Kapatılan Özel İdare Malları Trabzon’da AK Partili belediyeye devredilirken İzmir’de neden hazineye verildi? Yahut neden 1686 adet tapudan biri bile CHP’li belediyeye verilmedi sorusuna Vali Mustafa Toprak’ın ‘Demirel üslubuyla’ verdiği cevap uzun süre hafızalardan silinmeyecek türdendi.
“Bu durum olabilir. Her yerde aynı olsaydı. İzmir’in adı Trabzon, Trabzon’un adı da İzmir olurdu. Bak böyle bir şey yok. Sizin adınız farklı benim adım Mustafa”.
Devlet ciddiyetiyle çok da bağdaşmayan bu çıkışı Vali Toprak’a İstanbul’un kapılarını açar mı bilemem ama bir gün İzmir’in siyasi tarihi yazılırsa o kitapta yer almayı garantilediğini söyleyebilirim. Bir zamanlar İstanbul’daki su sıkıntısına dair soruyu yanıtlayan dönemin Başbakanı Demirel’in ‘İstanbul’un suyu vardı da biz mi içtik?’ cevabını anımsadım Vali Toprak’ın Trabzon örneğinde…
Peki, bu Trabzon meselesi nereden çıktı?
Aralık ayının ilk haftasında yani seçimlerden önce AK Parti’nin aday tanıtım toplantısında Başbakan’ın ağzından dökülen iki kelimeyle başladı aslında her şey.
Hani 'adaylar geçiti' filminin onlarca televizyondan vizyona girdiği, haber arası reklamın pompalandığı o toplantıların birinde sahneye davet edilen Trabzon Büyükşehir adayına ve dahi Trabzonlulara müjde veriyordu Sayın Başbakan: “Özel İdare’nin mallarını da belediyeye devrediyoruz. Hayırlı olsun”
Erdoğan’ın bu çıkışıyla birlikte İzmir’in de değeri 4 katrilyonu bulacağı tahmin edilen ‘özel idare mallarına dair’ soru işaretleri ortaya çıkmaya başladı.
Acaba İzmir’de de özel idare malları belediye mi devredilecekti?
Yoksa İzmir’e üvey evlat muamelesi mi yapılacaktı?
Seçimden önce Kocaoğlu’nun ‘ham yapacaklar’ diyerek ‘İzmir’in malları İzmir’de ve İzmirlilerde kalsın’ şeklindeki sözleri geniş kesimlerden destek gördü.
Trabzon’da, Denizli’de, Kayseri’de, Konya’da, Erzurum’da…
Onlarca AK Partili Belediye’nin olduğu Büyükşehirlerde kapatılan özel idare malları sorun olmazken, ‘devletin kurumları ve belediyeler arasında’ kuzu kuzu pay edilirken İzmir’de, Aydın’da sorun olmasının tek bir nedeni olabilirdi?
Bu iki ilin de CHP’li olması…
Bu da yıllarca bu kentte süregelen ve AK Partililerin yıkmak için büyük efor sarf ettiği ‘AKP İzmir’i cezalandırıyor’ tezini güçlendiriyordu.
Muhabir arkadaşımız Fatih Yapar günlerdir İzmir’i esir alan Trabzon örneğini iki cepheden birden çökerten bir habere imza attı. Birincisi Trabzon’da malların tamamı belediyeye devredilmemişti.
Çünkü bu teknik olarak da mümkün değildi.
Yani okul, cami, hastane gibi başka kurumları ilgilendiren malları o kurumlara verilmiş, bazı mallar hazineye devredilmiş bazıları da belediyeye bırakılmıştı. Hem de tapularıyla birlikte…
Trabzon’daki komisyon Başkanı olan İzmir’in de yakından tanıdığı Vali Yardımcısı Şükrü Kara, kentteki paylaşımın aynen böyle yapıldığını Fatih Yapar arkadaşımıza tek tek anlatmıştı.
Şükrü Kara’nın anlattıkları doğrultusunda şunları söylemek mümkün…
Birincisi İzmir Valisi kendisine en fazla yüklenilen somut örnek olan Trabzon’daki vaziyetten bihaber… Yani Trabzon’daki meslektaşına, yahut yakın zamana kadar birlikte görev yaptığı Şükrü Kara’yı arayıp ‘Nasıl yaptınız, ne yaptınız. Bakın, siyasiler bize yükleniyor’ diye sorsa gazetecilerin sorusuna ‘Her yer Trabzon olmaz. Olsaydı İzmir’in adı da Trabzon olurdu’ gibi absürt bir açıklama yerine ‘Trabzon’u yanlış biliyorsunuz. Orada aslında şöyle yapıldı. Tüm mallar belediyeye bırakılmadı’ diye yanıt verirdi.
İkinci olarak İzmir’deki garip paylaşımı savunanların tezini de çürütüyor Trabzon Vali Yardımcısı Şükrü Kara…
Vali Toprak’ı aklamaya çalışan kimi AK Partililerce öne sürülen “Devletin gayrimenkullerinin sahibi hazinedir. Dolayısıyla da tapular hazineye devredilmek zorundadır. Belediye isterse hazineden projeyle tahsis ister”
Ne diyor Trabzon Vali Yardımcısı Şükrü Kara: Malların tamamını değil en çok yüzde 10’unu tapusuyla birlikte belediyeye verdik.
Yani… Tapuların hazineye devredilmek zorunda olduğu tezi de çürüyor.
Kaldı ki Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nin hazineye verilen malların yaklaşık yüzde 50’isini başvuruyla aldığını da biliyoruz.
*
Ama son güncel tartışmamızda İzmir’de çürümeyen hatta güçlenen tek bir tez var.
“AKP İzmir’i cezalandırıyor. Üvey evlat muamelesi yapıyor.”
2011 seçimlerinden sonra Binali Yıldırım, Ertuğrul Günay gibi bakanların ‘35 proje’ üzerinden başlattığı yatırım atağıyla bir parça çürüyen, çürütülen o tez Vali Toprak’ın anlaşılmaz, uzlaşılmaz tavrıyla, kötü yönettiği özel idare malları süreciyle yeniden güçlendi.
Ve bu tez ne kadar güçlenirse AK Parti İzmir’de o kadar dip yapar.
Yani son birkaç yıldır kazandığı sempatiyi kaybeder.
Çünkü İzmir halkı ayan beyan ortada olan bu ‘üvey evlat muamelesinin faturasını’ İzmir’in atanmış Valisi’ne değil o valiyi bu kente gönderen, destekleyen, yönlendiren, savunan hatta yönetenlere keser.
Ve İzmirlinin bu türden cezalandırmalara karşı bağışıklığı güçlüdür.
2008'de olduğu gibi 'arseniği sek içer' yine de oy vermez. Direnir.
Bilmem anlatabiliyor muyum?
Sayfa başına git