İklim samimiyet işidir

Bu yıl sivil toplum nöbeti nedeniyle ülkenin ve Ege Bölgesinin çeşitli noktalarındayım. Köylülerle sohbeti sevdiğimden ve de bu dönem gerçek gıda ile köylerde kurulacak toplum birliklerini çok önemsediğimden küresel iklim krizini doğrudan hissediyorum.

Her konuda olduğu gibi iklim değişikliği konusunda da bütün meselenin samimiyet olduğuna inanırım. Toplumsal sorumluluk kadar kişisel sorumluluk da isteyen bir konu bu. Yani güneyden kuzeye doğru çölleşme alametleri artarken su çokmuş gibi her yeri çim döşemek her evin bahçesine havuz yapmaya çalışmanın açıklaması akılsızlık değilse samimiyetsizlik olmalı…

Kişisel sorumsuzluk konusunda bizden beterleri doğumuzda ve güneyimizdeki ülkelerde çokça bulunur, batımızdaki ülkelerde daha sorumlu insanları görürüz. Bakın İsveç 2025’ten itibaren ülkenin her yerinde sigara içmeyi yasakladı. Bunu halka rağmen mi yapıyorlar? Elbette aklın yolu bir diyerek alıyorlar bu kararı…

Haber dinlemeye hâlâ merakınız ve mecaliniz var ise geçen haftaki G-20 Liderler Zirvesini izlemişsinizdir, COP-26 Zirvesini de izliyorsunuzdur. Ev sahibi İtalya’nın lideri Pazar günü önemli bir açıklama yaptı. G20 Zirvesi’ne katılan liderlerin iklim değişikliği ile mücadelede anlaşmaya vardığını bildiren İtalya Başbakanı MarioDraghi, “G20 Liderleri küresel ısınmayı 1,5 derecede sınırlamayı taahhüt etti” dedi. İngiltere Başbakanı Boris Johnson ise “BM İklim Değişikliği Konferansı (COP26) başarısız olursa, her şey başarısız olur” uyarısında bulundu.

Samimiyet deyince ülke çıkarları her şeyden ileri gelir ve dış politikada samimiyet olmaz bilirim. Draghi’nin Rusya ve Çin'in de küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlandırılması için gösterilen bilimsel kanıtları kabul ettiklerini açıklamasını gülümseyerek dinledim. Draghi de İtalyanlara özgü bir muziplik yaptı bence ve “Bu iki ülke için ciddi fedakarlıklar içeriyor, tutması kolay taahhütler değil. Çin dünya çeliğinin yüzde 50'sini üretiyor, birçok santral kömürle çalışıyor. Bu zor bir geçiş” dedi.

Malum bugün de İskoçya’da COP 26- BM İklim Değişikliği Konferansı başladı. İngiltere Başbakanı Boris Johnson COP26’nın başarısız olması durumunda “her şeyin başarısız olacağı” uyarısında bulundu. Bu kişinin her dediğine doğal olarak inanmam ama karbon emisyonlarını yarıya indirme ve küresel sıcaklık artışlarını 1.5 derece ile sınırlandırma hedefine ulaşabilmek için acilen harekete geçilmesi şart. Johnson’un dediği gibi “Bunu ertelememiz için herhangi bir geçerli mazeret yok” dedi.

Johson’un şu sözüne katılmamak elde mi: COP26’da bunun için çaba harcanacağını belirten Johnson, şimdi harekete geçilmezse gelecekte Paris Anlaşması’na “insanlığın sorunlara gözlerini açtığı an” olarak değil, “ürktüğü ve yüz çevirdiği an” olarak bakılacağını ifade etti. Johnson, “Glasgow başarısız olursa her şey başarısız olur” diye konuştu.

Başta da yazdığım gibi en önemli mevzu samimiyet. Johnson da bu samimyetten yana… Paris Anlaşması'nda belirlenen küresel ısınmasının 1.5 derece ile sınırlandırılması konusunda “Bu konuda kendimize dürüst olmalıyız ve bu umudu canlı tutmalıyız” diyor. Ama bunu başta İngiltere olmak üzere kimlerin samimiyetle uygulayacağını göreceğiz.

Dün açılan COP26 İklim Zirvesi’ni hem dünya hem de ülkemiz açısından dikkatle izlemek zorundayız. Dünyanın her yerinde olduğu gibi bizde de, seller, orman yangınları ve rekor sıcaklar ve rekor soğuklar yaşanmaya başladı ve yaşanacak. Bunların hepsi iklim değişikliğinin yıkıcı etkileri.

Not düşmek adına yazalım: Tarihin önemli bir noktasında duruyoruz. İnsanlık kesin ve net seçimlerle karşı karşıya. Hızlı ve büyük bir emisyon azaltımına ulaşmak veya insanlığın bu gezegende kasvetli bir gelecekle karşı karşıya olacağını kabullenmek arasında bir seçim yapmak zorunda…