Kimi insanlar var ki, kendine aşıktır… Hani o tiplere narsist denir ya. Onlar, siyasette de liderdir. Ticarette de liderdir. Hele de zengin ise... Sevilen de bir kuldur!
Ama öyle zengin ve tanınmış insanlar da var ki, özellikle de zenginlik duygusundan nefret eder. Tolstoy gibi!
Tolstoy, toprak zengini bir ailenin oğluydu. Zenginlerin, köylülerden çalarak zenginleştiğine inanırdı.
Bu nedenle servetini köylülere dağıttı.
Karısı Sofya, lüksten hoşlanırdı. Ölümünden sonrası için, karısından endişe ederdi… Tuttu, vasiyetnamesini gizlice değiştirdi: tüm eserleri kamu malı olacaktı. Halk, eserlerine bedava ulaşacaktı... Sofya’da lüks pişmanı olacaktı!
Bir sabah erkenden evden çıktı.
İstasyona gitti, bir trene bindi.
Kompartımanda işçilerle iç içe gitti...
Hastalandı, ateşi çıktı. Daha fazla direnemedi. Yolda küçük bir kasaba olan Astapovo istasyonunda indi. Üç gün hasta yattı... Kaçtığını bütün Rusya duydu. İstasyon ana baba gününe döndü. 20 Kasım 1910 da, 82 yaşında öldü…
Israrlara karşın da ilkeli duruşunu değiştirmedi... Pişmanlık duymadı. Eve geri dönmedi. İnsanlar onu unutmadı da ölmedi!
***
İzmir’den de kurultaya giderken bir belge yayınlandı. Güzel cümlelerle CHP’de değişim ve vizyon vurgusu yapıldı…
Sonra sanki pişman olunmalı ki, bir bir İstanbul’a, bir Ankara’ya koşuldu… İzmir’e, değişimin o zamanki lideri Dr. Cemil Tugay atanınca ve seçilince, karşıcılarca karşıcı konuşmalar da başladı…
Cemil Başkan’ın “ ben körfezde yüzmeyi vaadetmiyorum” açıklaması ve körfezde sorumluluğun Bakanlıkta da olduğuna işaret eden konuşması da bunlardan yanıt buldu… Körfez Temizliğinin % 99’nun Büyükşehir’de olduğu söylenince de, Ankara oldukça rahatlamış olmalı oldu(!)
Ama, bugünkü kirliliğin nedenlerinden birinin, “efsane” bir belediye başkanımızın, maliyeti azaltmak için boru çaplarını düşürmesinden de olabileceğinden hiç söz edilmedi…
Atanmayınca: Partiye ve seçilen başkanlara muhalefet eden kimileri ;
- Seçimde yok oldular, adaylara yanaşmadılar ki,
- Özellikle İzmirli’ler onlara : aman ‘bizi bırakmayın...kalın mı dediler ki, bunun için de :
- Saraylarını ablukaya mı... aldılar ki,
- Genel Merkeze mi... daldılar ki,
- Oysa, Türkiye ittifakçıları seçim sandıklarına daldılar da... seçimi öyle aldılar!
***
Dillere dolanan Basmane çukuru denilen yer, daha uzun süre konuşulacağa benzer kangren bir konu…
Oysa İzmir’in bir ana hizmet binasına şiddetle ihtiyacı var. Belediye birimleri dağınık yerlerde. Kültürpark Hollerinde, Konak’ta, Gaziemir Fuar alanında v.s gibi bir çok yerde…
Konak’taki ana hizmet binasının temeli, Başkan rahmetli Osman Kibar zamanında 1968 yılında atılmıştı. Uzun yıllar kaba inşaat halinde kalmıştı.
İklim hareketlerinden olumsuz etkilendi. İçinde karpuz sergileri, pazarlar açıldı. Nihayet bitirildi, 1982’ de hizmete açıldı. Son İzmir depreminde ağır hasar gördü, boşaltıldı, yıkıldı.
Büyükşehir Belediye Başkanımız Dr. Cemil Tugay, aklı hem siyasete hem hizmete yatkın, pragmatik değil… Pratik bir Başkan.
Belediye Binasının bir an önce yapılıp, uzun yıllardır atıl halde duran Basmane’yi aktifleştirmek, birimleri de birleştirmek istedi. Ama binayı yapmaya da para gerekti!
Bunun için de, iki kamu kuruluşu arasında
bir takas mahsup işlemi başlatıldı. Ayrıca yapılacak iş, Kamudan Kamuya bir işlem olduğundan kamu zararı endişesi de yoktu.
Yapılan eleştirilere karşın bir pişmanlıkta belirtisi de yoktu!
İyi Pazarlar…