MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
2015 hesapları!
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
4 Kasım 2014 Salı

2015 hesapları!

Genel seçim artık ufukta daha net görünüyor. Kulisler de yavaş yavaş ısınıyor tabi ki.  
Hesaplar yapılıyor. Kâğıtlar karılıyor.
Memleketin hiç de iç açmayan hatta oldukça karanlık atmosferini bir süreliğine de olsa görmezden gelip yerelde ‘genel seçim’ hesaplarına göz atacağız bir süreliğine…
Bir nevi seçim startı diyebilirsiniz.
Kimlerin adı geçiyor?
Kimlerin şansı yüksek?
Kimlerin üzeri çizik?
Başkanların rolü?
STK’lardan yükselen yıldızlar?
Mevcut vekillerin şansı?
Yeni partilerin şansı?
Perde gerisinde yaşananlar…
Yaklaşık 15 yıldır devamlı izleyicisi olduğumuz yerel siyasette yaşananlara daha fazla kayıtsız kalmadan ve de doğru/sağlıklı analizlerle sürecin fotoğrafını çekmektir mesele.
Yahut ‘Koyunun olmadığı yerde keçilere Abdurrahman Çelebi’ dedirtmemek!

İlk olarak mevcut vekillerin şansını değerlendirmek gerekiyor.
Ama öncesinde zeminin durumuna dikkat çekmek şart… Bu müsabaka hangi şartlarda yapılacak. Ülkenin içinden geçtiği şartlar, kentin bu tabloya karşı ortaya koyacağı refleks…
Dün itibariyle 13. yaşına basan AK Parti iktidarının bir çeşit ‘duraklama dönemine’ girdiği düşünüyorum.
Dahası oy oranlarına baktığımızda ciddi bir doyum noktasından söz etmek mümkün…
2011 genel seçimlerindeki sonuçla cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki oranı karşılaştırdığımızda siyasi iktidarın toplumsal desteğinin belirli bir noktada durduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Tabi ki Türkiye’de iktidar kadar muhalefet sorunu da olduğundan, duraklama dönemini bir nevi ‘yatay seyir’ olarak da nitelemek mümkün…
Yani duraklama dönemi belirli bir oy oranında tutunma dönemine dönüşebilir. Mevcut muhalefetin performansına bakıldığında da yatay seyrin uzun süre devam etmesi olasıdır.

Genel seçimden söz ettiğimize göre genel gidişat süreçteki en büyük faktör olacaktır.
Ülkenin içinden geçtiği konjonktür malum.
Tablo oldukça karanlık…
Savaş, kan ve gözyaşı hemen yanı başımızda kol gezerken S.O.S vermeye çoktan başlayan ekonomik göstergeler siyasi iktidarın en büyük korkusu…
Varlığını 2001’deki ‘derin’ ekonomik krize borçlu olan ve en büyük vaadi ‘ekonomik ve siyasi istikrar olan’ mevcut iktidar için pembe tablonun yavaş yavaş değişmeye başlaması büyük bir tehdittir.
Yeniden çift haneli rakamları zorlayan enflasyon, giderek daralan/küçülen ekonomi…
Artan işsizlik, yoksulluk!
 
Tabi ki iktidarın tek sorunu ekonomik göstergelerin giderek pembeden mora dönen ibresi de değil. Yeni Türkiye söylemiyle ‘siyasal bir cumhurbaşkanının’ varlığı parlamenter sistemin en büyük açmazı olmaya şimdiden aday…
Ülkenin alışık olmadığı şekilde siyaset yapmaya, kavga etmeye devam eden ve edeceğe benzeyen bir cumhurbaşkanının varlığı ‘genel başkan ve başbakan’ Davutoğlu’nun rolünü her geçen gün azaltıyor. Tabi ki bu tablonun yaklaşan seçimlerde muhalefet için bir artıya dönüşmesi mümkün.
Muhalefetin iki noktada (ekonomi ve dış politika) halkın dikkatini çekip ve ikna etmesi gerekiyor. Eğer muhalefet ekonomiyi daha iyi yönetip her an büyük bir savaşın ortasında kalma riski olan ülkeyi ‘Ortadoğu bataklığından’ kurtaracağına dair sağlam, ikna edici söylemler geliştirebilirse rolü giderek küçülen/küçültülen Davutoğlu’na karşı ‘kayda değer’ bir oy artışı sağlayabilir.
 
Başkanlık sisteminin ilk adımı olarak ülkenin adının önüne ‘yeni’ sıfatını ekleyen ve ‘başkanlık sarayına’ çoktan yerleşen Erdoğan, halen AK Parti’nin en büyük kozu olmayı sürdürüyor. Çünkü Gezi Parkı ve 17 Aralık gibi krizleri yönetip bu krizler üzerinden belirli bir kitleyi bloke etmeyi başaran Erdoğan, tarafsız bir cumhurbaşkanından ‘cumhurbaşbakan’ rolünde tarafını gayet net bir şekilde belli ediyor.
Bu tablo kimilerine göre ‘orantısız güç’ anlamına gelebilir.
Ancak Erdoğan’ın seçilmeden önce sıkça dillendirdiği (Fransa’daki gibi) ‘partili cumhurbaşkanı’ modelini fiilen hayata geçirdiği aşikar.
Soru şu…
Türkiye ‘yeni’ olmaya hazır mı?
Yahut ‘yeni’ diyerek Türkiye’yi gerçekten yenilemek mümkün mü?
Giydirilmeye çalışılan bu ‘yeni’ elbise Türkiye’ye bol mu gelir yoksa dar mı?
Tabi ki seçime etki edecek önemli faktörlerden biri de ‘çözüm süreci’ adıyla yürütülen süreçtir. İktidarın son olayların ardından ‘askıya alma’ sinyalleri verdiği süreç kimileri için çoktan ‘çözülme’ sürecine dönüşmüş durumda.

Ve tabi ki ‘paralel devlet’ iddiaları…
Rekor kıran MGK toplantısında enine boyuna masaya yatırılan ve ülkenin ‘kırmızı kitabına’ da giren cemaat yapılanması iktidar için hem bir iç tehdit hem de sağlam savunma mekanizması.  
Yakın zamana kadar ülkedeki olumsuzlukları ‘Ordu’ya, derin devlete, Ergenekon’a bağlayan’ yapılar için bugünün günah keçisi Fethullah Gülen cemaati…
‘Ne istediler de vermedik’ itirafıyla başlayan ve bugün ‘haşhaşi, sülük’ gibi ağır ithamlarla zirve yapan kavgada siyasi iktidar topluma ‘İçimizdeki İrlandalılar’ı temizledik’ mesajı vererek hem olumsuzluklara kılıf buluyor hem de yeni bir kredi açmanın yolunu arıyor.
 
Tabi ki cemaat muhalefet için de önemli…
Hatırı sayılır bir oy deposu olmasına karşın ateşten bir gömlek aynı zamanda da.
Getirisi kadar götürüsü de var yani…
Ayrı bir parti kurmak da cemaat için çözüm değil. Bu kez kiloları net bir şekilde ortaya çıkacak. Bugün nerede başlayıp nerede bittiği tam olarak belli olmayan cemaat bir anda rakamlarla ifade edilen, ete kemiğe bürünmüş bir yapıya dönüşecek.
Aslında siyasetten oldum olası uzak durmaya çalışan ve daha çok devletin gövdesinde çoğalmayı tercih eden, sıradan halk/seçmene yatırım yapmayan cemaat için de 2015 ‘olmak ya da olmamak’ anlamına geliyor.
Meseleye muhalefet penceresinden bakarsak;
Hem Kılıçdaroğlu hem Bahçeli için 2015’in ‘son şans’ olduğu söylenebilir.
Ya herro ya merro…
Davutoğlu’na da yenilirlerse her ikisini de kimse tutamaz.
 
İktidar ve Cumhurbaşbakan için de 2015’in anlamı büyük…
Başkanlık sistemini getirecek bir oy oranına ulaşmak zorundalar. Duraklama ya da belirli bir oy oranında tutunma dönemini uzatmak istiyorlarsa bu şart!
Her ne kadar Erdoğan’ın gölgesinde de olsa Davutoğlu için sandıktan çıkmak önemli bir adım olacaktır. Tabi ki listelerin ardından iktidar içindeki küçük çaplı homurtuların büyük bir çatlağa dönüşme ihtimali de yok değildir.
Yeni partiler yahut partileşme ihtimali olan bazı hareketleri de göz ardı etmemek lazım tabi ki. Türkiye’de siyasetin 2,5 partiye sıkıştığı, seçmenin siyasal çözümsüzlük girdabında, ‘vicdanı ile cüzdanı’ arasında kaldığı, çoğunlukla korkularının esiri olarak ‘kötünün iyisini’ seçmeye razı olduğu, kutuplaşma ve ayrışma türbülansında derin sarsıntılar yaşadığı dönemde ‘yeni bir yol’ ihtiyacının tavan yaptığı bir gerçek.
Lakin şu ana kadar ortaya çıkan ya da çıkma ihtimali olan yapılar toplumun bütününü kucaklamakta zorlanacak gibi görünüyor.
Emine Ülker Tarhan, İdris Bal, Merkez Partisi ya da ‘Milli Merkez’ girişimleri şu ana kadar ihtiyaca cevap vermekten uzak bir görüntü veriyor.
Ama sağlıklı ve Türkiye’nin ihtiyacına yanıt olacak birliktelikler  ‘sağlıklı kadrolarla’ halkın karşısına çıkmayı başarabilirlerse (Ki şu anki medya yapılanmasında işleri hayli zor) 2015 için umut olabilirler.
Ama bugünden bakıldığında öyle bir adresin varlığından söz edemiyoruz.
Ne yazık ki!
 
DEVAM EDECEK…
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 özay seferihisar.
 7 Kasım 2014 Cuma 10:17
İzmir'in kaderi önümüzde ki genel seçimlerde değişecek. Buna inanıyor ve bu yönde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Terk edilen değil tercih edilen yatırım alan hizmet gören bir İzmir için geri sayım başladı.Slogan üreten değil iş ve hizmet üreten bir izmir için...
 Kadir
 6 Kasım 2014 Perşembe 08:30
2015 genel seçimlerinin yaşamsal önemde olduğuna siz de vurgu yapıyorsunuz,Emine Ülker Tarhan da.Dolayısıyla;Emine hanımın istifa gerekçesini oluşturan"...halkımızın duyarlılıklarından kopuk muhalefet anlayışında ısrar edeceği anlaşılan..iktidar umudu da hedefi de bulunmayan yanlış ve zayıf politikaların parçası olmamak" şeklindeki söylemi ciddi taraftar bulacaktır.Bunun en somut örneği;C.Başkanlığı seçiminde sandığa gitmeyen 5,5 milyon seçmendir ve bunların tamamına yakını küskün CHP'lilerdir.Emine hanım doğru kişilerle yola çıkar ve tutarlılığını sürdürürse barajı aşıp,ciddi ve kalıcı bir siyasi harekete dönüşebilir.
 olmadı
 5 Kasım 2014 Çarşamba 11:19
Emine ülker tarhan yada milli merkez neden ihtiyaca uzak oluyor Ümit Bey?şu andakiler kendi ihtiyaçları dışında ne yapıyorlar?
 İzmirli
 5 Kasım 2014 Çarşamba 09:13
İzmir yaşanmaz hale geldi. Karşıyaka, Alsancak, Hatay, Sahil bulvarı eski işe yaramaz çürük binalarla dolu. Diğer taraftan baştan sona yepyeni binalarla donatılan Çiğli'ye belediye zerre miktar hizmet vermiyor. Örnekmi? Egekent, Evkalar, Soyaklar vs. Kentsel yenileme yapılmış alanlara Büyükşehir toplu taşımada destek bile vermiyor. Metro geçmez, otobüs vermez. Rezalet. Bu şehre niye yatırım yapılsın ki? Hem kent eskimiş diyeceksin hemde belediye olarak yeni yapılan muhitleri teşvik etmek için hiçbir şeyinle destek olmayacaksın. Aziz Kocaoğlu istifa etsin. Bu işi bilmiyor. İzmir'de seçimi alacak partilere tek tavsiyemiz hazirandan beri uygulanan şu aktarma rezaletini kaldırıyorum, otobüsleri geri veriyorum desin birinci parti olur.
 Kartçı
 4 Kasım 2014 Salı 22:26
Dediğiniz gibi siyasette kartlar yeniden karılıyor Ümit Bey.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz