MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Erdoğan’ın 'uzlaşı'sı ve İzmir’deki kriz masası!
Ender ALDANMAZ
YAZARLAR
9 Kasım 2022 Çarşamba

Erdoğan’ın 'uzlaşı'sı ve İzmir’deki kriz masası!

Seçimlere 7 aylık bir süre kala iktidar ile muhalefet kendi denklemleri içerisinde stratejilerini oluşturuyorlar. Kartlar yeniden karılıyor, eski alışkanlıklar ve söylemler cepte tutulsa da dönemsel olarak bir kenara da itilebiliyor.

Kılıçlar çekilecekse seçim sonrası çekilecek gibi görülüyor.

İktidarın kendilerine bir seçim kadar yakın olduğunu düşünen muhalefetin hazırlığı, devleti yönetecek kadrolar ile ilgili olduğu görülüyor. CHP’li Özgür Özel’in ilk kararnamede 2 bin bürokratın görevden alınacağını açıklaması muhalefetin bu konudaki hazırlığını ve ciddiyetini gösteriyor. Muhalefet bu adımları atarken iktidar da boş durmuyor. Eğer ki iktidar değişmez ise iktidarın değişeceği korkusu ile muhalefete yakınlaşan bürokratların seceresinin tutulup tutulmadığını seçim sonrası kararnamaler ile göreceğiz.

Bunlar yaşanırken seçim stratejisi konusunda pandoranın kutusu ise yavaş yavaş açılıyor. Kılıçdaroğlu’nun “başörtüsü” konusundaki özeleştirel tutumu ve attığı siyasi uzlaşı adımlarına Erdoğan’ın nasıl hamle yapacağı merak konusuydu.

İktidar cephesi artık seçim stratejisini belirlemiş durumda. Erdoğan’ın kurduğu seçim kampanyası ekibinin, muhalefet ile gerilimi azaltan bir politika izlenmesi noktasında Erdoğan’ı ikna ettiği görülüyor. TOGG açılışı, Türkiye Yüzyılı kampanyası ve bu kampanya toplantılarına muhalefet liderleri ile muhalif medyadan kişilerin çağrılması, Mahir Ünal’ın “görevden affını istemesi”, HDP ziyareti partinin yeni bir imaj değişikliğine gittiğini gösteriyor. Erdoğan’ın 2002 yılında başbakan seçildiği dönemde kullandığı “muhafazakar devrimci” kavramının yeniden raftan indirildiğinin altını çizmek gerekiyor. Seçim öncesi kurulan halkla ilişkiler kampanyasının tutup tutmayacağını seçim sürecinde izleyip göreceğiz.

EN BÜYÜK HANDİKAP SİYASET YAPMA ALIŞKANLIKLARI
Ancak AK Parti cephesinde bu strateji ile ilgili handikaplar da bulunuyor.

En büyük handikap ise 2015 seçimlerinden bu yana muhalefete karşı kullanılan beka ve milli güvenlik dili… AK Parti’nin uzunca bir dönemdir muhalefete karşı kutuplaştırıcı bir dil kullandığını söylesek yanlış olmaz. Bu biçimiyle 2018 seçimlerini kazansa da alınan oya bakıldığından bu zafer parlak bir zafer değildi. Bu dilin muhalefet tabanını hedef alan topyekun bir biçime dönüştüğünde 2019 yerel seçimlerinde olduğu gibi geri tepebileceğini de gördük. –Örneğin Erdoğan, ikinci İstanbul seçiminde ‘bu seçim Sisi ile Mursi arasında bir seçimdir’ bile demişti- Kendisini muhalif olarak tanımlayan kitleler, 2019’da iktidarın kullandığı kutuplaştırıcı dile itiraz ederek kenetlendiler. Hükümet muhalif tabanı dışladığı zaman bu seçmenler kararsız dahi olsalar harekete geçip sandığa gidebiliyorlar. Bu durum muhalefet için avantaj, iktidar için artık bir dezavantaj… Ayrıca kararsız seçmen bloğunun yüzde 20’lere vurduğu ve bu kitlenin yüzünü uzlaşı dili kullanan partilere dönebileceğini söylemek de gerekiyor. İktidarın bundan ders alıp almadığını ise bu seçim sürecinde kullanacağı dil ile göreceğiz. Diğer yandan Erdoğan’ın aksine iktidardan nemalanan sosyal medya trolünden akademisyenine, köşe yazarından bürokratına kadar çok büyük bir kitle bulunuyor. Keza İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ve de yerel siyasetçilerin bir yoğurt yeme şekli de var. Bunu dizginlemek o kadar kolay olmayabilir. Hatta Kılıçdaroğlu’nun uyuşturucu ile ilgili açıklamasının ardından Emniyet ve Jandarma tarafından gösterilen reaksiyon bu stratejinin sınırlarını da bize gösteriyor.

KRİZ MASASI ÖRNEĞİ
Bir alışkanlık örneği olarak… İki vatandaşımızın hayatını kaybettiği Buca Depremi’nde oluşturulan kriz masasına İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in çağrılmaması konusu da bu alışkanlıklarla alakalıdır. Meydana gelen depremde herkesin kriz masasında olması ancak kentin Şehr-i Emini’nin masada olmaması ve sonrasında gösterilen refleksler siyasi alışkanlıkların kolay kolay atılamayacağının da göstergesidir. Diğer yandan Soyer’in de deprem sürecinde alanda görülmediğini ve en kötü İZUM’da alternatif bir toplantı dahi organize etmediğini de altını çizmek gerekiyor. Öyle ki davet konusunun bazı muhalif medya içinde haber haline getirilmese Soyer’in bu durumu ne kadar umursayıp umursamadığını dahi sorgulayabiliriz. Sadece durumdan çok üzgün olduğunu açıkladı, hepsi o kadar… Kısacası iktidar tabanın, bürokrasinin hatta ittifakların kucaklayıcı bir dil oluşturması o kadar da kolay değil. 7 yıldır oluşturulan bir sistem ve siyaset yapma alışkanlıkları var. Frene basılsa dahi kamyonu durdurmak zor olabilir.

Erdoğan’ın bu stratejiye yönelmesinin bir diğer nedeni de merkez sağda yeni bir partinin kurulması ve bu partinin merkez sağ oylarını toparlama olasılığı… Erdoğan’ın stratejisinin arka planında artık kendisine en büyük tehlikeyi artık İYİ Parti olarak görmesinden de kaynaklanıyor olabilir. Olası bir seçim kaybında seçimden ana muhalefet olamasa bile kazanan İYİ Parti olacaktır. Bir değişim durumunda iktidar ortağı olacak olan İYİ Parti’ye özellikle AK Parti tabanından bir güç kayması olasılığı oldukça yüksek bulunuyor.

Toparlarsak;

-Ekonomik kriz ile yara alan Erdoğan iktidarının “dönemsel uzlaşı” siyaseti ile zarar gören imajını yeniden toparlamak istediği görülüyor.

-Erdoğan seçim dönemi olmasa dahi her zaman siyasetini seçim üzerine yapıyor. Son 1 yılda tüm stratejisini muhalefetin politika yürütmemesi üzerine koyan Erdoğan’ın yeni siyasal söyleminin bir seçim taktiği mi yoksa yeni dönemin stratejisi mi olup olmayacağı ise belirsizliğini koruyor. Erdoğan’ın bugüne kadarki siyasi hayatına bakıldığında bunun bir seçim taktiği olabileceği daha ağır basıyor. Çünkü Erdoğan’ın tüm stratejisi seçim kazanma üzerine kuruludur.

-Erdoğan’ın yeni seçim hamlesi zaferi kazanacağından neredeyse emin hareket eden muhalefetin yarattığı boşluktan da kaynaklanıyor. Muhalefet henüz ne bir söylem ne de bir stratejisini kamuoyuna sunmuş değil. Muhalefet istediği değişim havasını ülke genelinde oluşturamayınca Erdoğan için yeni bir halkla ilişkiler kampanyasının önü açılmış oldu. Uzlaşı konusu da aslında muhalefetin mottosu iken Erdoğan bu mottoyu kendisine çevirmeye çalıştığı görülüyor.

-Tüm bunlar olurken ne iktidar ne muhalefet ekonomiyi konuşuyor. Vatandaş da işçi de patron da yüksek enflasyon altında resmen eziliyor. Doğru dürüst yenecek bir peynirin kilosunun 120 TL olduğu bir ortamda ekonomi ile ilgili tek bir reçete sunulmaması hem muhalefet hem de iktidar cephesinden en büyük handikap olarak görülüyor.

- Seçimin en kritik iki halkasının HDP’nin kapatılma davası ve Sedat Peker’in seçimden iki ay önce yapmayı duyurduğu açıklamaların olacağı düşüncesindeyim. Bu iki nokta seçimin kaderini değiştirebilecek düzeyde olabilecektir.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz