MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Ermeni çetelerin katlettiği aileler: Yetim Mirza’nın öyküsü
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
28 Eylül 2022 Çarşamba

Ermeni çetelerin katlettiği aileler: Yetim Mirza’nın öyküsü

Gerçek bir öykü... Birinci Dünya Savaşı.. Bitlis... Güroymak İlcesi... Aşagı Mohr Köyü... Minik Mirza (Rıza Dölen) yedi yaşında. Altı kızkardeşi var, hepsi, tüm çevre köyler dahil, Ermeni çeteler tarafından öldürülmüş, soykırıma uğramış, ailenin tek erkek çocuğu ve bu soykırımdan kaçabilmiş, hayatta kalabilmiş tek çocuğu, ailenin tek üyesi Mirza. Ermeni çeteleri Türk/Kürt demeden her köye saldırıyor, yakıp yıkıyor, soykırım yapıyor, herkesi öldürüyorlar. 

Nancy Pelosi’nin Ermenistan’a gidip timsah gözyaşı akıttığı bu günlerde ise ben tesadüfen Aşağı Mohr Köyünden rüzgarın İzmir’e attığı bu yapayalnız yetimin acı dolu öyküsünü annem gibi sevdiğim, çocuklarımın doktoru, gönüllü anneannesi, Ege Üniversitesinin hocalarının hocası Prof. Dr. Türkan Süren’den dinliyorum. Hocam kendi yaşam öyküsünü anlatırken bu soykırım öyküsüne tesadüfen kulak misafiri oluyorum... 

Demek ki oy peşi koşan Batılı siyasetçilerin bağırmasının tersine asıl soykırımı Türkler değil, Ermeni çeteler yapmış, kadın çocuk demeden saldırıp kasıtlı öldürmüş, yolda yürürken (tehcir) diğer nedenlerle değil... Ah Dünya... Bir noktaya ayrıca dikkat çekmek isterim. Başlık dahil ‘Ermeniler’ demiyorum, ‘Ermeni çeteler’ diyorum, tüm Ermeni kardeşlerime genellemiyorum. Çünkü Ermeni çetelerin yaptığı soykırımdan tüm Ermeni halkı sorumlu tutulamaz, Birinci Dünya Savaşında Osmanlı’ya hainlik yapıp köyleri yakıp yıkan, soykırım yapan o zamanki Ermeni çetelerdi, tüm Ermeni halkı değildi, bugünün Ermenileri bugünkü söylemlerinden sorumlu yalnızca...

Gelelim yetim Mirza’yla nasıl tanıştığıma... Sevgili Türkan hocam bana kendi babasını anlatıyor, yani Mirza’yı, anasız, babasız, kardeşsiz, yetim büyüyeni, biz çay içerken. Babası Mirza’nın kendi yetim olduğu için çocuklarına ne kadar düşkün olduğunu anlatıyor. Ve nasıl yetim kaldığını, laf lafı açınca, siyaset yapmıyor... Yetimin öyküsü şöyle başlıyor: Ermeni çeteler Güneydoğu’da köyleri basıp bir tek kişiyi bile sağ bırakmamacasına, kasıtlı öldürürken tek erkek çocuk diye babası Mirza’yı alıp Diyarbakır’a sonra da Bağdat’a kaçırıyor. Altı kız kardeş ve anne köyde kalıp Ermeni çeteler tarafından katlediliyor... Mirza’nın şansı tek erkek çocuk olması... 

Ancak, Mirza’nın babası, Türkan hocamın dedesi Çanakkale Savaşı’na çağırılınca yedi yaşındaki Mirza’yı handa tek başına bırakıp savaşa gidiyor. Yıl 1915. Sehit düşüyor. Ağıt gibi bir öykü yani... Vatanımız böyle özverilerle kurulmuş... Çocuk 7 yasinda tek basina bir handa. Kazim Karabekir tüm Anadolu’yu dolaşıp soykırımdan, savaştan geride kalmış bu yetim şehit çocuklarını topluyor. Istanbul’a getiriyor. O zamanki ismiyle ‘Darüleytam’a yerleştiriyor. Darül: ev kapı, Eytam: yetimler anlamına geliyor. Yetimler evi, yetimler yurdu veya kapısı... 

Mirza orada Sanat Okulunda okuyor. Oradan mezun doktor, mühendis de var ama Rıza futbola meraklı, futbol nedeniyle üniversiteye gidemiyor, usta bası oluyor. Ancak iyi bir ustabaşı, Eskisehir tayyare fabrikasında usta başılık yapıyor. Tatar kökenli bir kızla evleniyor. 3 çocuğu oluyor, iki oğlan, bir kız. Kızı Türkan Süren hocam. Tayyare fabrikasında usta başıyken Almanya’da uzaktan egitim ile mühendislik okuyor ama bu defa da 2.  Dünya Savaşı çıkıyor ve eğitimi yarım kalıyor. 

Rıza aldığı dersler nedeniyle hava astsubay okuluna öğretmen oluyor. 2. Dünya Savaşı esnasında Diyarbakır’a tayin oluyor.  O yıllarda tüm askeri okullar Diyarbakır’da.  Savastan sonra tekrar Eskişehir’e dönüyor. Hava Harp Okulunda resim öğretmeni olarak devam ediyor. Hava Harp Okulu İzmir’e gelince onlar da İzmirli oluyor. Türkan hocam ortaokul, lise ve üniversiteyi İzmir’de okuyor. Ağabey ve erkek kardeşi ise İTÜ ve ODTÜ mühendisliği bitiriyor. Kendisi yetim büyüyen Mirza çocuklarını bağrına basıyor, hiçbirşeylerini eksik etmiyor... 

Hocamla sohbete devam ediyoruz. Bugün dahil savaşların yakıp yıktığı dünyamızda düşmanlıklar, hainler, kan dökmeyi seven acımasız çeteler, kandan beslenen silah tüccarları olduğu kadar çocukları koruyup kollayan, ortada bırakmayan Kazım Karabekirler ve atalarımız gibi güzel yürekli, savaşa karşı, barış yanlısı milyonlarca insan da var. Anadolu’muzun yüzlerce yıllık mozaiğinde, geleneklerimizde Türk/Kürt/Rum/Tatar/Balkan/Girit vb insan ayırtetmeden acılarımızla birbirimizi kucaklamışız, sevmişiz, saymışız, sahip çıkmışız, kötüye pabuç bırakmamışız... 

Bizlere bu önyargısız sevgi geleneklerini aktaran ve bugünlere gelmemizde payı olan tüm atalarımıza şükranla, ışıklar içinde uyusunlar derken barış, dostluk ve sevginin her daim kalıcı olmasını diliyoruz. Gün, barış yanlısı, sevgi yanlısı olanların bir araya gelip sesini yükselteceği gündür, Nancy Pelosi gibi savaş çığırtkanlarına susmanın, seyirci kalmanın günü değildir diye bitiriyoruz... 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Ayşe Akköseoğlu
 4 Ekim 2022 Salı 16:23
Gerçekler kalıcıdır, sevgi iyileştiricidir. Çok güzel bir paylaşım.
 Yurdanur Dörtkardes
 28 Eylül 2022 Çarşamba 23:04
Nurlarda yatsın Eniştem teyzemin eşi Rıza Dolen çok aydın ve muhterem bir insandı.Okumaya ve ideal bir Türk genci olmamızda çok emeği vardır.Ablam Türkan Süren ise idolümuz olmuş iyilik ve dürüstlük timsali biridir.Omru uzun ve sağlıklı olsun.
 Melek Akbaş
 28 Eylül 2022 Çarşamba 22:15
Her zamanki gibi doğruların peşinde. Kaleminize sağlık.
 Yılmaz Erbay
 28 Eylül 2022 Çarşamba 21:08
Anlattıklarını gerçeğin ta kendisi.Anadolu insanını yalanlarla birbirine düşürmek isteyen hiç kimse başarılı olamayacak.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz