MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Başkasının yerine utanmak
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
2 Mayıs 2021 Pazar

Başkasının yerine utanmak

Hiç başkasının yerine utandığınız oldu mu? Benim çok oldu, hâlâ da oluyor çok şükür…

Rahmetli Şükrü Tül ile bir Ege kasabasındaki kültür etkinliğine konuşmacı olarak davet edilmiştik. Bizim söyleşiden sonra yemek yenildi ve sonra ısrarları kıramayıp yerel bir koro konserini izlemek için sinema salonunda yerimizi aldık. Korolar, amatör tiyatrolar kasabalarda can sıkıntısının ilacıdır. İyidir yani. Konserin koro kısmı idare etti ama ne zaman solistler başladı, bize de işkence… Beyefendi ile sahneye bile bakamıyoruz. Öyle kötü solistler ki, belli ki ya şef kıramamış ya da konsere sponsor falan olmuşlar ki solo söyleyebiliyorlar. Misafiriz ya; hiç sevmem; ama en önde de oturuyoruz, sıra soliste geldi mi sahnedekilerin yüzüne bakamıyoruz… Onlar farkında değiller ama o kadar kötüler ki onların yerine utanıyoruz…

Bu anımsadığım başkasının yerine utanma hallerimin en komiklerinden biri.

Ama gazetecilik mesleği çerçevesinde kendileri utanmayanların yerine utandığım da çok oldu. Oluyor. Kendilerine utanmadan sıkılmadan “gurme” kartviziti bastıranların yerine utanıyordum başlarda ama gurmelerin sayısı o kadar arttı ki şimdi utanmıyorum kızıyorum. Bence bu ülkede kendilerine “gurme” deseler kızılmayacak 3-4 kişi ancak çıkar.

Son zamanlarda hiç TV haberi izlemeyişimin bir nedeni de bu sanıyorum. NatGeo ve Viasat History kanallarına ulaşıncaya kadar haber kanallarını geziyorum. Her gece aynı adamlar. Her konuda konuşuyorlar, tarih, jeopolitik, jeoloji, farmakoloji, tıbbi deontoloji, sosyoloji, kitle psikolojisi ve tabii ki en çok bildikleri aslında dünyadan bihaber oldukları siyaset…

Ben haftada bir gece yayına çıktım 12 yıl boyunca… Ne zor iştir. Çok iyi hazırlanmak gerekir. Ciddiye almak gerekir, bilmediğin konuda konuşmamak gerekir. Az bildiğin konuda hiç konuşmamak gerekir. Bakıyorum kanallara aynı adamlar konuşup duruyorlar. Günde kaç sayfa kitap okudular ki bu kadar bilgiye sahip oldular?

Bu arada Habertürk TV’yi biraz ayıralım haksızlık olmasın, onlar da sanıyorum üzerlerindeki baskıdan bazı angutları konuşturmak zorunda kalıyorlar ama yine de Ebru Baki’den Fatih Altaylı’ya en iyi tartışma programları Habertürk’te…

***

Televizyonlarda ve sosyal medyada son zamanda en çok gördüğüm insanları sıralayayım şimdi:

Bulunduğu görev nedeniyle yalan söylediği yüzünden okunan insanlar…

Ne kadar yalan söylerse söylesin bunun anlaşılmadığını sananlar…,

Yüzüne baktığınızda konuştuğu mevzuda en küçük bilgisi olmadığı ama fikirlerini kusmaya hazır olduğunu sananlar…

Birisi konuşurken kendi kendine gülümseyip rol yapan salatalıklar. Söz sırası geldiğinde asla anlamıyorsunuz neden az önce kendi kendine psikopatlaştığını…

TV’lerde densiz, yeteneksiz ve özgüven patlaması geçirmiş insanlara bakıp bakıp bunların ne arsızlık derdim eskiden şimdi diyemiyorum bile… Aslında dilimizde ne güzel sözcükler var: Ar, edep, ahlak, terbiye, incelik, hayâ, utanma duygusu…

Acaba utanıyorlar mı?

***

Biraz araştırın, mesai arkadaşları ile konuşun öğrenirsiniz… Bu TV gazetecilerinin çoğu bir ara girdikleri siyasette de (sonra neden uzaklaştırılmışlar?) hayat boyu çevrelerine, iş arkadaşlarına, patronlarına yalan söyleyerek, dümen çevirerek hacıyatmaz gibi ayakta kalmışlar. Birebir bildiğim örnekler var. Hacıyatmazlığı da iyi bir şey sandılar, sanıyorum hala sanıyorlar…

Acaba utanıyorlar mı?

Ar, edep, ahlak, terbiye, incelik, hayâ, utanma duygusu… Bir daha yazdım. Biz de bu kadar çok sözcük var ama bu iş artık dünyanın derdi haline geldiğinden başka iki kelime çok sık kullanılıyor artık.

Ve yeni bir sendroma da adını vermiş bu sözcüklerden biri…  Asla bizim memlekette anlaşılması ya da sokaktaki bir kişinin yakalanmasının mümkün olmadığı bir sendrom…

“Başkasının Yerine Utanma” yani Fremdschaemen Sendromu…

Okuduğum yayınlar aynı lafın “empati eksikliği” olarak da tanımlandığına dikkat çekiyorlar.

Bir de “Krinç” var… İngilizce bir kelime olan cringe, ben de yeni öğrendim. Türkçede yaltaklanma ve yalakalık yapmak olarak biliniyor. Yaltaklanma ise bir kişiye hoş görünmek için uygunsuz ve onur dışı tavırlar sergileme olarak karşımıza çıkıyor…  Krinç olarak okunuyor. “Oldukça utandırıcı veya anlamsız şekilde davranan bir kimsenin yerine utanmak ve mahçup olmak anlamına geliyor”..

Düşünüyorum da bizdeki siyasetçilerden kaçı bunu yaşamıştır? Belki rahmetli Erdal İnönü bu duyguyu yaşamıştır…

Eskiden büyüklerimiz, “Yer yarılsaydı da içine girseydim” falan derlerdi…

Artık böyle insanlar kalmadı, yerin yarılmasını bekleyen de kalmadı. Galiba artık yarılacak yer de kalmadı.

Bu Pazar biraz içimi döktüm. İdare edin.  

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Ayna
 3 Mayıs 2021 Pazartesi 11:47
Bunu her konuda yazı yazan mı söylüyor?
 Ayda özeren
 2 Mayıs 2021 Pazar 15:27
“ Sen sadece insansın “ Marcus Arelius düsturunu hatırlatmak lazım hem utanmayanlara hem dalkavuklara hem de yüzü kızarmadan yalan söyleyebilenlere...
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz