MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Kültürün büyük kaybı: Güven Bakır
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
16 Mayıs 2018 Çarşamba

Kültürün büyük kaybı: Güven Bakır

“İonia’nın küçük ve alçak gönüllü kentlerinden Klazomenai’de arkeolojik kazılar görkemli yapılar, mermer saraylar, altın mücevherler bulmayı ummadan sürüyor. Fakir insanların dünyasını kazıyoruz. Ama kazdığımız toprakların altında, geçtiğimiz günlerde Anadolu'da gözlenen bir doğa olayının benzerini, bundan yaklaşık 2500 yıl önce, İÖ. 28 Mayıs 585'de gerçekleşen güneş tutulmasını önceden hesaplayan Miletoslu Thales, Ephesoslu Herakleitos ve Klazomenaili Anaksagoras gibi pozitif bilimin öncüleri olan doğa bilimcilerinin dünyası yatıyor.

Her çapa sallayışımızda, yaşadıkları kent devletinin eşit ve özgür vatandaşları olarak ülkelerine sahiplenen ve günümüzde kullandığımız anlamıyla "politika" yapan insanların, ilk kez olarak demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak kabul eden bireylerin, ressamların, heykeltıraşların, mimarların ve Homeros gibi ölümsüz şairlerin dünyasını biraz daha fazla anlamaya başlıyoruz.”

***

Geçen pazartesi kaybettiğimiz Türkiye ve Batı Anadolu arkeolojisinin büyük ismi Prof. Dr. Güven Bakır’dan 1999’da aldığım yeni bir “Kazı Mektubu” böyle başlıyordu. Ne kadar çok şey öğrendim, öğrendik ondan. Batı Anadolu Zeytinyağı Kültürü ve Ağaçtan İnsana Zeytin Anıtları kitaplarının yayına hazırlanması sırasında ne kadar çok yardım etmişti. Karanlıkları aydınlatan bir insandı benim için…

Güven Bakır’ın “birbirine eşit büyüklükteki evleriyle, günlük yaşam eşyalarıyla, dengeli bir zenginlik dağılımını gösteren mezarlıklarıyla, dönemin teknolojisini yansıtan seramik ve zeytinyağı atölyeleriyle bir zamanların parlak uygarlığının ipuçlarını teker teker yeniden canlandırmak” olduğunu söylediği Klazomenai kazısından çıkıp Yağcılar köyü yakınında Nihat Hoca’nın Doğa Bağevi’nde içtiğimiz rakılar, şaraplar nasıl unutulur…

DÜNYANIN BİLİNEN EN ESKİ İŞLİKLERİNDEN BİRİ…

Prof. Bakır’ın insanlığa en büyük katkısı dünyanın bilinen en eski zeytinyağı işliklerinden birini ayağa kaldırmak olmuştu. Nezih Öztüre dostumuzla hazırladığımız Vourla kitabında bu yüzden “Güven Bakır’a Saygı” sayfaları hazırlamıştık:

1992-1998 yılları arasında yürütülen kazı çalışmaları sırasında Hamdi Balaban Tarlası mevkiinde M.Ö. 6’ncı yüzyıla tarihlenen, Anadolu’da bilinenler arasında en eski zeytinyağı üretim tesislerinden birisi açığa çıkarılır. Öyküsü ise ilginçtir. Kazı ekibi, tarlada ortaya çıkan bir buluntunun izini sürerken, alanı ziyaret eden 'Dalgıç' lakaplı Urlalı vatandaşın sözleri, "Çocuklar! Siz bir işlik kazıyorsunuz" olur. 'Dalgıç'ın bu sözleri üzerine buluntu, zeytinyağı işliklerinin nasıl işlediğini bilen insanlara gösterilir, onay alınır. Buradaki çukurların işlevlerini kesinleştirmek için zeytin, zeytinyağı, zeytinyağı sıkımı ve bunların tarihi ile ilgili kitaplar, vazo resimleri, gravürler, minyatürler, ilgili internet siteleri incelenir. Bütün kaynaklar taranır. Zeytin havzası Akdeniz ve civarı araştırılır. Filistin, Kıbrıs, Girit, İtalya, İspanya ve Yunanistan'da bulunan Eski ve Orta Çağ zeytinyağı işlikleri de incelemeye alınır. Proje, başından beri Prof. Dr. Güven Bakır ve Grafiker Ertan İplikçi ortaklığında yürür. Çukurların tesisin işleyişi içindeki görevlerini ve burada ne tür makinaların yer almış olabileceğini araştırırlar. Ekibin topladığı bilgiler ışığında yavaş yavaş çukurların taşıdığı görevler kesinleşmeye başlar. 

Klazomenai işliği, içinde kendi dönemine ait küçük buluntularla birlikte açığa çıkarılır. Bu buluntuların verdiği tarihlere göre, Urla’da kazısı yapılmakta olan işlik, MÖ 6. yüzyılın ilk yarısında kurulur. İşlik, yüzyılın ortasında, Perslerin Lydia ile birlikte İyon kentlerini de ele geçirdikleri dönemde terk edilir, yüzyılın son dörtlüğü içinde ise, yeni düzenlemelerle tekrar kullanılır. Tüm yerleşmede izlenebildiği gibi, tesis, MÖ 500 dolaylarında, İyonya ayaklanması sırasında bir daha terkedilir ve daha sonra kullanılmaz. MÖ. 4. yüzyılda işliğin bulunduğu alan üzerine inşa edilen büyük bir yapı için gerekli tesviye çalışmaları sırasında, kaya içine oyularak yapılan tesisin içi doldurulur, üzeri örtülür ve kayaya oyulmuş alt yapısı bu şekilde günümüze kadar korunup gelir. Klazomenai zeytinyağı üretim işliği, Anadolu’da yürütülen bilimsel kazılarda bütün alt yapı elemanları ile birlikte açığa çıkarılan ilk örnektir. Ayrıca zeytinyağı üretimi yapan, fabrika niteliğine ulaşmış işliklerin Anadolu’da ele geçen en eskisidir.”

İşliğin zeytinyağı teknolojisine katkıları

Klazomenai zeytinyağı işliğinde MÖ 6’ncı yüzyılda karşılaşılan yenilikler, tarihin akışı içinde doğu Akdeniz havzasından batı Akdeniz havzasına doğru dağılan yabani zeytin ağacının ıslah edilip kültür bitkisine dönüştürülmesinde ve meyvelerinden yağ elde edilmesinde İonia'nın hiç değilse teknolojik açıdan büyük katkılarının olduğunu göstermektedir.

Bu katkılar şu şekilde sıralanabilir:

1) Bileşik kaplar esasına göre çalışan ve kesintisiz üretim sağlayan üç gözlü yağ ayrıştırma düzeneği (polima),

2) Zeytin kırma değirmeninin sert taştan yontulmuş ve bir mil etrafında dönen ağır silindirlerden oluşturulması,

3) Büyük kapasiteli üretimi sağlamak için büyük pres ve bunun zorunlu bir sonucu olarak baskı sırasında bucurgat kullanılması.

Zeytinyağı teknolojisinin tarihsel süreci içinde MÖ. 6’ncı yüzyılda Klazomenai işliğinde ilk defa uygulanmaya başlanan bu buluşlar, yapılan işin doğasının rasyonel bir şekilde gözlemlenmesi ve bu gözlem sonuçlarının hidrolik ve mekanik alanlarında elde edilmiş olan bilgilerle bütünleştirilmesinden sonra ulaşılan teknolojik yeniliklerdir ve günümüzde pek çok işlikte hala kullanılmakta olan teknolojinin temelini oluşturmaktadırlar. (Ayla Savaş Bakır)

***

Güven Hoca’yı bugün (Çarşamba) uğurluyoruz. Ama o bilim dünyasına katkıları ile, mütevazı kimliği ve gerçek bilim insanı tavrıyla çoktan “ölümsüzler” arasına katıldı. Kendisiyle kalabalık bir grup halinde beraber olduğumuz bir Dionysos Tayfası fotoğrafı sunuyorum bugün:

Her şeyi unutsanız bu sözlerini unutmayın Hocamın

"İster toprak altında, ister toprak üstünde olsun, geçmiş zamanlardan kalan bütün nesneler konuşmakta ve bir ses karmaşası içinde, durup dinlenmeden bir şeyler anlatmaktadırlar. Merak edip anlamak isteyen herkes, anlaşılmaz gibi görünen bu dili öğrenebilir; konuşmaları birbirinden ayırabilir, sıralayabilir ve bütün bu anlatılanların her birini birer dayanak olarak benimseyip, onlardan yeni bilgiler ve anlamlar çıkarabilir. İşte insanlığın ortak belleği böyle beslenip gelişmekte... İnsanlar da çevrelerine ve dönüp kendilerine, bugün içinde soluk aldıkları ortamın oluşması ile başlayan on beş milyar yıllık bir açıdan bakabilme yeteneği kazanırlar."

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz