MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Yaşasın 1 Mayıs!
Filiz SEZER
YAZARLAR
30 Nisan 2021 Cuma

Yaşasın 1 Mayıs!

Bazen önümde biriken sorunların karşısında masanın altına, perdenin arkasına saklanmak gelir içimden. Bunun altında belki kendini güçsüz hissetmek, sorumluluk almanın ağırlığı karşısında ezilmek veya tembellik vardır, bilemiyorum, biz şimdilik çocukluğumun kırmızı odasına inmeyelim. Pek tabii ki bu durum uzun sürmez; 3 yaşımı geride bırakalı bir hayli zaman olduğu için yetişkinliği ele alır, problemler düğümünü bir yerden açmak için çözüme odaklanmaya çalışırım. Zira yokmuş gibi davranmak ancak küçük çocuğunuzla saklambaç oynarken hoş görülebilir.

Yine de bu oyunu sürdürmeye niyetliyseniz elinizde yeteri kadar güç bulundurduğunuzdan emin olmalısınız. Tıpkı “Okullar olmasa maarifi ne güzel idare ederdim” şeklinde ironi yapan (ama şakası ciddi olarak kendisine yapışıp kalan) Bakan Emrullah Efendi gibi. Ne yazık ki güldürmekten çok uzak bu şaka söylene söylene kendini gerçekleştiren kehanet gibi, şu anda ülkenin koca bir sınıfına, işçilerine, son derece normalmiş gibi, yüzlerde en ufak bir mimik değişikliği olmadan yapılabiliyor.

Bu coğrafyada işçi olmak her zaman ağır sorunlarla karşılaşmak anlamına gelse de yaşanılan pandemi sürecinde her problem farklı ve daha güç bir seviyeye evrildi. Bu dönemde yapılan düzenlemelerin en önemlilerinden biri işten çıkarmayı engellerken, çalışanların rızalarını almadan ücretsiz izne çıkarma hakkı oldu. Hakikatten işten çıkarılmayı bile aratan bu yeni uygulamayla ücretsiz izne gönderilen on binlerce insan aylık 1.400 TL gibi bir yardımla ortada bırakıldı. Maalesef oyunun güçsüz tarafında kalan bu binlerce insan nereye saklanırsa saklansınlar geçim dertlerini, çocuklarının ihtiyaçlarını, ödenecek faturaları görmezden gelemiyorlar.

Keza aynı durum Kod 29(*) ile haksız yere sadece işleri alınan değil, gelecekleri çalınanlar için de geçerli. Adları hiç anılmadığında, üstüne sokağa çıkmaları da yasaklanınca görünür olmaktan çıktıklarında gündemden düşüyorlar. Çare üretmek bir anda gereksiz bir efor oluveriyor. Zaten sorun dediğiniz şeyin tanımı baktığımız yere göre değişebilir, öyle değil mi? Evine ekmek götüremeyenlerin derdini dert etmeyenlerden çözüm beklenebilir mi?

Salgının yayılmasını önlemek için bilim insanları tarafından önerilen ve pek çok ülkenin başarıyla uygulamaya koyduğu tam kapanma da farklı meslek gruplarını farklı şekilde etkiler oldu. Mesela geçen 13 aylık süre içinde bir açılıp bir kapanan, çalışma saatleri ve kapasitesi azaltılan ve nihayetinde tam kapanma sürecinde hiçbir destek programı açıklanmadan kapatılıp kendi haline bırakılan esnaf (ve onların yanında çalışanlar) evlerine tıkılırken, üretim sektöründe çalışan işçiler de fabrikalara, madenciler maden ocaklarına kapatıldı. Kapalı bir ortamda çalışıp, aynı soyunma odasında hazırlanan, gün sonunda aynı servislere veya diğer toplu taşıma araçlarına doluşan işçiler için ufukta bir aşılama programı da yok. Aliexpressden paket bekler gibi bekliyoruz. Bakalım işsizlik mi yoksa korona mı daha çok vuracak. Yoğun bir aşılama programı olmadan gerçekleşen tam kapanma otelleri (zira turizmden anlaşılan sadece oteller oluyor gördüğümüz kadarıyla) kurtaracak mı yoksa olan gözden çıkarılan yüzbinlerce insana mı olacak göreceğiz.

Hatırlatmak gerekir ki işçi veya esnaf, içine düştükleri bu olağanüstü güç koşullarda yardım talep ederken işsizlik fonunu en çok işverenler kullandı. IMF’in son hazırladığı rapora göre devlet tarafından vatandaşlara sağlanan ekonomik destek ancak az gelişmiş ülkelerin verdikleri destek seviyelerinde. Buna karşılık bu süreçte sermaye sınıfının ne kadar zenginleştiği ayrı bir yazı konusu olmayı hak ediyor.

Yaşanan bu olağanüstü koşullarda verilen yaşam mücadelesinin bir ucundan tutmaya çalışmak, hakça yaşam talep etmek, ses vermek, ses veremeyenin sesi olmak hepimizin görevi olmalı. Fırsat eşitsizliğine, gelir dağılımındaki uçurumlara itiraz edip, birlikte çalışıp kazandığımızı adilce bölüşmek de herkes için refah bir gelecek talep etmek de en insani hakkımızdır çünkü.

Yarın birlik, dayanışma ve mücadele değerlerini temsil eden 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı. Yakasının rengi ne olursa olsun, hangi meslekten gelirse gelsin hepimizin coşkuyla kutlaması gereken bu bayramı, tıpkı diğer resmi bayramlarda olduğu gibi, salgın tehlikeleri es geçmiyor (hedef odaklılıkta virüs(!) gibi ol) ve hepimizi sokaklarda taleplerimizi dile getirmekten alıkoyarak evlere kapatıyor. Varsın bu yıl da böyle olsun, biz her fırsatta sözümüzü söylemekten geri durmayacağız, 1 Mayıs Bayramımız kutlu olsun!

(*): Kod 29: Ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranış dolayısıyla işten çıkarmaNamık İsmail, Maden İşçileri

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz