MENÜ
İzmir 18°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Bir Cumhuriyet Çınarı: Bercis Toğulga…
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
27 Ekim 2012 Cumartesi

Bir Cumhuriyet Çınarı: Bercis Toğulga…

1932 yılında doğmuş… Tam 80 yıl önce… O doğduğunda Cumhuriyetimiz de 9 yaşındaymış. O kuşak tam olarak Atatürk’ü özümsemiş, Atatürk’ün devrimlerini tam olarak, doya doya yaşamış… Geçtiğimiz günlerde, İzmir’in sımsıcak, güneşli bir Ekim gününde sessizce, her zamanki asil, naif tarzıyla ansızın ayrılıverdi aramızdan…
79 kere yaşamış Cumhuriyet Bayramının coşkusunu… Sekseninci defa yaşamaya nefesi yetmedi… Bu yılki Cumhuriyet Bayramına nefesi yetmedi ama Atatürk’ün bir kızı olarak nelere yetti nefesi o naif, dimdik hocamızın, annemizin, dostumuzun, meslektaşımızın…
Bir çınar ağacıydı o, güçlü kökleri, geniş, gövdesi, dalları, yaprakları vardı… Bedeni minnacıktı, bir genç kız inceliğinde, 80 yaşındayken bile bikini giyecek kadar düzgündü hatları, Atatürk devrimlerinin kızıydı. Ama ruhu, kişiliği bir çınar ağacı gibiydi. Sağlam köklü, güçlü gövdeli, fırtınalara dayanıklı, dimdik, mağrur, prensipli… Tam 40 senedir tanıdığım Bercis teyzemi, hocamı, meslektaşımı, yoldaşımı, dostumu bu kırk yıl içinde bir defa birisinin arkasından konuşurken, dedikodu yaparken, kuyu kazarken, boş, sığ işlerle meşgulken görmedim. Onu İzmir’in birçok kadınından ayıran işte bu özellikleriydi. Seviyeli, görgülü, üretken, çalışkan, ciddi, tam bir hanımefendi…
Yıllarca İzmir Amerikan Koleji’nde hem eğitimci, hem de eğitim yöneticisi olarak emek veren Bercis Hocamız ben dahil yüzlerce, binlerce öğrenci yetiştirdi. Her birine Atatürk’ün bir Cumhuriyet kızı, oğlu olmayı öğretti. Bazen öğrencilerinin disiplinli yöneticisi oldu, bazen şefkatli annesi, ama her zaman öğrencilerine doğru, etik bir örnek oldu, seviyeli, görgülü duruşuyla…
Sanırım ben “Bercis Teyze”yi tanıdığımda yıl 1971 idi. Arkadaşım Begüm’ün annesi, annemin de arkadaşıydı, diğer İzmir’li hanımlar gibi çalışmayan, çocuklarını büyüten bir ev hanımıydı. İki harika, başarılı, hassas evlat yetiştirdikten sonra, yaşamında bir dönüş oldu ve 42 yaşında kariyerine döndü, çalışmaya başladı. 1974 yılında psikoloji öğretmenimdi, o zaman hocam oldu benim için. 1982 yılında Amerikan Koleji’inde çiçeği burnunda matematik öğretmeni olarak çalışmaya başladığımda o lise müdür yardımcısıydı, meslektaşım oldu, öğretmen olmamda, tecrübe edinmemde “rehberim” oldu bu sefer…
1980li yılların sonuna doğru hayatımın 23 yıllık arkadaşı Chris Bridge Amerikan Koleji’ne müdür olduğunda Chris’in yönetici arkadaşı oldu. Bazen atıştılar, bazen sevgi dolu anlar yaşadılar, ama çok şey paylaştılar. Bir okulu birlikte yönettiler. Geçtiğimiz günlerde Chris’i arayıp vefat haberini verdiğimde onun da gözleri doldu, sesi titredi, uzakta olmasa mutlaka geleceğini söyledi.
1990 yıllarının başında esen rüzgarlar Chris ve beni; biri beş yaşında olan oğlumuz, biri karnımdaki doğmamış bebeğimizle Amerikan Koleji’nden koparıp farklı bir yöne attı. Yaşamımdaki bir dönem kapansa bile Bercis hocamızla, teyzemle olan kader çizgim nedense onun ölümüne kadar bizi ayırmadı, koparmadı.
Deniz Koleji yıllarım başladığında, müdür kimliğimle katıldığım tüm toplantılarda onca erkek okul müdürünün arasında tek hanım okul müdürü ben idim. İzmir’in tüm okul müdürleri erkekti. Müdür, yönetici olmama rağmen, 33 yaşımın ürkekliği ve çekingenliği ile nice zor, garip, yalnız anlar yaşadım, ne laflar işittim, ne tavırlarla karşılaştım yönetici arkadaşlarım olan beylerden…
Kısa bir süre sonra kader çizgimde yine imdadıma Bercis hocam, Bercis teyzem yetişti. 1990ların sonuna doğruydu galiba, o da Amerikan Lisesi’ne müdür oldu ve vesilesiyle kendimi yalnız hissettiğim okul müdürleri toplantılarında ikinci kadın okul müdürü olarak bu defa da yoldaşım oldu. Birlikte gittik, birlikte geldik toplantılara. Yönetmelikleri birlikte yorumladık, eğitim yöneticisi olarak zor durumları birbirimize danıştık, iki okul müdürü, iki yoldaş konumunda çok dert paylaştık…
Yaşı ilerleyince emeklilik geldi çattı. Gözyaşlarıyla ayrıldı o çok sevdiği okulumuzdan... Hem o, hem öğrencileri, herkes ağladı… Bir süre sonra yollarımız farklı bir ortamda tekrar kesişti. Swiss otelin yüzme havuzunda! Emekli Bercis hocamız 70li yaşlarında bile gençler gibi kendini spora vermiş, Fuar’da yürüyüş, havuzda yüzme, zamanını yine laf, söz, dedikodu, boş işler ile doldurmak yerine sporla, yapıcı bir aktivite ile dolduruyordu. Kendine yetiyor, sağlıklı yaşıyordu.
Aramızda farklı bir dostluk başladı bu defa. Ben kardiyolog arkadaşım Prof. Dr. Sema Güneri ile, Bercis teyze kız kardeşi yerine koyduğu gelinleri ile, dördümüz havuzda bir yandan yüzerken yine yaşam, eğitim, toplum ile dolu sohbetlerimizle yakınlaştık, sımsıcak, seviyeli bir dostluk yaşadık. Bana yaşamımda sırasıyla önce teyze, sonra hoca, sonra meslektaş, rehber, yönetici, en sonda yoldaş olan bu kişiyle sımsıcak bir dostluk, arkadaşlık yaşadık, onun son günlerinde…
Fark ettim ki yaşam çizgimizde, belki de birçok zaman annemden yakın olmuş bana, ben de belki kızından yakın olmuşum ona, meslektaş olmamız nedeniyle… Çok şey paylaşmışız…
Sevgili Bercis Hocamızın gençliğinde, yaşlılığında, kimbilir nice zor günleri, uykusuz geceleri oldu. Ne fırtınalar yaşadı içinde kuşkusuz, ne kırgınlıklar, ne üzüntüler. Ama bir gün ağzını açıp bir dert yanmadı, uykusuz gecelerini, kaygılarını kimseyle paylaşmadı, kimsenin aleyhinde tek söz etmedi, karşılık vermedi. Sustu, çalıştı…
Çok sevdiğim şair Bob Dylan’ın “Times are a Changing” şarkısında dediği gibi, “Devir değişiyor, bugün üstte olan yarın altta oluyor, kaybeden kazanıyor, genç olan yaşlanıyor, güçlü olan güçsüzleşiyor, her şey değişiyor…”. Bugün bizi üzen, yıpratan, örseleyen, hakkımızı yiyen kişi/kişiler buhar olup giderken, bir zamanlar çok üzülmüş, hayli sıkıntı çekmiş ama dimdik, onurla, yıkılmadan ayakta kalmış diğeri, Bercis Toğulga tıklık tıklım dolu cami avlusunda, yüzlerce, binlerce seveni, öğrencisi ile uğurlanıyor, ismi binalara veriliyor, arkasında son derece hoş bir seda, hoş bir miras, örnek alınası, güç veren, moral veren bir hayat bırakıyor…
Cumhuriyetimizin 89uncu yılını kutlarken bu güçlü, asil, naif Cumhuriyet kadınının, sevgili meslektaşımın önünde saygıyla eğiliyorum.
Işıklar içinde yatsın sevgili çınarımız, hocamız…
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Mutena Bostancı
 16 Ekim 2020 Cuma 12:35
Berna çığım, ne güzel yazmışsın. Beni Berçin Hanımla yaşadığımız günlere götürdün. Teşekkürler yavrum
 Candan Özbek Tosun
 13 Ekim 2020 Salı 14:33
Bernacım, kalemine, yüreğine sağlık?? Ben de sıklıkla Alsancak’ta Karşılaşırdım?? her seferinde birbirimizin ellerini Öper ‘her şey gönlünce mi?’ diye sorar ??ben de cevap verirdim ??onu çok özlüyorum????
 Güler Kamer
 20 Aralık 2012 Perşembe 16:45
Ellerine, kalemine ve herşeyden önemlisi yüreğine sağlık Bernacığım. Çok güzel bir insan analizi...
 birten handanherkeze
 29 Ekim 2012 Pazartesi 17:42
herkeze arkasından böyle güzel övgü dile getirebilen dostluk arkadaşlık ve yaşamlı kişilikler nasip etsin...geçiş yapanın da ruhu şad olsun
 Ayşegül Samsunlu
 29 Ekim 2012 Pazartesi 10:51
Bercis Hanımı en güzel ve gerçekçi sözlerle anlatan çok duygulandırıcı bir yazı. Teşekkürler Berna Hanım...
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz