MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Distopya
Melek ERYAZICI
YAZARLAR
24 Aralık 2020 Perşembe

Distopya

Pandeminin süregelen, zorlayıcı, değişken ve acımasız halleri,

Hepimizde açığa çıkan tahammülsüzlük duygusuyla birleşince,

Alacakaranlık kuşağını aratmayan bir

distopya tecrübesiyle tanıştık.

 

Her hanede, fiziksel bölünmüşlüğün yarattığı kaygının da etkisiyle,

‘yönetemediğimiz’ çeşitli senaryolarla meşgul olan zihnimiz,

tam kadro mesaili travmatoloji kliniği haline gelmişken,

Kısıtlı ve ‘uzaktan’ yaşamlarımızın başrolünde

Akıl tutulması yaşatan tecrübelerle sınıyor her birimizi.

 

Yeni düzene eski kafayla ayak uydurmaya çalışmanın ağrısı bir yandan,

Bilindik tüm yolları denemiş ve

henüz ışığa ulaşamamış olmak öte yandan,

İnsan aklını özgür kılan sabır ve sükunetin erdeminden uzaklaşmasına ve

Dağınık zihin istifçiliğine doğru yol aldığımıza işaret ediyor.

Virüs, kendisini güncelleyerek,

ülke kapılarını yeniden kapattırıyor.

 

Doğa olayları hız kesmeden ilerlerken,

Etna yanardağı yeniden aktive oluyor, misal.

Kuraklık ve diğer tehlikelerle boğuşmaktan yorgun düşüyor dünya.

Yit(ir)menin kaygısı içinde

Masaya koyduğumuz yemek, çiğnediğimiz ekmek;

Günlük veri tablosunda

yaşamsal mücadele veren ve yaşamdan eksilenleri duydukça,

boğazına diziliyor herkesin.

 

Birbirimizden eksilmemek için azami çaba göstersek de,

Salgın adres seçmeden bildiğini okuyor ve

Ölümün o soğuk eli

Nerede ve ne zaman dokunur bize bilemiyoruz.

Kimimiz uykusuzluktan,

Kimimiz hareketsizlik kaynaklı

Obezite ve diğer rahatsızlıklara sürüklenmekten şikayet ederken,

Bir yerlerde hiç tanımadığımız insanların toprağa verildiği haberleri,

Hayatın sürekliliği içinde var olmak ve ölmek ilişkisinin

doğal olgular zincirine tabi olduğu fikrinden uzaklaştırıyor hepimizi.

 

İstiflediğimiz tüm güzel anılarımızı hatırlatan fotoğraflara bakarken,

Bundan bir yıl öncesinde şikayetçi olduğumuz her ne varsa

Acısıyla özlediğimizi farkettiğimiz toplu bir ruh erozyonu bu.

Yaşamın bizleri bu denli ağır bir korku tünelinde sınaması,

hata yapmamak için özendikçe,

içine çekildiğimiz sakarlıklar serisini hatırlatıyor.

 

Mevcut metrekarelere sığamadığımızı,

Soluğumuza oturan kaygılı bekleyiş

Ve öğrenilmiş çaresizlikten anlıyoruz.

Zihnimizdeki deprem etkisi,

Duygu ve düşünce istifini imkansızlaştırırken,

Bilgeliğin biriktirmekten çok

özgür bırakmak felsefesiyle ilişkili olduğunu yineliyor.

Auramızı kıskaca alan kaygımızın,

İstemsizce kontrol edebileceğimiz düzeyin üzerine çıkması,

Farklı duygu ve düşünce seviyelerinde

enerji blokajı oluştururken,

yaşamsal duyarsızlaşmanın sızısı içten içe belleklere yerleşiyor.

 

Düşünmemek için teknolojik aletlerle uyuşuyor,

Gereğinden fazla aynı konuyu konuşuyor olmanın verdiği yorgunlukla,

Kaygıyı başkalarına da bulaştırıyor,

Farketmeden ziyadesiyle tükeniyor

ve birbirimizi tüketiyoruz.

 

Ezcümle;

Kendi çöküşüne zemin hazırlayabilen tek arena zihin...

Düşünceyi umutla evirmek ya da kaosunda evrilmek;

Seçim hepimizin...

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Ali
 24 Aralık 2020 Perşembe 18:41
Kaleminize sağlık
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz