MENÜ
İzmir 21°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
D. Müsavat Dervişoğlu’nu tanımak, bilmek ve anlamak (I)
Cumhur BULUT
YAZARLAR
23 Ağustos 2012 Perşembe

D. Müsavat Dervişoğlu’nu tanımak, bilmek ve anlamak (I)

Giriş; Tanımak ve bilmek beyanındadır…
 
Bu yazı bir bakıma hayatımın bir bölümünü; mütemmim cüzünü ya da bir başka değişle en önemli saydığım sayfalarını anlatmaktadır.
 
Evet benim hayatımda önemlidir. Zira bu şekilde niteleme sadece benim tarafımdan yapılan bir tasnif değildir. Beni tanıyan, döneme şahit olan ve bizdeki(!) etkilerini gören herkes aynı kanaattedir.
 
Müsavat Dervişoğlu ismiyle tanışmam Milliyetçi Ülkücü Harekete aktif olarak intisap ettiğim ilk günlere rastlar… Hikâyenin dibacesi(1) yüksekokul günlerime, yani dokuz yüz doksanlı yılların başlarına tevafuk eder. Hani bilirsiniz kanımızın kaynadığı, komünizmin yıkıldığı, esir Türk illerinin birer birer istiklalini kazandığı yıllar vardı ya işte o dönemden bahsediyorum.
 
Başbuğ Türkeş’in Azatlık Meydanı’nda şahadet parmağını göklere kaldırdığı; Ozan Arif’in ozanlık yaptığı, Yıldızdoğan’ın ve Osman Öztunç’un yeni yeni parladığı, Uğur Işılak’ın ise bize reis dediği yıllardan!...
 
Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin seminere geldiği, benim ise O kürsüde konuşurken su vermek suretiyle hizmetinde olduğum yıllar… Bir kitaptan bir kitaba, bir sohbetten diğerine; bir meseleden ötekine geçtiğimiz; sigarayı ciğerlerimize değil, iliklerimize çektiğimiz(2), çayı zemzem kabul edip içtiğimiz yıllar!... Kahramanlık hikâyeleriyle, stratejik konuların; ermiş menkıbeleriyle ekonomik tespitlerin, destanlaşan hareketimizin ölümsüzlük öyküleriyle, Turan Ülküsünün fikir ve iman zemininde birleştiği yıllar…
 
Ve bir roman, “Fatsa’da Beş Adam”
İşte Müsavat Dervişoğlu’nu ilk defa bu yıllarda tanıdım. Az önce bahsettiğim kalın kalın kitapları bir sigara içiminde hıfz ettiğimiz yıllarda elime geçen “Fatsa’da Beş Adam” isimli küçük bir roman Reis’i tanımamda önemli bir adımdır diyebilirim. Pek de roman kıvamında olmasa da, yaşananlara çok az değinmiş olsa da kaç adamın hayattayken, hem de çocuk yaştayken ve hatta ülkücülük yaparken romanı yazılmıştır ki?... Bu sorunun cevabı ister tafsilatlı olarak verilsin, isterse de verilmesin, mühim olan bu sorunun sorulmuş olmasıdır.
 
Bizlere Muhsin Başkanın rol-model olarak sunulduğu bu devirde benim Müsavat Dervişoğlu’na duyduğum alaka hikmetini sonradan anladığım bir kader tecellisidir de aynı zamanda. O’nu tanıyanlarla bir araya gelmiş olmam mı yoksa isminin özelliğinden midir bilmiyorum, gıyabından ötelere geçip ru be ru(3) O’nu tanımak istemişimdir.
 
Kimdir Müsavat Dervişoğlu, sorularıma muhatap olanlar ilk gençlik yıllarını tevatüre dayalı anlatsalar da Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı, Başbuğ ile olan ilişkisi ve kendine has delişmen kişiliği muhayyel hikâyesinden sıyrılıp müşahhas olarak karşıma çıkıyordu.
 
Türkiye’deki çatışmanın temelinde yatan gerçek, “sağ-sol kavgası” değildir!
O yıllar yürürken bile sesli düşündüğümüz, mecnun gibi gözümüzün “milliyetten” başka bir şeyi görmediği ve bütün sorulara tek bir cevap aradığımız bir çağdı bizim için… Her bilgiyi didikliyor, her fikri eşeliyor ve her sözü tartışıyorduk.
 
Tartıştığımız kişilere kitaplardan delil göstermek, kaynaklardan konuşmak bize büyük bir haz ve üstünlük sağlıyordu. İşte bu sebeple geniş bir kütüphaneye ve arşive sahip olmam gerektiğini anlamıştım. Hele hele konuşurken satır aralarından konuşmak, görünmeyen ve duyulmayanı dillendirmek çok hoşuma gidiyordu.
 
Bilhassa dokuz yüz seksen öncesi yaşanan ve basitçe “sağ-sol kavgası” olarak sıfatlandırılıp halka kabul ettirilen mukatele (4) yılları ile ilgili olarak Reis’in Bizim Ocak Dergisi’nin 42. sayısında tefrika ettiği “Batı Düşünceleri İle Oryantal Darbeler” adlı makalesinden aldığım fikirler bana son derece entelektüel bir hava kazandırmıştı…
 
Evet, “mesele sadece ‘sağ-sol kavgası’ değildir. Türkiye’de yapılan ve her on yılda yeniden sahnelenen oyunun arkasında başka güçler ve merkezler bulunmaktadır”… diye başlıyor ve hiç nefeslenmeden anlatıyordum… Sizler de çok iyi bilirsiniz ki Ülkücü Hareket “ihtilal ve olgunlaştırma” sürecini çok iyi tahlil etmiş, daha o günlerden teşhis ve tespitini doğru olarak yapmıştı. Ne yazık ve acıdır ki Türk fikir ve demokrasi algısı bu noktaya yeni gelmiş bulunuyor!...
 
Bu kadarla da kalmıyordu elbette, Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı döneminde ilk icraatı Türkiye’deki bütün teşkilatları görevden almak olduğunu, bu sebeple Başbuğ’a şikâyet edildiğini, Başbuğ’un “şimdi ne yapacaksın sayın Genel Başkan, Erzurum’da lise teşkilatının başkanını getir desem ne yapacaksın?” sorusuna, “Benim, Erzurum’daki lise teşkilatının da, Edirne’deki ocak teşkilatının da, tüm üniversitelerin de başkanı benim!” cevabını vermesi, bu kararlılığı ve iradeyi gören merhumun ne kadar gururlandığını da ben hep o yıllarda dinledim.
 
Durumu olduğu gibi kabul etmeyen, aksaklıkları gidermek için gerekirse yeniden, sil baştan başlamayı uygun gören bir iradenin sahibi olan Dervişoğlu, o dönemde öyle izler bırakmıştı bende.
 
Neyse, güzel günler, güzel yıllardı, aramıyor değilim ama her hatıra gibi bir daha yaşanmayacak olduğunu da çok iyi biliyorum. Yaşanmayacak fakat daima hoş bir seda olarak kalacak...
 
İşte Müsavat Dervişoğlu’nu ben böyle tanıdım ve bildim. Ve O’nu gıyabında tanıdığım yıllarda gelecekte bir santim bile yanından ayrılmayacağımı, O’nu bilmenin ve tanımanın çok daha ötesinde anlayan biri olacağımı nereden bile bilirdim. Mukadderat!
 
Bundan sonraki yazımızda dilim döndüğünce Reis’i “anlamak” meselesine değineceğim. O zaman belki de birçoklarımızın zihnindeki düşünce berraklaşır, Reis’in ne yapmak istediğini çok daha iyi anlarız, ne dersiniz?...
 
Dipnotlar: 
1  Dibace: Giriş, girizgah
2 Rahmetli Dilaver Cebeci’nin muhteşem şiiri “geçmiş zaman çekiminde bir mahkuma mektup”tan aldım bu dizeyi
3   Ru be ru: yüz yüze

4 Mukatele: karşılıklı vuruşma, düelloda bulunma, savaşa tutuşma, kıtal. Kelimeyi Ziya Gökalp türetmiştir

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Okuyucu
 24 Ağustos 2012 Cuma 12:20
İz bırakmak, somut deliller ve belgelerle olur. İyi ve paha biçilemez iz bırakmak da her kişiye nasip olmaz. Çok değerli bir yazı olmuş. Merakımı cezbeden bu yazının devamını da takip edeceğim, yazara teşekkürler.
 bilirkişi
 24 Ağustos 2012 Cuma 08:51
FEYSBUK MÜSAVATÇILARINI SUSTURAN BİR YAZI OLMUŞ, BU SAYEDE SUSARLARDA MUSAVATDA MHP DE RAHAT NEFES ALIR.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz