MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
7 Haziran senaryoları ve İzmir!
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
2 Haziran 2015 Salı

7 Haziran senaryoları ve İzmir!

Türkiye’nin nefesini tuttuğu 7 Haziran genel seçimleri için geri sayım devam ederken, liderler, partiler ve de Cumhurbaşkanı Erdoğan son kozlarını oynamaya çalışıyor. Kritik sıralardaki adaylar, ceylan derisi koltuklar için son hamlelerini yaparken senaryolar da havada uçuşuyor.
HDP’nin barajı geçip geçmeyeceği yönündeki muamma büyük ölçüde çözülmüş görünüyor.
Genel kanı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğrudan Selahattin Demirtaş üzerinden HDP’ye yüklenmesinin, ülke genelindeki ‘anti Erdoğancıları’ harekete geçirdiği ve de HDP’nin yüzde 10’u geçmesini sağladığı yönünde…
Hatta öyle ki HDP’nin Beştepe’den esen bu rüzgârın da etkisiyle umulanın çok üzerinde oy almasının bile mümkün olduğu konuşulmaya başlandı. Yüzde 13’lerden söz edenler ve de İzmir’de 3 vekil çıkarabileceğine dair tahmin yapan anket şirketleri var şu anda.
MHP’nin hatta Saadet-BBP ittifakının da Anadolu’da önemli bir kıpırdanma gösterdiği, CHP’nin ilk kez 20 yıl önce terk ettiği kenar mahallelerde boy gösterdiği konuşuluyor.
Ve de AK Parti içindeki 8 Haziran senaryolarının yüksek sesle konuşulmaya başlandığı…
Bu köşenin müdavimleri bilir.
Aylar öncesinden 8 Haziran’a ilişkin olası senaryoları kaleme alırken, AK Parti içindeki ‘muhaliflerin’ 8 Haziran itibariyle ‘yenilikçi kanat’ olarak sahaya çıkabileceğini ve AK Parti’nin alternatifini kendi içinden çıkarabileceğini, Abdullah Gül gibi ‘daha liberal, daha dengeci’ isimlerin ön plana çıkarak, Fazilet Partisi’nin 1999 kongresinin benzerinin AK Parti’de de mümkün olabileceğini yazmıştık. Hem de defalarca…
Bugün seçimin sonucuna bağlı olarak bu ihtimalin daha da güçlendiği konuşuluyor, yazılıyor.
Kaldı ki bana göre de seçimin sonucu bu süreci tetikleyecektir. Lakin seçimin sonucu ne olursa olsun, yenilikçi kanat kongre için kolları sıvayacaktır.
Hem de o kongreyi kaybetme pahasına… Seçimi kaybetmek tıpkı 1999’da olduğu gibi ‘yeni bir yol’ açmanın gerekçesi kabul edilebilir. Gül’ün İstanbul’un Fethi Mitingi’ne katılmayı reddetmesinin yegâne nedeni de bana göre budur. Her geçen gün yıpranan ve de yıpratılan Erdoğan’a alternatif bir lider olarak Gül, ‘kurucusu’ olduğu partisini kurtarmak adına er ya da geç harekete geçecektir.
Tabi ki doğru bir zamanlamayla…
*
Gelelim 8 Haziran için çok konuşulan koalisyon senaryolarına…
HDP’nin barajı aşması halinde, simülasyon uzmanlarına göre AK Parti’nin yüzde 44’den aşağı bir oy alması 276’nın altına düşmesi anlamına geliyor.
Yani ufukta ciddi ciddi bir koalisyon ihtimali görünüyor.
Peki, kim kiminle koalisyon yapar.
HDP, koalisyon yapabileceği tek partinin CHP olduğunu açıkladı.
AK Parti cephesinde ise günler öncesinde Binali Yıldırım’ın dile getirdiği ‘azınlık hükümeti’ senaryosu, ‘tek başına iktidardan sonraki’ en olası ihtimal olarak konuşuluyor. Tek başına iktidar iddiasını her şeye rağmen sürdüren tek parti AK Parti… Bana uzak gibi görünse de HDP barajı aşsa bile yüzde 44 alma ihtimalleri matematiksel olarak var.
HDP barajı aşamazsa zaten tek başına iktidar olmaları kesin gibi…
Ama 330 hedefi yine de uzak görünüyor.
AK Parti cenahı ‘azınlık hükümeti ve yeni seçim’ iddiasını güncelleştirse de ben AK Parti-MHP koalisyonunu hala ‘en olası ihtimal’ olarak görüyorum.
Bakmayın siz seçim meydanlarındaki tiyatroya… Milliyetçi-muhafazakâr çizgide ve de ‘devletin bekası’ gibi yabancısı olmadığımız gerekçelerle bu koalisyon akla, mantığa en yakın olanıdır.
MHP ve CHP’nin vekil sayısı yeterli olursa akla, mantığa ve de siyaset bilimine uygun en yakın ikinci senaryo da bu olur.
Peki, koalisyon korkulması gereken bir ihtimal midir?
Bu sorunun yanıtını 5 yıl önce verseydim, tereddüt etmeden ‘koalisyondan uzak durulması’ gerektiğini kaleme alırdım.
Ama gelinen noktada koalisyon ‘demokratik bir ihtiyaç’ gibi duruyor. Siyasal ve toplumsal kutuplaşmanın zirve üzerine zirve yaptığı sürecin soğutulması adına bir ihtiyaç gibi…

İzmir’e dönersek;
Adayların dışında AK Parti’de iki isim dikkat çekiyor.
 İl Başkanı Bülent Delican ve de Ulaştırma Eski Bakanı Binali Yıldırım…
Delican partisinin başarısı için canhıraş bir çaba sergiliyor.
Atatürk Stadı’ndaki Erdoğanlı açılış üzerinden kendisine ömür biçen parti içi mihraklara
Gündoğdu Mitingiyle yanıt verdi.
Büyük bir emek, titiz bir çalışma ile iyi bir organizasyona imza attı.
Yetmemiş olacak ki bir yandan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na karşı muhalefete bayraktarlık ediyor diğer yandan hükümet adına ‘kentsel dönüşüm’ gibi önemli hamlelerin duyurusunu yapıyor.
Seçim dönemleri AK Parti’de genellikle adayların öne çıktığı/çıkarıldığı il başkanlarının birkaç adım geri çekildiği süreçlerdir. Ama Delican bu maçta hep sahanın ortasındaydı.
AK Parti cephesinde İl Başkanı Delican’la birlikte öne çıkan bir diğer isim Binali Yıldırım…
İlçe mitingleri yaparak teşkilatı motive ediyor.
4 yıl önce kentin önüne koyduğu ‘çılgın projelerden’ biri olan Konak Tüneli’nin hizmete girmesiyle birlikte siyasette vites yükselten Yıldırım, saha çalışmasıyla adayların önünde bir performans sergiliyor.  İthal geldiği kentte siyaset dili ve üslubu nedeniyle hatırı sayılır bir taban tutan Yıldırım için “8 Haziran’dan sonra başbakanlık hedefliyor” gibi yorumlar yapılsa da 1 yıl önce 1 milyon oy aldığı kentte Yıldırım’ın tam saha pres yapması AK Parti adına önemli bir artı.
Vekil listelerinde Davutoğlu ve ekibi tarafından ters köşeye yatırılmış olsa da Yıldırım’ın küsmek yerine çalışmayı hatta adaymış gibi çalışmayı tercih etmesi de siyaseten ayrı bir parantezde ele alınması gereken bir duruştur.
CHP’de ise Yıldırım’ın yerini Kocaoğlu alıyor.
Adeta adaymış gibi partisi için köy köy, mahalle mahalle çalışıyor.
Aday listelerinde ve de ön seçimde yaşadığı hayal kırıklığını üzerinden kısa sürede atarak, kente davet ettiği genel başkanının başarısı için sahaya inen, AK Parti’nin adaylarıyla, il başkanıyla kıyasıya mücadele eden Kocaoğlu, CHP’nin kente yabancı adaylarının yarattığı siyasal boşluğu doldurmayı şu ana kadar başardı.
CHP adaylarının başka kentlerde boy gösterdiği hatta 8 Haziran’a dönük başka rüyalar gördüğü süreçte yerel siyasetteki tecrübesini sahaya yansıtmayı bilen Aziz Kocaoğlu da CHP’li kimliğinin altını bolca çizdiği bu sürecin öne çıkan isimleri arasına adını yazdırmayı başardı.

Yıldırım ile Kocaoğlu arasında 30 Mart 2014’ten baki açık bir hesap da var. Her ne kadar o maçı Kocaoğlu yüzde 50’ye yakın oyla kazanmış olsa da kaybedilmiş 8 ilçe ve de Yıldırım’ın hanesinde yazan 950 bin oy var.Hem de 17-25 Aralık gibi ağır bir sürece rağmen…Sanıyorum Kocaoğlu’nu ve de Yıldırım’ı sahada bu denli diri tutan faktörlerden biri de 30 Mart’tan baki yarım kalan o hesap…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 
 4 Haziran 2015 Perşembe 16:38
Barajı değiştirelim, düşürelim, sistemi düzenleyelim diye öneriyle gelindiğinde muhalefet partileri klasik tepkilerini verip istemeyiz dediler. Konuşup tartışmadılar bile dar bölge, daraltılmış bölge vb. konuları. Hem böyle davranıp hem de baraj yüksek demenin de bir anlamı yok.
 Lombak
 4 Haziran 2015 Perşembe 16:10
O zaman şöyle söyleyeyim. "Düşmanımın düşmanı dostumdur" mantığı bu noktada gerçekçi değil. Neden? Çünkü desteklediğiniz siyasi aktör herhangi bir siyasi aktör değil. Arkasında terör örgütü var. Bunu bugün başka siyasi partilerin oy oranlarını geriletmek için desteklersiniz, yarın gelir senden destek ister, destek vermezsen arkadan vurur. Bu işler böyledir. Artık Ortadoğu ülkesi olduk. Birlik olmazsak bu coğrafyadan bizi silerler. Ortadoğu güçsüz devlet, özerkliğe taviz kaldırmaz. Ya birliksinizdir, ya da Irak gibi paramparça.
 muhalif
 4 Haziran 2015 Perşembe 13:21
lombak, keşke baraj olmasaydı ama baraj maalesef var. hükümet bunu korunma kalkanı oarak kullanıyor.daha fazla milletvekili çıkarmak için kullanıyor.bunun için HDP.yi destekliyoruz, sadece bu seçimler için, HDP.nin barajı aşıp, meclise girebilmesi için.AKP.nin sandalye sayısını düşürmesi için. yoksa HDP. Yİ ÇOK SEVDİĞİMİZDEN DEĞİL.
 Lombak
 4 Haziran 2015 Perşembe 10:43
Bugüne kadar seçmen tercihlerini okuyup anlaşmamış kişiler bundan sonra da anlayamaz. Türkiye'de seçmenin ezici çoğunluğunun muhafazakar olduğu açık. Bugüne kadar Türkiye genelinde yolsuzluğu cezalandırmadıkları da açık. İzmir'in Türkiye'de istisna kent olduğu açık. CHP'nin olası İzmir başarısının Türkiye genelinde başarı anlamına gelmeyeceği açık. Tek başına iktidar düşünemeyenlerin "Y" öntakısıyla ne kadar oy artışı yakalayabildiklerini de 3 güne göreceğiz. Yoksa koalisyonlara ben de olumlu bakıyorum. Hatta daha sağlıklı olur. Hele bir de baraj olmayan bir seçim sonucuna göre oluşacak parlamento harika olur. Herkes gerçek boy ölçüsüyle temsil edilir.
 karşıyakalı
 3 Haziran 2015 Çarşamba 18:09
KİM NE DERSE DESİN BU ÜLKE ÖZAL ZAMANINDA VE ERDOĞAN ZAMANINDA HİZMET GÖRDÜ DİĞER DÖNMELERİ DÜŞÜNÜN ELLE TUTULUR HİÇBİR ŞEY AKLINIZA GELMEZ O ZAMANLARDA DA VERGİ VERİYORDUK AMA HİÇBİR ŞEY ALMIYORDUK KARŞILIĞINDA ŞİMDİ YOLLAR KÖPRÜLER HAVAALANLARI YAPILIYOR ARADA ÇOK FARK VAR GÖRENLERE YADA GÖRMEK İSTEYENLERE..
 m.y.
 3 Haziran 2015 Çarşamba 12:53
AKP. izmirde 2 isim öne çıkıyormuş il başkanı delican ve binali yıldırım. iyide izmirdeki parti çalışması neden tamamen sn. başkan kocaoğluna yönelik bir karalama kampanyasına dönüşüyor? sn.kocaoğlu CHP..nin genel başkanımı ya da bu seçimler yerel seçim mi?AKP.nin izmirde işi gücü büyükşehir olmamalı.
 muhalif
 3 Haziran 2015 Çarşamba 12:45
sn.yaldızın muhafazakar düşünce tarzı ve akp.siz bir iktidara konduramaması seziliyor yazısından.AKP. %44 alacakmış. bu sadece bir temenniden öteye gidemez.dün geceki söz meclisten içeri programında bile AKP..nin ve cuhurbaşkanının yargılanacağını sanmadığını ve konunun kapatılacağı yönünde bir görüşü var.13 yılda yaşanan TEK PARTİ İktidarı koalisyon iktidarlarından daha fazla zzaar vermiştir türkiyeye.kin ve intikam polştası üzerine yapılan siyaset türkiyeyi hem geriletmiş hemde yolsuzluğa batırmıştır.anayasanın askıya alındığı, kanunun uygulanmadığı oligarşik bir yapıyı getirnler elbette yargılanmalıdır.bazı davalar uluslararası mahkemelerede gidebilir
 nezih eliaçık
 3 Haziran 2015 Çarşamba 12:25
senin verginle hava alanı yapılıyor. yani mucize değil. vergine sahip çık. yedigin her lokmada vergi var. ötv nin kdv si nedir. sorup ögrenelim. tedavisi pahalı hast. ne olacağını öğren.
 Murat
 3 Haziran 2015 Çarşamba 11:11
Lise de öğrenciyken Kemeraltı MEB kitapevi'nde ders kitabı kuyruğunda beklediğim günlerde babam da SSK hastanesinde muayene olabilmek için sabah 5 de yola çıkıyor saatlerce önce doktor sonra ilaç kuyruğunda bekliyordu. Televizyonlarda Bülent Ecevit'in Clinton karşısındaki fotoğrafı yayınlanırken bir yandan da IMF'den bir kaç milyon dolar gelirse memur maaşları ödeneceği söyleniyordu. Şimdi 46 milyar dolarlık havaalanı yapılıyor. Şundan eminim ki daha önce AKP oy veren seçmen yine verecek çünkü koalisyonlu yılların travması büyük kimse o yıllara dönmeyi istemiyor.
 Yorum
 3 Haziran 2015 Çarşamba 05:52
Film uzmanı olmuş herkes senaryo senaryo.. Halkın oyu hakkında senaryo üretmek doğru değil.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz