MENÜ
İzmir 15°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Halil İbrahim
Rifat ÖZER
YAZARLAR
5 Eylül 2021 Pazar

Halil İbrahim

Bir büyük orman sever… Dinlemeye doyamadığımız bir büyük sanatçı...

Dokunaklı, doğal ve içten bir ses,

Musa Eroğlu…

Hele de, bir ‘Halil İbrahim’i var ki,

türküsü de, öyküsü de... hüzünlü !

Terzi Fikri’li Fatsa’da, 1931’de doğdu.

Siyah kıvırcık saçları... Siyah takım elbisesi, kravatı ve her daim boyalı ayakkabılarıyla… Janti bir erkekti,

Halil İbrahim !

Saat ve gramofon tamiri ile uğraştığı, küçük bir dükkanı vardı. Sabah işine, akşam evine giden, düzenli bir yaşamı vardı…

Komşu köylerden bir kıza gönül verdi.

Kızın da gönlü… ondaydı !

İki gönül bir olunca samanlık seyran olur ya... Babası vermeyince kaçıp evlendiler. Biri oğlan, biri kız, iki çocuk sahibi oldular.

***

Çağı gelmiş, 1951’de askere gitmiş, kötü yazgısı da... bundan sonra başlamıştı !

Eline meçhul birinden, bir mektup geldi. Mektupta yazılanlar doğruysa eğer, zalimceydi... Kayınpederinin, karısını

başka biriyle evlendireceği, zilyedi olduğu tarlasının bir kısmının da, komşusu Ağa’nın tarlasına katılacağı... yazılıydı !

Halil İbrahim, beyninden vurulmuşa döndü. Doluya koydu almadı,boşa koydu dolmadı. Sonun da çareyi... firar etmekte buldu !

Firar, o zaman da… bu zaman da, etik olarak ağır bir kusurdu ve zaten de suçtu !

Peşine düşüldü… yakalandı.

Telefon direğine bağlanıp feci şekilde dövüldü... Aklı da artık, gel-git oldu !

Askerliğe döndü... Sonunda terhis oldu.

Gerçekten de babası… karısını Terme’de birisiyle evlendirmiş, çocuklarını da alarak gitmişti. Halil İbrahim... artık yapayalnızdı !

Dükkanını kapatmış, ormandaki kulübesinde, yaşamaya başlamıştı... Toplumdan kopmuştu. Oysa, o eski yaşamı ne de güzeldi : insanlar evine gelir, taş plakları dinlerler, gazete okurlar, güncel konularda da… sohbet ederlerdi.

Ama, o eski Halil İbrahim yoktu artık.

Şimdi sadece, Cemal dayı ve Dursun amcaya giden- gelen biri vardı !

12 Eylül darbesi öncesiydi...

Teröristler yüzünden insanlar dışarı çıkamaz, fındık toplamaya gitmeye bile korkarlardı. Bu sıralarda evi de kundaklanmış… ancak gramofon, masa gibi bir kaç parça eşyasını kurtarabilmişti !

Evi yanınca artık ormanda yaşamaya başlamıştı. Bir gece çok şiddetli yağmur yağmış, sırılsıklam olmuştu…Dayanamayınca, gece Dursun amcanın evine gitmiş, uyuduklarını görünce de, rahatsız olmasınlar diye samanlığa girip, belinde tabancasıyla, derin bir uykuya dalmıştı...

O sırada teröristler bir öğretmeni şehit edip, dağa çıkmışlardı. Jandarma her yeri didik didik ararken, samanlığı da girmiş,

Halil İbrahim uyandırılınca başında onları bekler... bulmuştu.

Dursun amca ve ailesi, zararlı biri olmadığını, evlerine rahatça girebilen tanıdıkları olduğuna, onları ikna etmişti.

Ne varki, Halil İbrahim 29 yıl önceki o

ağır travmayı... bir türlü unutamıyordu.

Korktu ve silahsızca kaçmaya başladı!

Durması için... havaya ateş edildiyse de,

o kaçmayı sürdürdü ve deredeki dal köprüden atlayarak orman tarafına geçti. Karşıdan gelenler onu kaçak sanıp ateş açtılar... Başından vuruldu, kayaların üzerine düştü... Öldü !

***

Dursun Ali Akınet... ölümü, türküleşen

şiirinin dörtlüklerinin birinde anlattı :

*Derede su durulur

*Daldan köprü kurulur

*El yerine vurulur

*Aslan be Halil İbrahim

Cenazesine katılanlar 3-5 kişiydi.

Oğlunu çağırmışlar… gelmiş de,

kırgınlığından babasının eşyalarını bile almak istememiş... gitmişti !

Şiir türküleşip yaygınlaşınca...

Sahiplenmeye başlamışlar ama,

Artık yoktu ki… Halil İbrahim !

İyi Pazarlar...

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz