Hadi biraz dertleşelim kardeşim.
Ne sen beni düşman gör ne de ben seni.
Kimse kimseyi görüşlerinden dolayı eleştirmesin aşağılamasın.
Senin düşüncende doğrudur benim düşüncem de.
Nasıl olur dersen olur kardeşim.
Çünkü bir doğru yoktur hayatta. Doğrular vardır.
Ve herkesin kendi doğrusu en doğrusudur.
Yani şöyle bir şey yoktur hayatta. Solcu, aslında doğru olan sağdır ama ben yine de solcu olayım demez. Sağcıda demez. Hıristiyan ya aslında doğru olan İslam’ da ben yine de Hıristiyan kalayım demez. Çünkü bu inanç meselesidir. Onun doğrusu odur. Bunu diğer inançlara diğer düşüncelere de uygulayabiliriz
Gelelim şu referandum meselesine.
Bu bir inanç meselesi değil kardeşim.
Bu kişiler meselesi değil kardeşim.
Bu sistem meselesi.
Bu demokrasiden vazgeçip geçmeme meselesidir.
Doğruyu bulacağız, biraz empati yapalım yeter ki.
Çünkü kararımız senide beni de etkileyecek.
Şöyle yapalım mesela.
Sayın Erdoğan olmasaydı sen bu Anayasaya oy verir miydin?
Sahi verir miydin?
Mesela HSK üyelerini Kılıçdaroğlu’nun tek başına seçmesine gönlün razı olur muydu?
Kararnameler yayınlayıp, olağanüstü hal ilanına,
Bir gecede tüm valileri kaymakamları görevden alıp yerlerine yandaşlarını yerleştirmesine,
Hakimleri savcıları emniyetçileri askerleri bir gecede değiştirmesi kendi fıtratına göre ordular kurması emniyet birimleri oluşturması nasıl geliyor mesela.
Tüylerin diken diken oldu değil mi? Dur daha bitmedi.
Atandan dedenden kalan dükkanını fabrikanı bir gecede kaybedebilirsin. Bir bakmışsın oturduğun koltuğa kayyumlar el koymuş, simit almak için dahi kayyumlardan izin alır olmuşsun.
Ve hatta bir sabah güneş doğmadan evin basılır tutuklanırsın. Örgütler yaratılır ve sen bu örgütün üyesi olursun haberin olmadan. Olmaz deme olur. Ergenekon, balyoz, askeri casusluk hepsi düzmece örgütlerdi. Oldu yani neticede.
Adalet, partinin atadığı hakimler tarafından yerine getirileceği için siyasi yönden güçlü olan kazanacaktır. Bir bakmışsın ananın ak sütü gibi elde ettiğin bir hakkın uçmuş gitmiş olacak. Olacak kardeşim bunlar olacak. Çünkü adalet olmayan yerde her şey olur.
Vereceğimiz yetki ile ülkeyi adeta üzerine kaydeden hangi lider beş sene sonra hadi bana eyvallah der bir düşünelim.
Biz bu değişikliklerle ligimizi kaybederiz. Alt liglere düşeriz. Alt liglere düşenleri görmüyorlar, yok sayıyorlar, saygı göstermiyorlar, ellerindeki avuçlarındakileri de alıyorlar. Örnek mi ülkenin güneyine bak ne görüyorsun. O gördüklerimiz yaşamayalım kardeşim.
Kabul edilirse 600 milletvekili seçeceğiz ya. İşte o vekiller istisnai memur gibi olacaklar. Çünkü yetkileri yok, soru soracakları makam yok, sorgulayacakları makam yok.
O milletvekilleri bir başkan seçecekler. Hani şu 001 kırmızıyı plakayı kullanacak kişi. İşte o kişi Cumhurbaşkanının atadığı başkan yardımcısının karşısında yakasını ilikleyecek. Çünkü atanmış o yardımcı vekalet edecek cumhurbaşkanına. İçine siniyor mu kardeşim.
Yani demem o ki bu mesele Erdoğan-Bahçeli meselesi değil.
Memleket meselesi.
İslam ülkeleri arasında bir yıldız gibi parlayan bu ülkenin ışığını söndürüp karanlığa mahkum etmeyelim, mümkünse karanlıktakileri alalım aydınlığımıza kardeşim.
Evet çıkarsa ülke uçacak diyorlar ya, bir düşün; şimdi neden uçmadığını. Yaptığımız şey başbakanlığı kaldırmak. Yoksa başbakanlar mı ayağına bağ oluyor ülkenin. Sahi Binali Bey mi engelledi kalkınmamızı. Davutoğlu mu, Erdoğan mı?.
Sadece düşün kardeşim sadece düşün..
İktidarların tek amacı vardır, o da halkın mutluluğunu tesis etmek. Halka ne vermek istediler de mutluluk için neyi planladılar da bu anayasa, bu darbe anayasası denilen anayasa engel oldu.
Bir düşünelim kardeşim.
Sonra bir daha düşünelim.
Bütün benliğimizle, bütün inancımızla basacaksak mühürü inandığımız renge, helalı hoş olsun kardeşim. Yok beyazla kahverengi arasında titreyecekse ellerimiz, biraz düşünelim, biraz düşünelim kardeşim.
Hüzünler isimli şiirden bir bölüm
Düşünürken sıkılmayalım diye.
İşte böyle
ansızın çıkışından önceleri
yakut renkli güneş batarken memleketimde
bin şahit ve ben
tavernamsı güz kalıplarında
bilmeden
ve seni tanımadan
senin yerine de gördü gözlerim
bilinmeyen akşamları
ve tanınmayan gözlerini
gördü gözlerim
yani fabrikalarını da şehrin
solgun benizli işçiler
ve uzamış
ve ağarmış sakallarını sıvazlayarak
asgari ücretli günler düşlüyorlardı
ve bir toy türküsünü
toy sahibinin hatırına
yürekten söylüyorlardı
gözlerini
ve türkü yapışmış dudaklarını
gördü gözlerim
II
kısa sürdü
bir bakış sonra bir bakış ve sonra
sonrası maddeden koptu
sonrası konuşamamışlık
sonrası hüzün sonrası acı sonrası
yakut renkli güneşe serilmiş zaman dilimi
tüketilemeyen düşler
barınıyoruz işte
kendimizden kendimiz çıkarıyoruz
kahrolası savaşın çocuklarından tespih tanesi diziyoruz
19 bülteninden sonra
ve sonra
namussuz birer mahluk oluyoruz ki
sorma
III
Bakınca
Bir akşam aymazlığı gibi gelirsin
Oysa ne yaman bir sohbet yorgunusun
gecesizlikten
Toprak kokuyorsun
Tanrı gibi sessiz ve derinden
Gülüyorsun
Ve tanrı kadar gerçek
Hep kendin oluyorsun
ıv
Ara sıra
Olduğumuzda olur
Uçuk bir şiirin dizelerinde
Ve ara sıra solduğumuz
Biyoloji kitaplarının yapraklarında
Varız
Öyle ya da böyle
Hileyle
Yutulduğumuz
Ve bir şarkılık sohbetlerin
Nutuklarında satıldığımız
Ve bir bıçak darbesinin bestelediği
Yanık oylarda varız
Varız beee…
Gene de varız…
v
Çok ölüyoruz çok
Öldürsek te ölüyoruz ölsek de
At sırtında tank üstünde
Koca bir adımla
Sıçradığımızda
Ve kendimizi atıp gökyüzüne
Bomba olup yandığımızda
Ölüyoruz biraz daha kalabalık
Hey tanrım
Bu ne kabalık
vı
Kalıcı karanlıklar bırakır
Yaşamın bir yanı her zaman
İrkildiğimiz ikindi düşleri
Sıcak sarı öpüşleri bastırır
Ağlamak zaman alır
İyisi mi takıl gölgemin yokuşlarına
Dalalım ruhuna beraber
Mavi pencereler aşıp
Ellerimizde eriyelim
Karanlık yamaçlar delinir
Dibinden kardelenlerin
Bir yağmur fenerleri muştular
Bir de sen geldiğinde bilirim
İlk yaza dayandığımı