Sanat dünyasında değil de, iş dünyasında olsaydı yine bir numara olurdu... Çünkü zekasını bu kadar iyi kullanan, nerede, ne zaman, ne yapması gerektiğini çok iyi bilen, politikacı müthiş bir adamdı… Kime nasıl davranması gerekiyorsa öyle davranırdı…”

***

“Çok zor bir insandı… Uyuyacağı zaman telefonların fişleri çekilirdi... Gözüne siyah maske, kulaklarına tıkaç, siyah perdeler falan… En ufak bir bardak sesi duysun, evi ayağa kaldırırdı… Herkesin içinde yemek yemezdi... Önce akşam saatlerinde bir de sabaha karşı adeta masayı süpürürdü… Şeker ve gut şikayeti vardı… Çok sağlıksız yaşadı…”

***

“Gece uyuduğunu sanırsınız, bir bakarsınız yeni beste yaratmış... Stüdyoya bavul dolusu bornoz ve havluyla giderdi... Çünkü okurken çok terlerdi… Sabaha karşı terli bornozlarıyla eve gelirdi… Kayıttan sonra üç gün uyumaz, doldurduğu albümü dinlerdi... Ev halkına, şoförüne, hizmetlisine zorla dinletirdi… Dördüncü günün sonunda da iki gün uyurdu…”

***

“Ankara’da bir gazeteci Zeki Bey’le röportaj yapıyor… Tam bitirirken, (Sizin için eşcinsel diyorlar doğru mu?) diye sordu... Zeki Bey’in cevabı aynen şöyle: Hayır... Kim görmüş yatak odasında beni? Renkli bir insanım... Makyaj yapıyorum… Operada, balede de erkekler makyaj yapıyorlar... Onların eşcinsel olduğu anlamına mı gelir? Hayır! 500 kadınla beraber oldum…”

Bitiriyoruz…

Neyle?

“Bak şu Allah’ın işine!” dedirtecek kadar çok özel tesadüfle…

Zeki Müren…

İzmir’deki ilk konserini…

Tarihi Yıldız Sineması’nın açılışında yaptı…

Takvimler 22 Mart 1957’yi gösteriyordu…

O konser…

İzmir Basın Mensupları Derneği’ne gelir getirmesi için düzenlenmiş…

Zeki Müren için kokteyl bile unutulmamıştı…

Hayranlarının izdihamı nedeniyle…

Sinemanın içinde ve dışında büyük kargaşa yaşanmıştı…

Zeki Müren, henüz 26 yaşındaydı…

Ve…

Tarih; 24 Eylül 1996…

Yeri, Kültürpark, TRT Televizyonu binası…

Zeki Müren’in İzmir’deki son durağı…

Kaderin cilvesine bakın…

Sanat Güneşi’nin bu kadim kentteki…

İlk ve son konseri 40 yıl arayla yaşanıyor…

Üstelik…

İki yer arasında 500 metre ya var, ya yok!

Nokta…

Sonsöz: “Şimdi uzaklardasın… Gönül hicranla doldu… Hiç ayrılamam derken… Kavuşmak hayal oldu… / Zeki Müren’in, güftesi ve bestesi kendisine ait Suzinak makamındaki unutulmaz şarkısı…”

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz