MENÜ
İzmir 18°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Şebek ne demek?
Ender ALDANMAZ
YAZARLAR
30 Nisan 2022 Cumartesi

Şebek ne demek?

Siyasette, ekonomide, sporda, çarşı-pazarda kısacası her yerde Çarşı Karışık…

Çarşı o kadar karışık ki sayfalarca yazılsa sütunlar yetmez.

Bu haftanın Çarşı Karışık’ında manşete çektiğimiz konu yaşadığımız kentte büyükşehir grup başkanvekilliği adaylığı ile başlayan ve koca bir ilçeyi grev dalgası ile saran Çiğli var.

Krizden kriz çıkartan olay ise “şebek” vakası oldu.

**

Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü’nün Başkan Soyer’in oluru olmadan aldığı İzmir Büyükşehir Belediyesi Grup Başkanvekilliği adaylığı kararının ardından yaşanan gelişmeler belediyedeki grev dalgası ile level atlamıştı. Kısa bir hatırlatma yaparsak Gümrükçü’nün adaylığını açıklamasının ardından Çiğli Belediyesi’nde devam eden TİS süreci tıkanmış ve akabinde sendika greve çıkmıştı. 1 hafta süren ve günlerce çöplerin toplanmaması ile tırmanan grev, Soyer’in araya girmesi ile son bulmuş ve grevden oldukça yıpranmış şekilde çıkan Gümrükçü de başkanvekilliği adaylığından çekildiğini açıklamıştı.

Grevin hemen ardından Gümrükçü dikkat çeken bir açıklama yaparak “Buradan bir kez daha şebekeyi uyarıyorum. Çiğli üzerinden çekin ellerinizi" demişti.

Seçim yapıldı. Yorgan gitti, kavga bitti.

Şebeke kimdi, neydi? Bu ayrı bir tartışma konusu…

Gelelim bugüne…

Şebek sözcüğünün iki ayrı anlam karşılığı var. Şebek bir maymun türüdür. Ayrıca şebek sözcüğü çirkin ve yüzsüz kimseler takılan bir sıfattır TDK’ya göre…

Tunç Soyer’in çiçeği burnunda Sivil Toplumla İlişkilerden Sorumlu Koordinatörü Şakir Başak, İz Gazete’de katıldığı canlı yayın programında Utku Gümrükçü’ye yönelik olarak “şebeke ağır bir ithamdır, bunu diyen şebeklik yapmış olur” diyerek Gümrükçü’ye “şebek” demesi krizden yeni bir kriz çıkardı. Bir dönem Tuncay Özkan ekibinde birlikte yer alıp Gümrükçü ile “kader birliği” yapan Konak İlçe’nin eski başkanı Başak’ın ekipten ayrılarak “saf değiştirmesi” ve hakarete varan bir itham kullanmasına Utku Gümrükçü oldukça içerlemiş. 1 haftalık sürede özür beklense de herhangi bir dönüş gelmeyince yaşanan rahatsızlık Soyer’e iletilmiş.

Yüzde 60’ın üzerinde oy alan ve 250 bin nüfuslu ilçeyi yöneten bir belediye başkanına Büyükşehir Belediyesi’nde kendisine yönetici rolü verilmiş bir ismin, kendi partilisine ve hatta kader arkadaşına “şebek” demesi akıl alır gibi değil. Allah böyle kader arkadaşı kimseye vermesin diyelim.

Gerek muhalefet partilerine gerekse de parti içi konularda son derece uzlaşmacı olan ve verdiği ılımlı mesajlarla tanınan Başkan Soyer’in Şakir Başak ve benzeri yaklaşımlara sahip olan kişileri gözlerden uzak tutmasında faydası olacağı kanısındayım. Çünkü Şakir Başak’ın sarf edeceği sözler artık bir nevi de kendisini bağlayacaktır.

Son olarak Şakir Başak’ın göreve getirilmesi Soyer’in ekibinde de rahatsızlığa yol açtığı belirtiliyor. Başak’ın Konak’taki eski ekibini de yanına çektiği biliniyor. Sivil Toplumla İlişkilerden Sorumlu Koordinatör olmasına rağmen halen makam odası ve makam aracı bulunmayan Başak’ın belediyedeki ömrünün ne kadar uzun olup olmayacağını önümüzdeki günlerde izleyerek göreceğiz.

*

GEZİ KONUSU: ERDOĞAN’IN KAZANCI, AKŞENER’İN HAMLESİ…
İki kez beraat kararı verilen ve zorlama delillerle nihayete erdirilip karara bağlanan Gezi Parkı davasında cezalar verildi.

Olayın hukuki yönü oldukça tartışıldı/tartışılıyor. Üzerinden 9 yıl geçen Gezi Parkı eylemleri yeniden siyasetin merkez konusu haline geldi.

Kararın verildiği gün ise Erdoğan’ın hakimlere iftar verip burada yaptığı konuşmada adaletsizliğin kötü bir şey olduğunu vurgulaması da oldukça ironikti.

Peki Erdoğan alınan mahkeme kararından ne elde etti?

-Ekonomik kriz ile oldukça yıpranan ve güç kaybeden Erdoğan hala güçlüyüm mesajını hem kendi kitlesine hem de muhalefete gösterdi.

-Gezi eylemleri sürecinde “evdeki yüzde 50’yi zor tutuyoruz” diyen Erdoğan, sokaktaki yüzde 50’ye karşı 9 yıl sonra kendince rövanşı almış oldu.

-Erdoğan’ın seçime yaklaşık 13 ay kala 9 sene önce yaşanmış ve enerjisini büyük oranda yitirmiş olan Gezi Parkı eylemleri ile Batı’nın karara karşı takındığı tavrı seçim malzemesi olarak kullanacağı netleşti.

Muhalefet partilerinin ise konuyu ele alış şeklinde ayrım görüldü. Muhalefetin bir bölümü konuya hukuki yönden eleştiri getirdi. AK Parti’de bir dönem siyaset yapmış eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül başta olmak üzere Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Bülent Arınç, Hüseyin Kocabıyık gibi isimlerin yanı sıra hükümete yakın bazı köşe yazarlarının kararın ağır olduğuna yönelik eleştirilerini sıraladı. Siyasi çevrelerde saygın bir isim olan ve sessizliği ile tanınan eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer dahi sessizliğini bozması dikkat çekti.

Kılıçdaroğlu ile Akşener ise olayın hukuki boyutunun ötesine geçerek Gezi Parkı’nı direkt savunma pozisyonuna geçti. CHP’nin Gezi Parkı’na sahip çıkması hayatın akışına daha olağan gelse de sağdan bir partinin yani İYİ Parti’nin Gezi Parkı eylemlerini doğrudan destekler nitelikte bir açıklama yapmış olması oldukça kayda değer. Çünkü solun hakkını genellikle sokak hareketi ile elde etme alışkanlığı var iken sağın böyle bir yaklaşımı geçmişte pek görülmemiştir. Gezi Parkı eylemlerinde ise bu bir ölçüde kırıldı. Ülkücü ve muhafazakar kesimler de pek ala eylemlerin içerisinde yer aldığını da gördük.

Sağdan bir partinin lideri olan Akşener’in Gezi Parkı eylemlerinin milli bir hareket olduğunu ve devlete karşı değil devletin kurtarılması için yürütülen bir halk hareketi olarak değerlendirilmesi oldukça anlamlıydı.

Akşener’in Gezi açıklaması ile eski siyaset gömleğini tamamen çıkarttığını görüyoruz. Geçtiğimiz aylarda parti içi operasyon ile ipleri eline alan Akşener’in açıklamalarında ülkücü-muhafazakar tabanlı partisinin içinden tam destek var mıdır yok mudur? Yüzde yüz destekli bir durumun olduğunu açıkçası pek sanmıyorum. Ancak Akşener, açıklamaları ile partisini merkez sağa oturtma çabası devam ediyor ve başarılı olacağa da benziyor.

*

SIRADAKİ KİM?
Gezi Parkı Davası kararını eleştiren AK Parti'nin İzmir eski vekili Hüseyin Kocabıyık’ın Uşak Valisi eşi Funda Kocabıyık’ın ertesi gün İçişleri Bakanlığı tarafından merkeze çekilmesi de haftanın önemli bir olayıydı. Funda Kocabıyık felsefe öğretmeni iken müfettiş yardımcılığı sınavına girdi ve bakanlık müfettişliğine yükseldi. MEB’de daha birçok noktada görev alan Kocabıyık, kocasının milletvekili olmasına müteakip “yürü ya kulum” ile 2018 yılında Uşak Valisi olarak atandı.

Felsefe öğretmenliğinden valilik makamına sıçrayan müthiş bir kariyer… Bu hikayenin böyle sonuçlanması Kocabıyık çifti için tam bir hüsran… Türkiye’de bürokratik koltukların ne kadar kolay alınıp verildiğinin en güzel anlatımı olan bu olaydır.

Siyasal Bilgiler mezunu olmayan, işin ehli de olmayan bir kişiye koca bir kentin teslim edilmiş olması de işin bir başka boyutu… Aslında ülkenin özeti gibi… Eğitimini almadığı bir işi kocasının ittirmesi ile yapıyor olması nasıl bir garabet sistemine döndüğümüzün fotoğrafı budur. Dahası Funda Kocabıyık görevden alınmamıştır. Aslında şu ana hala validir, merkeze çekilmiştir ve paşalar gibi maaşını almaktadır.

Sorulması gereken asıl soru şu; şimdi biat etmiş hangi milletvekilinin eşi Uşak Valisi olacak?

*

HAVA BEDAVA!
Gelelim halkın gerçek gündemine…

Ekonomik kriz koşullarında bayram öncesi alışverişlerin alabildiğine azaldığı, 300 TL’ye pantolon almak yerine eskilerin tamir ettirilip yeniden giyildiği ve bayram şekeri alacak bütçesi dahi olmayan yüzbinlerce ailenin kara kara düşündüğü “bayram”ı kutlayacağız.

Yakınlarını görmek, tatile gitmek için aracına binip gitmek isteyenler depolarını dolduramadığından evlerinde kaldı. Otobüs, uçak bilet fiyatları da cabası…

Vatandaş nabzını tutan, takıldığı taştan haber çıkaran, ailenizin muhabiri Muhittin Akbel’in haber sitemizde yayınlanan “İzmir Otogarı boş kaldı… Yolcu yolunda değil evinde!” başlıklı haberde bayram döneminde yaşanan bol ek seferli günlerin gerilerde kaldığını ve var olan otobüslerin dahi dolmadığını öğrendik. Var olan talep ise daha çok yakın mesafelere… İzmir’den Diyarbakır’a giden bir otobüsün harcadığı yakıt 20 bin TL… Bu haliyle bilet fiyatlarına okkalı biçimde yansıyor.

Neyse ki bayram dönemi kent içi ulaşım ücretsiz… En azından Kordon’da temiz hava alabileceğiz. Hava bedava neyse ki…

*

ALİ BABA’NIN ÇİFTLİĞİ
İzmir’in iki güzide kulübü tarihinin en zor dönemeçlerinin birinden geçiyor.

Geçtiğimiz hafta küme düşen Göztepe’de sular durulmuyor. Gaziantep maçında “fair-play”lik bir küme düşme örneği sergileyen futbol takımına taraftarın öfkesi daha da büyüdü. Taraftar Çaykur Rize maçında büyük protestoya hazırlanırken eleştiri oklarının hedefinde olan Teknik Direktör Tomas ile orta saha oyuncusu Soner Aydoğdu gönderildi. Tomas, Gaziantep maçında atılan gol sonrası Gaziantepli futbolcuların gol atılmasına izin verilmesi ile ilgili olarak “haberim yoktu” dese de Soner Aydoğdu yaptığı duyuruda gol izninin Tomas tarafından verildiğini açıkladı.

Abramovich olayında yaşanan TOKEN operasyonunun bir benzeri de bu hafta yaşandı. Danimarkalı iş insanı Ankersen’in kulübü devralacağını yönelik haberlerin bir PR ajansı üzerinden üfürülmesi ve haber sitelerinde konunun bolca döndürülmesi TOKEN fiyatlarını yine uçurdu. Yani “birileri” kulüp üzerinden tamamen duygusal operasyonlarını sürdürmeye devam ediyor. Halbuki gündemde ne Ankersen var ne Abramovich var… Kuvvetle muhtemel işin başında yine Mehmet Sepil kalacak.

Takım içi anlaşmazlık, liderlik boşluğu, başıboşluk…

Çok üzücü…

Duruma acilen el konulması gerekiyor. Her şeyin bir kenara bırakılarak yeni dönem planlamasının yapılması şart. Küme düşme acısını yaşayan takımımızın bir küme düşme vakası yaşamasına izin verilmemesi gerekiyor.

ALTAY’IN STREET FIGHTER KONGRESİ
Gelelim Altay’a…

Gazete manşetlerinde ve spor sitelerinde olaylı kongrenin başlıklarına baktığımda maalesef aradığım başlığı bulamadım. Halbuki bu işler spor haber siteleri oldukça da yaratıcıdırlar.

Street Fighter oyunu benim yaş jenerasyonun efsane oyunudur. Ve eğer bir başlık atsaydım muhtemelen bu “Street Fighter Kongresi” olurdu.

Perşembe günü yaşanan olağanüstü kongrede yaşanan “ibra” tartışmasında Büyük Altay camiasına yakışmayan görüntülere şahit olduk. Yaşanan olaylarda yumruklar havada uçuştu. Armaya gönül vermiş, meslek sahibi, kelli felli firmaların sahipleri resmen dayak yedi. Çevik kuvvet biber gazı sıktı, koca kulüp Street Fighter’a döndü.

Sonuçta Özgür Ekmekçioğlu yönetimi alınan kararla ibra edildi ve yönetime yeni aday çıkmayınca da kongre ertelendi.

Ekmekçioğlu ve ekibi son derece organize biçimde gelmiş ve bu görüntünün oluşmasına sebebiyet vermişlerdir.

Bu kongrenin öyle ya da böyle iptal edilmesi gerekir. Takımı resmen batıran, olayların çıkmasına yol açan kim var ise disiplin süreci işletilmesi gerekiyor.

Tüm bunlar yaşanırken Altay’a başkan olması beklenen İbrahim Akman’ın başkanlık vazgeçtiğini de hatırlatalım. Vazgeçmenin arka planında 400 milyonluk borç ve şirketleşme iddiası yatıyor. Ekmekçioğlu’nun şirketleşme sürecinde hisse istediğine dair dedikodular da bulunuyor.

Kısacası şu an takım sahipsiz… Bu borcu İzmir’de ödeyecek bir baba yiğit de görmedim. Düşmesi büyük oranda netleşen, transfer yasağı alan yaralı bir takımı oldukça zor günler bekliyor. Eğer sahip çıkan olmaz ise Büyük Altay’ın paraşütsüz düşüşünü acı bir gerçekle yaşayacağız.

**

AYIN BALONU: LOGO PARTİSİ
HDP’den istifa ederek yeni parti kuran Ayhan Bilgen, Türkiye’nin Sesi Partisi ile yeni bir maceraya girişti. Logosunun DSP’ye benzemesi ile gündem olan parti, yeni bir logo çizdi ve o logo da Türkiye Altın Çağ Partisi ile birebir aynı çıktı.

Bilgen ve ekibi bu şekilde haberlere konu olarak kendi reklamını yapmak gibi bir taktiksel hataya düştüğünü söyleyebiliriz. Parti, hedefi/hedef kitlesi ne ise oraya odaklanmak, politikalar geliştirmek ve halkın desteğini almak için çabalar. Böylesine ciddi bir konuyu ve kurulacak partiyi logo konusuna sıkıştırmak durumu komik hale düşürüyor.

Peki İslami kökenli bir hareketten gelen Ayhan Bilgen destekçi toplayabilir mi? HDP’de biriktirdiği bir bagajı var mı? HDP’de ya da özellikle Kürt muhafazakarlarda bir yarılmanın önünü açabilir mi? Çok zor hatta imkansız… Bilgen’in partisi ileriki yıllarda “Logo Partisi” olarak anılacağa benziyor ve ayın balonu olmayı da fazlasıyla hak ediyor.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Vatandaş
 30 Nisan 2022 Cumartesi 09:30
Çok doğru ve gerçek analiz yapmışsınız teşekkürler,öncellikle bütün partilerde olan beyanlar ve bildirgeler halkın yararına ve hizmet projesi olarak görülüyor aslında seçilen ve atanan siyasetçilerin tek amacı vardır; oturduğu koltukta uzun süre kalmaktır,onun için burada kalmak için her türlü davranışı gerek açıktan çoğunlukla sinsi ve gizli plan yapmaktan geri kalmaz,malesef işte böyle bir gerçek...
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz