Bugün de çok değerli bir kitaptan söz edeceğim.
Yakın Kitabevi ve yayınları kentimize, ülkemize önemli hizmetler sunuyor. Karşılaştığım hemen her Yakın imzalı kitap aydınlanmaya katkı veriyor. Aldığım kitapların kapak tasarımı, dizgi ve görsellerin profesyonelce hazırlandığını görüyor ve İzmir adına seviniyorum…. Çünkü estetik ve okunabilir bir kitap sunmak yayınevinin sorumluluğundaki bir iş.
Yakın’dan yeni çıkmış bir kitaptan söz edeceğim bugün sizlere…
İzmir’de çok da bilinen bir kimlik olduğunu söyleyemeyeceğimiz Bekir Behlül Bey’in hayatının önemli bir aşaması olan “hukuk gazetesinin” öyküsü ile karşı karşıyayız yeni kitapta…
Yıllar sonra bir kahramanın hakkının teslim edilmiş olması ne güzel.
Bu kitapla 116 yıl önce İzmir’de yayımlanan Mizanü’l-Hukuk gazetesi, tarihin derinliklerinden gün yüzüne çıkıyor.
Konuştuğum hukukçu dostların da katıldığı gibi İzmir Barosu Kurucusu Bekir Behlül Bey’in ilk 50 nüshasını kendi çabasıyla daha sonraki nüshalarını baro yayını olarak yayımlamasının üzerinden geçen sürede birçok yazı hâlâ güncelliğini korumaya devam ediyor.
Mizanü’l-Hukuk gazetesinin, 1908 yılında başlayan hukuk mücadelesi bugün çok daha önem kazanmışa benziyor. Bu önemli hukuk gazetesini tarihin tozlu raflarından çıkaran Baha Coşkun, Fadime Ersin ve Hamit Erdem yoğun bir çalışmanın ardından Türkçeye çevirerek okurla buluşturmuşlar. Kendilerini kutluyorum.
Kitap Osmanlı İmparatorluğu'ndan Türkiye Cumhuriyeti'ne uzanan bir zaman diliminde yaşayan sıra dışı bir dava vekili, hukukçu, belediye başkanı, yazar ve toplum önderi Bekir Behlül Bey'i ve onun öncülüğünü yaptığı bir “hukuk gazetesini” unutulup kaldığı yerden çıkartarak bir nebze de olsa kamuoyu önüne sunmayı amaçlıyor.
Bekir Behlül Bey, farklı görevleri ve toplum üzerindeki etkisiyle dikkat çeken bir kimlik.
Hem Osmanlı hem de Cumhuriyet dönemlerinde aktif bir rol alarak, hukuk alanında önemli katkılarda bulunmuş ve toplumun çeşitli kesimlerinde iz bırakmış. Çalışmada, Bekir Behlül Bey'in yaşamı, kariyeri ve toplum üzerindeki etkileri incelenmiş, ayrıca onun öncülüğünde yayınlanan “Mizanül hukuk” (Hukukun Terazisi) Gazetesinin tarihçesi ve içeriği ele alınmış.
Kitabın Orhan Gazi Ertekin tarafından hazırlanan sunuşundan bir bölüm aktarmak istiyorum:
Çalışmada en görünür olan İzmir ve kültürel yakın çevresini etkileyen ve ondan etkilenen bir “avukat düşünürün”; Bekir Behlül Bey’in bir döneme ait düşünceleri ve buna dair yazıları ve faaliyetleridir. Fakat onun biyografik bazı izlerini de takip etmemizi mümkün kılan bir izlek de sağlıyor onun yazıları. Adliye kâtip ve başkatibi, avukat, İzmir Barosu’nun kurucu başkanı, Karşıyaka ilçesi belediye başkanı vb. gibi toplumsal ve siyasal tarihin içinde önemli sıfat ve konumları taşıyan bir aydın Bekir Behlül, eşkıyalık tarihinde önemli yere sahip olan Çakırcalı Mehmet Efe’nin avukatlığını yapmış örneğin.
Bekir Behlül Bey’in daha ilk anda oldukça merak ve heyecan uyandırıcı başka özelliklerinden de bahsedilebilir: “İlk Türkçe hukuk gazetesi”nin sahibi ve başyazarı, hatta neredeyse ilk “Yurttaşlık bilgisi hocası”, “seküler hukuk düşüncesinin önemli taşıyıcılarından”, “hukuku sokağa; asıl sahiplerine taşıyan ilk hukukçulardan” vs. vs. gibi giderek daha vurgulu tarifler de yapmak mümkündür. Bu açıdan elinizdeki çalışma sadece benim gibi bir tarih meraklısı ve bugün avukatlık yapanlar açısından değil aynı zamanda tüm yurttaşlar bakımından da meraklı ve heyecan verici bir ilgiye sevk edecek kadar önemli bir içeriğe sahip.
Bugünün yurttaşı ve bugünün sokağını bundan bir asır öncesine bağlayan pek çok şey var yayınlanan yazılarda. Deyim yerinde ise Bekir Behlül Bey’in sesi hâlâ dolaşıyor İzmir’in sokaklarında bile denilebilir. Bekir Behlül Bey’in başlıca yazılarıyla öncülüğünü yaptığı 1908 yılı ve devamına ait yazıların ve haberlerinin yayınlandığı bu çalışmanın öncelikle iki çok genel alandaki katkısından bahsedilmelidir. Birincisi Osmanlı geçmişi ile Cumhuriyet çağdaşlığı arasındaki geçişleri göstermek imkânı vermiş olmasıdır. Son iki asır içindeki kopuş ve süreklilik tartışmaları bakımından önemli veriler ve gündemler ile yüklüdür Mizanü’l-Hukuk yazıları. İkincisi ise Türkiye’de yurttaşlık, avukatlık ve hukuk tarihine ilişkin çok yeni bilgi ve belgeler sunmuş olmasıdır. Bu anlamıyla da hak ve özgürlükler ile ilişkilerimizin tarihsel seyrine dair sonuçlar çıkarmamız da mümkündür.
Bekir Behlül Bey’e Dair
Bekir Behlül Bey ömrünü iki ayrı asrın içinde geçirmiştir (1862-1936). Bir Osmanlı tebaası olarak anayasacılık çağının içine doğmuş, meşruti monarşiden Cumhuriyete uzanan süreçte avukat-hukukçu olmanın getirdiği sorular ve cevaplarla meşgul olmuştur. Eğer 20. asrı, siyasal bilim literatüründeki gibi, bir “insan hakları çağı” (1945-1989) olarak kabul edersek Bekir Behlül’ün sadece bir devrimler ve anayasacılık hareketleri çağı olan 19. asırda (1789-1945) yaşadığını kabul edebiliriz. Buna karşılık o yazıları ve gazetesi Mizanü’l-Hukuk yoluyla 20. yüzyılın “insan hakları çağı”na uzanan yolun tutarlı takipçilerinden birisi sayılabilir. Bu önemine rağmen bugüne kadar Bekir Behlül hakkındaki bilgilerimiz onun hukukçu ve yönetici konum ve sıfatlarını tekrar etmenin ötesine geçemiyordu maalesef. Fakat onun ve diğer bazı hukukçuların 20. yüzyılın başında yayınladıkları hukuk gazetesi “Mizanü’l-Hukuk”taki yazıları bize önemli biyografik malzemeler sunuyor. Hukuka, yurttaşlık ve yurttaşlığa dair meselelere, farklı din ve etnik gruplardan topluluklarla bir arada yaşamaya dair düşüncelerine yönelik önemli veriler var yazılarda.
Tüm bunlara rağmen maalesef ki Bekir Behlül’ün gerçek bir biyografisini oluşturmaktan henüz çok uzağız. Arşivler ve sözlü tarih çalışmaları çok yetersiz olduğu gibi günlük alışkanlığı ve aile hafızasını güçlendirecek unsurlar da zayıf olduğu için geçmişin inşası oldukça zorlu bir çalışmayı gerektiriyor. Şeriye sicilleri veya mahkeme dosyalarına ulaşmak ve Bekir Behlül ile zamanın toplumsal tarihi arasındaki bağlantıları daha sık dokulu biçimde kurmak mümkün. Araştırmacıların Çakırcalı Mehmet Efe dosyasının incelemesi oldukça verimli olacaktır örneğin. Fakat bu ve benzer meselelerin açığa çıkarılması bakımından henüz başarılı sayılamayız. Gazete yazıları olmasa düşünceleri ve kavramsal dünyası hakkında da ciddi bir bilgiye sahip olamayacaktık. Bu çalışmanın önemi öncelikle buradadır. Yayına hazırlanan yazılar, birazdan yapmaya çalışacağım gibi, Türkiye’de anayasacılık, anayasa hukuku, avukatlık, hukuk ve yargıya yaklaşım vb. konularda geniş değerlendirmeler yapma imkânı veriyor. (Mizanü'l - Hukuk Gazetesi: Seçme Yazılar 1908 - İzmir'den Hukuk ve Adalet Yazıları-2024- Yakın Araştırma