MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Satılık Bebek Ayakkabıları: Hiç Giyilmemiş
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
27 Mayıs 2018 Pazar

Satılık Bebek Ayakkabıları: Hiç Giyilmemiş

Masamın üzerindeki kitapların sayısı giderek artıyor. Zaten evde kitap koyacak yer kalmadı, keza ofiste de… Ama okumadan da olmuyor, internete güvenmek mümkün değil, bilgi açısından kanalizasyon sistemi gibi arama motorları… Ne doğru, ne değil bilmek için kitaptan, ansiklopediden vazgeçmeyeceğiz… Şimdi okuduğum son kitapların arasında bir gezintiye ne dersiniz?

SAHAFNAME…  Mükemmel bir kitap… Bütün bir cumartesimi ayırıp notlar alarak okudum. Haluk Oral’ın dediği gibi: 30 yıldır eski kitap, belge, mektup, dergi, uzun lafın kısası, üzerine mürekkep değmiş her türlü kâğıtla uğraşan ve bunlarla hemhal olan Emin Nedret İşli’nin sunduğu kadar bilgiye hâkim insan oldukça azdır. İşli, sahaf olmasının yanında aynı zamanda koleksiyoncudur da. Bunun sonucu kitaba bir koleksiyoncunun heyecanı ve tecrübeli bir sahafın bilgisi olarak yansıyor. Sahaf dükkânında görüp merakla inceleyeceğiniz bir malzemeyi kitabına alırken önce bir koleksiyoncu olarak okşamış, sonra bir sahaf olarak incelemiş, uzun bir araştırmadan sonra bulunabilecek bilginin daha fazlasını yazmış ve önümüze koymuş ‘buyurun’ diyerek. 

‘Sahafnâme’ dört kısma ayrılmış: Mazruf, Kitaphane, Portre ve Efemera. Bu kısımları oluşturan yazıların hepsi ilk kaynak sınıfına giren yazılar.
Mazruf bölümü adından da anlaşılacağı gibi çoğunlukla mektuplardan oluşuyor. İşli, yazının hakkını vererek sadece mektubu yazan ve alan hakkında bilgi vermekle kalmayıp aralarındaki ilişkiyi ortaya koyan belge ve bilgileri de derlemiş.

Kitaphane kısmında, toplatılan ilk dergimiz Cüzdan’ı, Nâzım Hikmet’in küçük bir kitabını, ilginç tefrikaları, ilk kent rehberini ve daha bir dolu bilgiyi buluyoruz. Portre bölümü, bildiğimiz insanların bilmediğimiz yönlerini görseller eşliğinde gözümüzün önüne seriyor. Efemera bölümü renkli basılmış görselleriyle kitabın en hoş görünüşlü kısmı.  (Kırmızı Kedi Yayınevi)

 

***

DALKAVUKNAME- İlk kez Emin Nedret Bey’in kitabında gördüğüm Dalkavuknâme de hemen edinilecek bir kitap…

Dalkavukluk… Günümüzde bir davranış tarzı olarak toplum hayatında itibar görme, bürokraside yükselme hırsını ve ihtirasını peçeleyen, yer yer de mizahın konusuna giren bir tutum olarak karşımıza çıkmakta. Genellikle birçokları tarafından aşağılayıcı olarak nitelendirilmesine rağmen etkisini de her mecrada sürdürmektedir.

Fii tarihinde yine bu portalde “Dalkavukluk” üzerine yazmıştım. Dikkatli okur anımsar… Şöyle demişim: Osmanlı döneminde zengin konaklarında ev halkıyla misafirlerini eğlendiren, hoşça vakit geçirmelerini sağlayan ve esnaf topluluğu olan dalkavuklar, isimlerini başlarına giydikleri “sarıksız kavuk” anlamına gelen “dal kavuk” tan almışlardı. Dalkavukların da diğer tüm esnaflar gibi lonca örgütleri, kahyaları, nizamnameleri vardı ve gittikleri yerde yapılacak şakalar ve ücretleri dalkavukluk narhıyla belirlenmişti.

Adıyamanlı hemşerimiz Samosotalı Luccianus’un Dalkavukname kitabı ise antik çağa kadar uzanıyor… Dalkavukname, Fener Rumlarından Vasiliki Vuka tarafından 19. yüzyılda Osmanlıca’ya çevrilmiş. Simon (Dalkavuk Firuz) ve Tychiades (Mu'teriz Kârdân) arasında geçmektedir. Kârdân, dalkavuğa dalkavukluk hakkında sorular sorar, dalkavuk ise verdiği cevaplarla dalkavukluğun sanatların en üstünü olduğunu ispatlamaya çalışır. Samosotalı da büyük bir dalkavuktur aslında.. Yazar kendisini temsil eden dalkavuğun ağzından filozoflar hakkında da büyük eleştiriler yapar. Kitabın sonunda kârdân, dalkavukluğun en üstün sanat olduğuna ikna olur. 
 

Luccianus, kitap boyunca ironik bir dil kullanıyor. Dalkavukluğun etik olarak doğru olmadığının farkında ama bu dünyada maddi bir refaha ulaşmanın ve sıkıntısız bir yaşam sürmenin en kolay yolu olduğunu düşünmektedir. (Büyüyenay Yayınları)

***

KÜÇÜREK ÖYKÜLER: Küçürek öykü - minimal öykü… Kısa ama bir o kadar yoğun bir öykü türü. Az kelimeyle ve cümle ritimlerinin yoğun duygulu hatta şiirsele varan bir dille üretilir. Birkaç sözcükle sizi duygu ve düşüncelere boğabilecek bir kuvvete sahip. Bu sebepten küçürek öyküler kısacık zamanımızın uzun provası olmuş ve birer çığlığa dönüşmüşlerdir.

En kısası şu galiba:  “Satılık: Bebek ayakkabıları, hiç giyilmemiş” Ernest Hemingway…

Dünya edebiyatında küçürek öykülerin ilk yazan Hemingway denilebilir. Türkiye edebiyatında ise Ferit Edgü, Hulki Aktunç bu öykünün en güzel örneklerini vermişler. Ferit Edgü’nün en az 7-8 yıldır okunmayı bekleyen ve bu hafta sonu elime alabildiğim “Leş” adlı kitabı bu minimal ve yoğun duygulu öykülerinin derlendiği bir hazine niteliği taşıyor. Aslında kitaptaki öykülerin bir bölümünü daha önceki yayınlarında okumuştum ama bu kitap önemli bir dağınıklığı ortadan kaldırıyor…

Küçürek Öyküler' olarak miniminal tarzda yazar tarafindan yaklaşık yarım yüzyıl boyunca yazılmış 181 öykü yer alıyor. Ferid Edgü, bu hikayeler ile; anlamını yitirmiş büyüsü bozulmuş dünyada kendini yalnız, çöken, bozulan, yoklaşan, çürüyen, tutunacak hiçbir şeyi olmayan çaresiz, mutsuz ve sürgün hisseden özgür görünümlü çağcıl mahkumların düşsel metinleşen çığlığını yansıtmış. İnsan hayatın da insancıl olmanın ve yaşamının önemini yansıtmış.

Size kitaptan altını çizdiğim Küçürek Öyküler’den biri:

KOŞUCU… Hep koşuyorsun, hep koşuyorsun, hiç durmayacak mısın sen? dedim.
Ben durmasını bilmem ki, dedi. Yeter ki sizler yolumdan çekilin ve bana böyle anlamsız sorular sormayın. 
Böyle koştuğuna göre varacağın bir yer olmalı, dedim. Dünyanın yuvarlak olduğunu öğretmediler mi sana? Ne kadar koşarsan koş varacağın yer burası. 
Yol açın bana, yol açın, diye inledi. Bir kez durursam bir daha koşamam, bunu anlamıyor musun? (SEL Yayınevi

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz