MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Can’ım seni çok sevdim!
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
8 Mayıs 2021 Cumartesi

Can’ım seni çok sevdim!

Sevginin ölçüsü var mı?

Var…

Nedir o ölçü?

“Ölçüsüz sevmek!”

Buna rağmen…

Sevdalılar şunu pek akıllarında tutmazlar:

“Aşk ayrılınca değil, vazgeçince biter!”

Demek ki…

Büyük sevdaların beyaz köpüklü devasa dalgaları üstünde sörf yapmak unutulmaz bir hayat lezzeti ise sizin için…

Ayrılsanız bile…

Asla vazgeçmeyeceksiniz!

***

Okumaya başladığınız bu öykü pek güzeldir…

Hatta romantizmi “yaşam biçimi” kabul edenler için…

Çağdaş bir “aşk masalı” olarak kabul edilebilir…

***

Can Bartu…

Mekanı cennet olsun, Türk futbolunun efsanesiydi…

Çerkez aslı bir ailenin çocuğuydu…

Boylu, posluydu…

Basketbola heves etti…

50’li yılların ilk çeyreğinde Fenerbahçe’de…

Basketbol oynayarak spora başladı…

Milli takıma seçildi…

Potaların Efendisi olmaya çeyrek vardı ki…

Fikret Arıcan, elinden tuttu; “Ha’di yeşil sahalara!” deyiverdi…

Altı yıl Fener formasını terletti…

Avrupa, O’nu anında büyüteç altına alıverdi…

Takvimler 1961 yılını gösterirken…

İtalya’nın güçlü ekiplerinden Fiorentina’ya transfer oldu…

Ertesi yıl, hayatının rekorunu kırdı…

Fiorentina ile Atletico Madrid arasındaki…

Avrupa Kupası final maçı oynayan ilk Türk futbolcu oldu…

Çok teknik ve çok zarif bir sporcuydu…

Sonra…

Venezia ve Lazio’da top koşturdu…

Vatan hasreti ağır bastı…

1967’de Türkiye’ye döndü…

Gözünü açtığı yuvaya, Fenerbahçe’ye döndü…

1970’te unutulmaz bir jübile ile futbolu bıraktı…

Meşin yuvarlağa veda ettiğinde…

Henüz 34 yaşındaydı ve…

Fenerbahçe’nin ezeli rakibi Galatasaray’a…

Hem basketbol oyuncusu olarak sayı yapmış…

Hem de futbolcu formasıyla kalecilerin korkulu rüyası olmuş…

Yegane sporcu olarak tarihe adını yazdırmış…

Peki…

Başka neyle anılıyor?

Avrupa’da yaşadığı “masal” gibi unutulmaz bir aşkla…

***

Mevzuyu derinleştirelim…

Türk futbolunun gözbebeği Can Bartu…

(Efsane olarak anıldığı günlerde Türkiye’de binlerce çocuğa Bartu adının konmasının nedeni bu milli futbolcumuzdur…)

İtalya’da meşin yuvarak peşinde koştururken…

Kendisinden iki yaş küçük…

Dünya tatlısı bir şarkıcı ile tanışıyor…

Kızın adı, Patricia Carli

İtalyan asıllı Fransız pop yıldızı…

Henüz emekliyor o renkli dünyada…

Aynı zamanda ustalara taş çıkartan bir şarkı sözü yazarı…

Can Bartu ile Patricia Carli’nin hayatlarının…

Ne zaman kesiştiğini…

Bir kişi hariç kimseler bilmiyor…

O da Patricia Carli’den başkası değil…

Çünkü…

Patricia, 83 yaşının tüm güzelliğini yaşıyor…

Can Bartu ise…

İki yıl önce aramızdan ayrıldı…

Böyle bir “sevda masalı” yaşanmış mıydı?

Galiba evet…

Çünkü, Patricia…

O unutulmaz aşkı…

O unutulmaz şarkıdaki gibi…

Hala…

“Yarım kalmış duygular” diye anıyor…

***

Sonra yollar ayrıldı…

Herkes anılarının prangasız esiri olarak hayatını sürdürdü…

Ya da…

Sürdürmeye devam etti…

Aralarında binlerce kilometre de olsa…

İkisi de bu aşkı “sır” olarak kabul etti…

Rüzgara bıraktılar kendilerini…

Sonra…

Patricia için ağır bastı bu ayrılık…

Daha fazla dayanamadı kalbindeki sızıya…

Şarkıların Efendisi olarak ün yaptığı için…

Duygu yüklü bir şarkı yazdı; seslendirdi…

Ağlatan parçanın Fransızca adı…

“Ma Cherie”

Bizim dilimizdeki karşılığı “Canım”

Şarkının sözleri şöyle:

Bu kelimeyi sen bana öğretmiştin.
Güler, şarkı söyler, hiçbir şeyi önemsemez, eğlenirdik.
Ben, mutsuz bir artist, senin yanında kederlerimi unuturdum.
Canım…
Sen aşkı dostlukla iyileştirmek istedin.
O artist, o bencil kadın unutamadı işte gördüğün gibi.
Benim için geleceğini biliyordun.
Sen sakin, sen uysal…
Sevilmek umuduyla sevmedin beni…
Canım…
Günler su gibi geçtiğinden beri kendimi tekrar senin yanında buldum.
Ya sen, sen ne alemdesin?
Kendimi seni düşünürken buluyorum.
Evlendin mi? Hayatında her şey yolunda mı?
O da sana
“Canım” diyor mu?
Canım…
Bir daha bana hiç “canım” denmedi.
Ben bugün seni de “canım”ı da çok özlüyorum…

***

Parçanın tüm sözleri Fransızca, ancak…

“Canım” kelimeleri ise bildiğimiz Türkçe “Canım”

Bu işi iyi bilenler şöyle diyor:

 

“Bir Fransız’a (ı) harfini telaffuz ettirmek zordur… Daha çok, (ı) yerine (i) harfini kullanır; o kelimeyi seslendirirken (canim) derler… Demek ki, Patricia epey uzun süre çalışmış doğru telaffuz için…”

 

Neden böyle yapmış?

Çünkü…

Büyük “aşkı” için; adı “Can” olan aşkı için seslendiriyor…

Kalbinden geçenleri…

***

Can Bartu, hayattayken…

Yanından ayrılmayan kızı Gülfer Arığ’ın…

Vefat sonrası…

Gazeteci Barış Kenaroğlu ile paylaştığı şu sözleri çarpıcıdır:

 

“Can Bartu, bu şarkının kendisi için yazıldığını kabul etti ancak detay vermedi…”

***

Bitiriyoruz…

Bu “Can’ım” diye bilinen aşk…

Elbet bir gün…

Masalsı bir kıvama gelecek…

Şarkıyı dinlerken…

Can Bartu ile Patricia Carli’yi…

O günkü görüntüleri ile…

Gözümüzün önüne getireceğiz…

Ve…

İster istemez, dudaklarımızdan şunlar dökülecek:

“Canımın içi, sen hangi şiirden kaçıp geldin yüreğimin orta yerine?

Nokta…

SonSöz: “Herkes, kendi masalının kahramanıdır… / Anonim…”

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Yeşim Ölgün
 8 Mayıs 2021 Cumartesi 12:40
Hiç duymamış, okumamıştım bu hikayeyi. Hem öğrendim hem hislendim üstad. Aşkı tarifin de müthiş...
 TACETTİN Bayır
 8 Mayıs 2021 Cumartesi 10:59
Bazen yaşanmış gerçekler hikaye gibi ancak bu kadar güzel anlatılır.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz