Bugün, 9 Eylül…
İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunun 102. yıldönümü…
Her ne kadar böylesine özel bir günün değerini anlamayan Atatürk düşmanları, “Keşke Yunan kazansaydı” demiş olsa da, bilen biliyor o günlerin kıymetini…
Tarihin sayfalarını şöyle bir karıştıracak olursak, bu kurtuluşun ve kuruluşun hiç de kolay olmadığı pekala anlaşılır.
***
İsterseniz 102 yıl öncesine gidelim.
30 Ağustos 1922’de Dumlupınar Başkomutanlık Meydan Muhaberesi’nde Yunan ordusu mağlup edilmiştir.
İki gün sonra Mustafa Kemal’in, “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir” emrini vermesiyle, şanlı ordumuz İzmir’e çevirir yönünü…
Yunan askerlerinin yakıp yıktığı Turgutlu’yu, yanan köyleri derin bir hüzünle gören Mustafa Kemal, Kemalpaşa’nın (O zamanki adı Nif) Armutlu köyünde mola verir.
Askerlerin dinlenmesini ister.
Mustafa Kemal’in bu isteğini ileten komutanlar, kahraman askerlerimizden şu yanıtı alır:
“İzmir’i alınca dinleniriz!”
***
Mustafa Kemal, Kemalpaşa’dayken, tanınmamak için taktığı koyu renk bir güneş gözlüğü takar.
O sırada savaşın, yoksulluğun derin izleriyle dolu yaşlıca bir yurttaş, koynundan çıkardığı resme bakar, bir de o gözlüklü adama!
Mustafa Kemal, gözlüğü alnına kaldırdığında, ihtiyarın dili tutulur, yüzünün rengi atar.
Kendine geldiğinde, tüm gücüyle haykırır:
“Bu sensin! Sen Mustafa Kemal’sin! Ey ahali, koşun koşun! Bu O’dur; Kemal’imiz gelmiştir!”
O sırada izdiham yaşanır.
Çoluk çocuk, genç yaşlı yüzlerce yurttaş, Mustafa Kemal’e dokunmak, O’nun ellerini öpebilmek için hücum eder.
***
Mustafa Kemal, 9 Eylül 1922’de Belkahve’ye geldiğinde bir incir ağacının altına oturur, Kadifekale’de dalganan ay yıldızlı bayrağımızı seyreder gururla…
İzmir alınmıştı düşman elinden…
Yunan çizmesinden kurtarılmıştı bu kadim şehir...
1921 yılında Afyon’u ele geçiren Yunanlar, kuzu çevirmeyle kutlama yapmıştı.
Kuzu çevirmeli kutlama, Mustafa Kemal’in aklından hiç çıkmamıştı.
Belkahve’den İzmir’i seyrederken, kahvesini yudumluyordu.
Düşmana adeta, “Kuzu çevirmenin ardından gelen kahveyi unutmayın!” diyordu.
***
10 Eylül 1922…
Atatürk; Mareşal Fevzi Çakmak, Garp Cephesi Komutanı İsmet İnönü, Garp Cephesi Kurmay Başkanı Asım Gündüz paşalarla birlikte İzmir’e giriş yapar.
İzmir’de Fahrettin Altay Paşa ise buluşur ve Hükümet Konağı’na geçer.
İzmirliler, büyük kurtarıcıyı çok büyük bir coşku ve sevinçle karşılar, bağrına basar.
Atatürk, Konak Meydanı’nı dolduran İzmirlilerin armağanı açık otomobile biner.
Kırmızı beyaz kurdelelerle süslü, güllerle donatılmış arabayı izlerken, kesilmek üzere olan kuzuyu fark eder.
Hemen yanındaki gazeteci Ruşen Eşref Ünaydın’a talimat verir:
“Aman! Çabuk gidin söyleyin; şu kuzuyu kesmesinler!”
Fakat Ruşen Eşref, kurbanlık kuzunun olduğu yere varıncaya kadar iş işten geçmiştir.
Meydanın mermerleri çoktan kana bulanmıştır.
Vatan uğruna girdiği savaşta düşmana kan kusturan Mustafa Kemal, işte böyle, bir kuzunun kanının akıtılmasına bile bakamayacak kadar güzel bir yürek taşıyordu.
***
Atatürk, 29 Eylül’de İzmir’den ayrılır.
***
İzmirliler, gerçek yurtseverler, 9 Eylül’ün önemini çok iyi bilir.
Çünkü 9 Eylül, İzmir’in doğum günüdür.
Çünkü 9 Eylül, Türkiye’nin kurtuluş günüdür.
Çünkü 9 Eylül, büyük bir zaferin kutlandığı bir gündür.
Dünya döndükçe de her 9 Eylül’de bayraklarla süslü İzmir, Ata’sına daha çok bağlanacaktır.
Kutlu olsun güzel İzmir’im; kutlu olsun Türkiye’m!