MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Siyasi aklın sefaleti
Tayfun MARO
YAZARLAR
31 Mayıs 2019 Cuma

Siyasi aklın sefaleti

1789 Fransız İhtilali’nden sonra kapitalistler, halkları hesaba katmadan ülkeleri yönetemeyeceklerini gördüler. Çözümü, demokrasi ile yönetmekte buldular.

“Halk için, halkla birlikte yönetmek” fikri bir ölçüde, sloganı ise çok tuttu…

Fakat zamanla halklardan iyice sıkılan kapitalistler, yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren, halkları devre dışı bırakmanın yollarını zorlamaya başladı.

Demokrasilerde temsil ve katılımcılık ilkelerini dejenere ederek işe başladılar. Ardından,  halklar, seçmen adı altında bir tür notere dönüştürüldü; Muktedirlerin kotardıkları işleri ve işaret ettikleri adayları onaylayan göstermelik güç…

Bu değişim sürecinde, siyasal partiler, sistemde toplumu etkisizleştirmenin etkin unsuru olarak konumlandırıldılar.

Çok parayla yapılır hale gelen siyaset, halk ile siyaseti birbirinden ayırdı. Böylece halksız demokrasiler zuhur etti. Halkın siyasete katılımı gösteri ve görüntüden ibaret kaldı.

Siyasetin finanse edilen bir olgu olarak insanlık durumuna yaptığı kötü etki, efendiler ve gönüllü köleler demokrasisini mümkün kıldı.

Ne ki bu yönetim biçimi, “mümkün olanın en iyisi” olarak kabul görüyor. Algının sefaleti…

Algı yönetimi, insan aklıyla dalga geçmenin kitabına uydurulmuş halidir. İnsanı budala yerine koyarak söylenenler, günümüzde, siyasal diskurun kendisi oldu.

Ve siyasetçi denen insan cinsi, türünün belki de en kötü örneği olma yolunda hızla ilerliyor. İlerleme ve gelişmenin kötü  ürünleri…

Böyle siyaset, böyle siyasetçi, böyle siyasal partilerle hemhal aşağılığın da aşağılığı iktidar paylaşım mücadelesi, ilerleme ve gelişme ile parlatılıyor.

Sonuç; İnsanlık durumunun perişanlığı…

Siyasal mücadele, iktidar düşkünlerine iktidar alanı üreten mekanizmaları harekete geçiren dürtü işlevi görüyor. Sözüm ona kurtuluş adına sürdürülen bu mücadele sayesinde, muktedirlerin önünde sürgit diz çöküyor insanlık. Uygarlık durumunun sosyal mücadeleler faslı… Veya ezilenlerin hüsranı…

Efendilerinin himayesinde kurtuluş mücadelesi olur mu?

Olmaması gerekir ama oluyor işte! Sağcı, solcu, muhafazakâr, milliyetçi, sosyalist, liberal, otoriter, demokrat, büyüklü küçüklü bir sürü efendi; Düşüyorlar önümüze, “takılın peşime, sizi kurtarayım!” diyorlar. Biz sıradan ölümlüler de safiyetle düşüyoruz peşlerine…

İnsanlığı yönetme arzusuyla yanıp tutuşan efendiler, bu küstah girişimi siyasetle allayıp pullayıp insanı teslim alırken, köleleşmiş toplumlar da kurtulmayı bekliyor. Umut dedikleri…

Ne yazık ki Aydınlanma fikrine hayli yabancı olan siyasi elitimiz ergin olmamakla malul olduğundan, tuttuğunu yönetiyor.

Oysa yönetenlerden beklediğimiz, insanı değil, süreçleri yönetmesidir. Tabii ki kamu kaynaklarına çökmeden…

Siyaset ancak o zaman insanlık durumunu iyi kılacak etki yapabilir.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 TC misafir
 31 Mayıs 2019 Cuma 20:01
Sırtındaki keneleri dostu sanan bir canlı; başında, değnekli bir çobansız yapamayan bir sürü olmuş toplum... Bu derde nasıl deva üretir?
 Sarı Çizmeli Memed'A.
 31 Mayıs 2019 Cuma 13:24
"Siyasetçi denen insan cinsi, türünün belki de en kötü örneği olma yolunda hızla ilerleme" aşamasını geride bırakalı nice oldu Sn.MARO; çoktan "en kötü örneğe" dönüştü. Hele ki ülkemiz siyasetçisi..
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz