MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Eğitimde fırsat eşitsizliği
Filiz SEZER
YAZARLAR
2 Temmuz 2021 Cuma

Eğitimde fırsat eşitsizliği

Öğrencilerin ve velilerin kabusu haline gelen sınavları nihayet geride bıraktık.  Hem lise hem üniversite giriş sınavındaki sorular pek çok eğitimci tarafından “çok zor” olarak değerlendirildi. 1,5 yıldır devam eden pandemide pek çok kişinin can verdiği, maddi ve manevi bunca kaybın yaşandığı, eğitimdeki eşitsizliğin daha önce olmadığı kadar derinleştiği bir döneme denk gelen bu zorlu sınavların en büyük kaybedeni o veya bu kişisi değil bir ülkenin geleceğidir kuşkusuz.

Üniversite sınav sonuçları henüz açıklanmasa da liselere giriş sınavlarının (LGS) sonuçları belli oldu. LGS sınav sonucu analizlerine göre çocukların en başarısız olduğu konu Matematik. Türkiye ortalaması 20 soru üzerinden 4.20 olmuş. En başarılı olunan ders ise Türkçe ve ortalama doğru sayısı 20 üzerinden 9,41. Özetle ülke çocuklarının not ortalaması 10 üzerinden 5 bile değil. Peki sınıfta kalması gereken çocuklar mıdır yoksa bu bırakın PISA sınavı gibi uluslar arası değerlendirmelerdeki başarızsızlığı, kendi verdiği eğitimin sonuçlarını her yıl benzer başarısızlık seviyelerinde alanlar mı?

Analiz sonuçlarına bakmaya devam edelim; 1 milyondan fazla öğrencinin girdiği sınavda bütün soruları çözebilen çocuk sayısı sadece 97 (Sadece 36 il birinci çıkarabilmiş). Oysa mesela matematikten hiç soru bilemeyen çocukların sayısı 72.000 olmuş. Aslında bu sonuçlara çok şaşırmamak gerek çünkü bu sonuçlar eğitimde fırsat eşitsizliğinin net bir biçimde yansıması. Pandemi döneminde daha da derinleşen uçurumların henüz dibini görmemiş beyaz yakalı bir grup olarak çocuklarımızı bu yarışta tutabilmek adına tüm gücümüzü seferber etmeye devam edebiliyoruz (en azından şimdilik!). Aynı rapora göre anne-baba eğitim düzeyleri arttıkça çocuk başarısı da artıyor, en düşük eğitim seviyesi ile en yüksek eğitim seviyesi arasında 120 puana çıkabilen farklar görülüyor. Eşit ve adil şartlarda hazırlanılmayan bu yarışta her çocuğun benzer bir performans göstermesini zaten beklemiyorduk, öyle değil mi?

Elbette söylemeye çalıştığım belli ek ve özel desteklerden yararlanmamış çocukların başarısızlığa mahkum olduğu değil. Kısıtlı imkanlarıyla başarılı bir eğitim hayatı sürdüren çocuklarımız bu ülkenin gurur kaynaklarıdır. Ancak hayalini kurduğumuz dünyada herkes eşit şansa sahip olmalıdır ve olumlu istisnalar bir argüman olarak kullanılmamalıdır.

Her sınav sonrasının en klasik kaberlerinden biridir bilirsiniz, şu yerde çobanlık yapan (veya herhangi bir yerde çalışan – özetle özel bir hazırlanma şansı olmayan) çocuk bütün soruları tam bildi diye. Bu gelenek bu sınavda da devam etti; Suriyeli bir çocuğumuzun sınav birincileri arasına girmeyi başardığı haberlerini de okuduk. Bu haberler bir yandan umut verici bir müjdeyi verirken diğer yandan “aslında isteyen herkes başarılı olabilir, sen yeterince çabalamadığın için yapamıyorsun” alt metnine sahip olabiliyor. Mevcut zor şartları içinde büyük başarılar elde etmiş çocuklarımızı hepimizin yürekten kutladığına eminim ancak birkaç tekil örnekten yola çıkarak sistem sorununa bahane yaratan dilden uzak durmak gerektiğini es geçmemek gerek.

 

Bu sınavlardan iyi bir puan alan çocuklar için de durumun ileride de çok parlak olmayabiliyor. Ülkenin en iyi üniversitesine giden Boğaziçili gençlerin malum durumu, gençlerin yaşadığı haksız şiddetin dışında pek çok aile için de büyük bir hayal kırıklığı yaratıyor. Hal böyle olunca gelecekte hak ettiğini bulamayacağından emin olan çocuklar bir mücadele içinde bulunmaktansa kolay yoldan para kazanmayı veya ilk fırsatta daha iyi bir yaşama sahip olabileceğini düşündüğü bir ülkeye kaçmayı düşünüyor.

Her şeyin başı olduğu söylenen sağlığın ne kadar da pamuk ipliğine bağlı olabildiğini bu pandemi döneminde öğrendik. En temel ihtiyacımız, yaşadığımız sürece insan onuruna yaraşır bir şekilde eşit ve adil bir hayat sürebilmektir. Bunun temelinde ise tam anlamıyla tesis edilebilmiş bir adalet sistemi gereklidir. Ancak adalet dediğimiz şey tabaktakilerin bir kısmını afiyetle yiyip beğenmediğiniz geri kalanını geri gönderebildiğiniz bir şey değil. Paket olarak geliyor ve bu paketin içeriğini içselleştirmek gerekiyor. Ülkenin toplam gelir paylaşımı arasındaki devasa farklardan hak savunucuların yaşadığı zulme, eğitimdeki fırsat eşitsizliğinden toplumsal cinsiyet eşitsizliğine birbirinden tamamen farklı görünen olaylar aynı görünmez bağlarla adaletsizlik zemini üzerinde birbirine bağlanıyor.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz